Gemera altyapısında konumlandırılan elektrik ünitesi, Koenigsegg için tam dönüşümde çok ciddi avantajları beraberinde getirebilir.
İçerisinde bulundukları segmentler fark etmeksizin, her otomobil üreticinin elektriğe geçiş süreciyle ilgili artık net planları var. Özellikle 2025 ile birlikte çok ciddi boyuta gelecek olan bu planlamalar, 2030 yılında pek çok markayı tamamen elektrikli modeller satan oluşumlara dönüştürecek. İçten yanmalı motorların mühendislik ve performans tarafında sınırlarının zorlandığı süper spor kulvarında da bu dönüşümün merak boyutu çok daha yüksek seviyelerde. Şimdilik hibrit ünitelerin ön planda olduğu şemada Ferrari, Bugatti, Lamborghini gibi isimlerin yeni meydan okumaları bizi bekliyor. Bu dünyanın gizli kahramanlarından olan Koenigsegg, yüzü aralıklarla gösteren kış güneşi niteliğinde her adımda dikkat çekmeyi başarıyor. Mart 2020’de tanıttığı ilk dört kişilik otomobili Gemera’da çok ciddi bir elektrik altyapısıyla karşımıza çıkan İsveçli üretici, kısa süre önce sistemi detaylarını paylaştı. Sırt çantasına sığacak niteliklerde olan kompakt yapısıyla dikkat çeken elektrik motorunun konumlandırıldığı sistem, önümüzdeki süreçte markayı hiç olmadığı kadar daha ön plana çıkartma potansiyeli barındırıyor.
Geliştirme süreci bizzat markanın kendi içerisinde gerçekleştirilmesinden ötürü ayrı bir önemle baktığımız bu sistemde her ünitenin ayrı bir ismi var. Tek başına 340 PS güç ve 600 Nm tork üreten elektrik motoru bu yapıda Quark adıyla karşımıza çıkıyor. Üretilen elektrik gücünün bir araya geldiği ve aktarımın sağlandığı üniteye Terrier adı veriliyor. İçerisinde iki adet Quark barındıran ünitenin bir araya geldiği bu pakette ortaya 680 PS güç ve 1.100 Nm gibi iddialı değerler çıkıyor. Motorların kompakt yapısından ötürü bileşen niteliğindeki Terrier’in 85 kilogram gibi komik bir ağırlığa ve bir o kadar da kullanışlı bir yapıya sahip olduğunu görüyoruz. Her biri sadece 30 kilogram olan Quark ünitesi, Koenigsegg’e göre; yatayda ve dikeyde kalkış yapabilen araçlar, havacılık ve denizcilik gibi farklı segmentlerde de kolaylıkla kullanılabilecek. Ultra kompakt çizgileri sayesinde geleneksel modelleri hibrite dönüştürmede muhteşem bir avantajı olan sistemin, tamamen elektrikli altyapılarda ortaya koyabileceği potansiyel de şimdiden merak konusu.