Miami denilince aklımıza deniz, kum ve güneş gelmesi gerekirken popüler kültür ögeleri sağ olsun, zihinlerimize kan ve vahşet görüntüleri yansıyor. Dexter ile bu şehrin ne kadar kanlı olabileceğini hala anlamadıysanız, Hotline Miami zorla da olsa farkındalığınızı artıracak. Başarılı olmuş bir oyuna devam oyunu yapmak her tür için zordur. Beklentileri karşılamak, yeni fikirler üretmek gerekir. Ancak söz konusu dünya çapında başarı elde etmiş bağımsız bir oyunsa bu zorluk bir tık daha yukarıda oluyor. Çünkü kendi halinde, oldukça kısıtlı imkanlarla üretilen bu oyunların yükselen beklentileri karşılaması her zaman mümkün olmuyor. Minecraft’ın yapımcısı Markus ‘Notch’ Persson bu konuyla ilgili olarak; “Kimse beni tanımıyorken oyun yapmak çok daha kolay ve keyifliydi. Hoşuma giden şeyleri ekliyor ve dilediğimce özgürlüğün tadını çıkarıyordum. Ancak şimdi milyonlarca insan ne yapmam gerektiğini söyleyip üzerimde baskı oluşturuyor ve bu da yaratıcılığımı kısıtlayan bir durum” demişti. O nedenle Hotline Miami 2’nin işinin hiç de kolay olmadığını kabul etmemiz gerekli. Sadece iki çalışanı olan Dennaton Games dahi ilk oyunun buralara geleceğini beklememiştir muhtemelen. ÖLÜP ÖLÜP DİRİLMEK Eğer ilk Hotline Miami’yi oynadıysanız bu oyunda nasıl bir şeyle karşılaşacağınızı az çok tahmin ediyorsunuzdur zaten (Oynamadıysanız da oynayın lütfen, durduğunuz hata!). Bol bol kan, dehşet, vahşet, yani ne ararsanız bulabileceğiniz bir oyun bu. Tabii bunları neden aradığınızı kendiniz de bir sorgulayın deriz. Kuş bakışı kameradan oynanan, retro grafiklere sahip enteresan bir oyun Hotline Miami. Genel olarak yaptığınız şey bir kapıdan binaya girmek, içerideki herkesi öldürmek ve geri çıkmak. Oyunun sistemi bu kadar basit. Kendisi ne kadar basit derseniz işte orada sessiz kalma hakkımızı kullanırız. Bu ay dergimizde okuyabileceğiniz Ori and The Blind Forest incelemesinde oyunun çok zor olduğundan bahsetmiştik. İşte o oyun, Hotline Miami’nin yanında saklambaç gibi kalır. Bu kadar sevilmiş ve üzerinde konuşulmuş olmasını sadece bu sebebe indirgemek istemiyoruz ancak oyunun zorluğu popüler olmasında gerçekten önemli bir faktör oldu. HANGİMİZ NEREDEYİZ? Bu oyunda sağlık paketleri, belli bir süre dinlenince enerji yenilenmesi veya bölüm içinde kayıt almak gibi şeyler yok. Kapıdan girdikten sonra kimse sizi vurmadan odayı temizlemek zorundasınız çünkü tek atışta ölmek gibi bir huyunuz var. Pek çokları bu oyunu oynamak için mazoşist olunması gerektiğini iddia etse de, biz keyif alıyor olmamızı acıdan duyduğumuz zevke bağlamak istemiyoruz. Evet oyun zor ama aynı zamanda doğru taktik ve beceriyle son derece akıcı bir şekilde ilerlemeyi de mümkün kılan bir yapısı var. Doğru zamanlama ve el-göz koordinasyonunu yakalamak kolay olmasa da, başarıldığında yağ gibi akan müthiş eğlenceli bir oyun Hotline Miami. Tabii tüm bunlar ilk oyun için geçerli olan şeyler, aslında önemli olan devam oyununda bu kusursuz dengenin korunup korunmadığı. İlk paragrafta bahsetmiş olduğumuz beklentileri karşılamak için yapımcı ekip bazı önemli değişikliklere gitme kararı almış. Oyunun temel yapısı bozulmadan korunmuş olsa da, basit bir devam oyunu olmaması için çaba gösterildiği çok açık. 80’lerin tarzı, grafikler ve tepeden bakış açısı aynı şekilde karşımıza çıkan ögelerden. Fakat özellikle yönettiğimiz karakter anlamında büyük bir farklılık var. Hatırlarsanız ilk oyunda taktığı farklı maskelerle oynayış şekli değişen tek bir ana karaktere sahiptik. Hotline Miami 2 ise 10’un üzerinde oynanabilir karakter ile birlikte geliyor. Birbirinden tamamen farklı hikayeleri, motivasyonları ve amaçları olan bu karakterler, özellikle senaryonun aktarılma yöntemini tepeden tırnağa değiştiriyor. Kimisi ilk oyundan sonra, kimisi ise daha önce zaman dilimlerinde geçen bölümlerde yönettiğimiz bu karakterlerin kendi hikayelerini oynarken ana senaryonun anlatmak istediğini yakalamakta biraz güçlük çekiyoruz. “Bu