Olayın tüm detaylarını ve teorilerini buraya yazmak istesek ayrı bir dergi çıkarmamız gerekir. En iyisi oyunu oynamadan önce araştırmanız ve bu esrarengiz olayın perdesini aralamanız olacaktır. Kholat, kimsenin cevap veremediği şeylere yanıt bulma kaygısında olan bir oyun değil. Aksine diğer herkes gibi olaya karşı bir teori geliştiren ve kendi fikrini oyuncuya sunan bir yapım. Bunu da olayın adına yakışır bir atmosfer eşliğinde ortaya koyuyor. Dear Esther benzeri bir şekilde, uçsuz bucaksız yokluğun ortasında tek başımıza yaşananların ayak izlerini takip ediyoruz. Önümüzde tüm haşmetiyle Ural Dağları ve kontrolümüzde de alabildiğine açık bir oyun haritası var. Kholat, bu kadar açık bir dünyada oyuncuyu o kadar kapana kısılmış hissettiriyor ki, benim diyen korku oyunu koridorları bu hissiyatı yaşatamaz.
Oyun boyunca bir harita ve pusuladan başka size yardım eli uzatmaya çalışan hiçbir şey olmayacak. Haritanın neresinde olduğunuzu gösteren bir işaret veya nereye gitmeniz gerektiğini söyleyen bir uyarıcıyla karşılaşmayacaksınız. Sadece başlangıç noktanız olan kamp bölgesi ve haritanın üzerine karalanmış dokuz adet koordinat size bir şeyler fısıldamaya çalışacak. Kholat, yalnızlığın verdiği korkuyu ve attığınız her adımda hissedeceğiniz kaybolma tehlikesini kusursuz yaşatan bir oyun. Özellikle atmosfer ve işitsel konularda muazzam bir iş çıkarılmış. Lakin oyunun anlatmayı tercih ettiği teoriyi biz pek ilgi çekici bulmadık. Özellikle gizlenmiş belgelerin yavaş yavaş açığa çıkmasıyla az çok daha mantıklı argümanlar üretilmeye başlanmışken, Kholat’in önümüze sundukları bize pek cazip gelmedi. Oyunun sonlarına doğru iyice mantık düzleminden sıyrılmış olmasını ise hiç sevmedik. Yine de Kholat, bu kadar ilgi çekici ve merak uyandıran bir konuya değinmesi ve son derece başarılı atmosferi ile en az bir kez oynanmayı hak ediyor.