kim? Diğeriyle bağlantısı ne? Az önce bambaşka bir yerde değil miydik?” soruları arasında geçen birkaç bölüm sonrası taşlar yavaş yavaş yerine oturuyor neyse ki ve büyük resmi daha net görebilmeye başlıyoruz. HEPSİ AYRI TELDEN Oyundaki karakterler kendi kimliklerine sahip olabilsinler diye ciddi bir çaba gösterilmiş. İlk oyundaki ana karakterimiz Jacket’ın öyküsünü anlatan filmin başrol oyuncusu da var öyküde, Jacket’ın cinayetlerini yeniden hayata geçirmeyi amaçlayan kopyacı bir grup genç de. Yozlaşmış dedektif, seri katil, yazar, Rus mafyasının tetikçisi derken çeşitlilik alıp başını gidiyor. Dahası, bu karakterlerin hepsinin oynanışları da birbirinden farklılık gösteriyor. Nasıl ki ilk oyunda seçtiğimiz maskenin özelliklerine göre farklı yeteneklere sahip oluyorduk, burada ise o yetenekler farklı karakterlere dağıtılmış olarak karşımıza çıkıyor. Örneğin bir karakter iki eliyle birden silah kullanabiliyorken, bir başkası ise sadece yumruklarıyla rakiplerini avlayabiliyor. Bu isimlerin arasında oldukça ilginç olanları da var. Mesela yazar olan karakter kişiliği gereği cinayete yatkın olmadığından kimseyi öldürmüyor ve düşmanlarının şarjörlerini çıkararak ateş etmelerine engel oluyor. Bu gibi ayrıntılar tekdüzeliğin kırılmasını ve oyuncuyu her bölüm farklı düşünmeye itmeyi sağlamış. Her ne kadar hemen yanı başında bir silah duruyorken sırf yeteneği öyle söylüyor diye bir karakterin onu alamaması ve yumruklarıyla yoluna devam etmesi biraz mantık dışı dursa da, işin eğlencesine baktığınızda böyle detaylar hiç de umurunuzda olmuyor. DAHA ÇOK ALAN, DAHA ÇOK KAN! İlk oyundan farklı olan bir başka şey de bölüm tasarımlarında kendisini gösteriyor. Artık çok daha geniş oyun alanlarına sahibiz. Girdiğimiz binaların iç tasarımları önceki oyuna göre büyütüldüğü gibi, açık alanda geçen çok daha büyük bölümler de yer alıyor oyunda. Açıkçası bu hem iyi hem de kötü bir durum. İyi çünkü düşman kalabalığı içinde daha geniş bir hareket alanına sahip olmak işinize yarıyor. Ancak diğer taraftan da göremediğiniz yerlerde daha fazla düşman olması anlamına geliyor. Etrafınızdaki düşmanlara odaklanmış bir şekilde ilerlerken bir anda ekranda yer almayan birinin sıktığı kurşun ile ölmek emin olun hiç hoşunuza gitmiyor. Haritayı inceleme şansınız olsa da, bu kadar hızlı ilerleyen bir oyunda hiçbir zaman durup da etrafa bakma fırsatını yakalayamıyorsunuz. Zaten zor olan bir oyunu daha da zorlaştıran bir özellik olmuş diyebiliriz. İşin komik tarafı ise, bir şekilde oyunu bitirebilirseniz “hard” zorluk seviyesinin açılıyor olması. Yapımcılar bizimle dalga geçiyor herhalde. Bu zorluk seviyesinde düşmanların sayısı artıyor ve otomatik nişan alma özelliği kullanılmaz hale geliyor. İşte bu kısmın mazoşistlere özel olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. MIAMI’Yİ DİNLİYORUM, GÖZLERİM KAPALI Hotline Miami diyorsak müziklerden bahsetmeden yazıyı bitirmek haksızlık olur. İlk oyunun müzikleri muhtemelen son 10 yılın en başarılı işiydi. Hotline Miami 2, imkansızı başararak çok daha iyisiyle karşımıza çıkıyor. Hani büyük bir iddia olacak ama bize göre iki oyunun toplamı gelmiş geçmiş en iyi soundtrack albümüne sahip. Sadece albümü çıksa aynı parayı verip yine de satın alırdık. Bu fiyata böyle bir oyun bulmuşsunuz, kaçırıyorsanız inanın çok büyük ayıp ediyorsunuz bilesiniz… DETAYLAR Düşmanlar bu kadar ölümcül olunca bizim de yeni yeteneklere ihtiyacımız oluyor haliyle. Çift elle silah kullanmak hem daha eğlenceli hem de daha etkili. Oyunun kanlı olduğunu söylerken şaka yapmıyorduk. Bu nedenle 18 yaşından küçüklere bu oyunu asla tavsiye etmiyoruz. İlk oyunda olduğu gibi Hotline Miami 2’de de yeni maskeler açma şansımız oluyor. Önemli olan karakter farklılığı olsa da en kötü cosplay’ini yaparız, bulunsun. 80’lerin havasını tam olarak verebilmek için tüm detaylara dikkat edilmiş. Oyunun durdurma ekranı bile eski VHS kasetlerinin tasarımını yansıtıyor… PUANLAMA