Hiç çocukken sahip olduğunuz, şimdi baktığınızda absürt gelen kabuslarınız oldu mu? Kirlenmemiş hayal gücünüzün sunduğu yaratıcılığın can sıkıcı bir yan etkisi… LIttle NIghtmares işte sizi böyle bir kabusun içine götürüyor ve işin kötü yanı, büyümüş olanlara bile hiç de absürt görünmüyor. Little Nightmares, İsveçli bir bağımsız oyun geliştirici ekibi olan Tarsier Studios’un ellerinden çıkma ilginç bir korku oyunu. Mayıs ayı içinde İsveç’in Malmö kentinde gerçekleştirilen Nordic Game isimli bir oyun etkinliğine katıldık. Bu etkinlikte kuzey topraklarından çıkma pek çok büyük ve küçük çaplı oyunla buluşma imkanı bulduk. Hani insan pek fark etmiyor ama, yalnızca geçtiğimiz yıl Battlefield 1, Division, Inside ve Clash Royale gibi yapımlar bu topraklarda hayat buldu. Etkinliğe bulunan herkesin yer aldığı akşam yemeğine de katıldık, sofraya oturduk, insanlarla kaynaştık. Yaklaşık 1.000 kişi yemeklerimizin servis edilmesini beklerken, salona Little Nightmares oyununun ana karakterinin giydiği sarı yağmurlukları giymiş birkaç kişi girdi ve insanlara şu an dahi düşündüğümüzde görüntüsü midemizi kaldıran pişmemiş et ikram etti (Neyse ki tadı fena değildi). O sırada henüz oyunu oynamamıştık. Şimdi dönüp bakıyoruz da, oyunun sahip olduğu rahatsız edici içerik herhalde ancak bu kadar iyi resmedilebilirdi. DEVAMI ▼ NE ANLATTIĞIMIZI BİZ DE ANLAMADIK Eğer oyunu oynayıp bitirdiyseniz, o servis edilen pişmemiş etin neye hizmet ettiğini çok iyi anlamışsınızdır diye tahmin ediyoruz. Yok eğer henüz oynamadıysanız, neyden bahsettiğimizi açıklayıp keyfinizi baltalamayı hiç istemeyiz. Yalnızca oynadıktan sonra bu satırları tekrardan hatırlamaya çalışın siz. Çünkü oyuna başladığınızda söylediğimiz her şey size anlamsız gelecek. Kontrolünüzde şirin mi şirin bir çocuk olacak ve atmosfer karanlık olsa da kendinizi tatlı görünen bir dünyanın içinde bulacaksınız. Ve tıpkı bizler gibi, oyun da size neler olduğunu anlatmak konusunda fazlasıyla ketum davranacak. Siz kimsiniz? İçinde bulunduğumuz yer de neresi? Neden bir anda yalnızca tek bir çakmakla daha da karanlık olan yerlere gitme ihtiyacı duyuyoruz? Bu arada sırada ortaya çıkan beyaz şapkalı küçük şeyler de ne? Ve neden bu uzun kollu adam beni yakalamak ve etimi kemiklerimden ayırmak istiyor? Bu soruların cevaplarına uzun bir süre ulaşamayacaksınız. Daha da kötüsü, oyun bittiğinde bu soruların bazıları hala cevapsız kalacak. Little Nightmares, tıpkı Inside gibi anlatmak istediği şeyi tam anlamıyla açık etmeyen, oyuncuların noktaları kendi zihninde birleştirmesini bekleyen bir oyun. Bu formül Inside tarafında çok başarılı bir şekilde kullanılmıştı açıkçası. Evet finali ile size net bir açıklama yapmıyordu ancak yolculuğunuz boyunca her biri ayrı seviyelerde tatmin yaratan pek çok ihtimali değerlendirmenizi sağlayan sayısız done veriyordu. Ne yazık ki Little Nightmares bunu başaramıyor. Oyunu bitirdiğinizde neyin neden nasıl olduğunu anlamak için kendinizi zorluyorsunuz ve aklınıza gelen cevaplar hep yetersiz kalıyor. Kesinlikle rahatsız edici bir oyun deneyimi sunuyor evet, ancak bu süreçte birleştirmemizi sağlayacak noktaları sunmakta zayıf kalıyor. DEVAMI ▼ BİLE BİLE LADES Inside ve Little Nightmares ciddi anlamda birbirlerine benzerken, ayrıştıkları noktalar da elbette bulunuyor. Örneğin ikisi de hikayesini tek bir kelime dahi kullanmaksızın anlatmayı tercih ediyor. Ancak Inside bunu genel anlamda metaforlar kullanarak icra ederken, Little Nightmares yaşananları en çıplak haliyle gözler önüne sermeyi tercih ediyor. Mesela oyun asla insandan daha çok yaratığa dönüşmüş olan ikiz aşçılar eğer bizi yakalarlarsa acaba ne olur diye düşündürmüyor. Onun yerine mutlaka yakalanmanızı sağlıyor ve ne olacağını gözler önüne seriyor. Ve siz ne olacağını artık bildiğiniz için, bir sonraki sefer çok daha büyük bir panik haliyle harekete geçiyorsunuz. Bu son derece sıra dışı bir yaklaşım çünkü pek çok korku oyunu belirsizliği kullanarak oyuncuyu korkuturken, Little Nightmares içeriğinin rahatsız ediciliğine o kadar güveniyor ki, başımıza gelecekleri gözler önüne sermekten hiç çekinmiyor. ÖLÜYORSAM SEBEBİ VAR Lakin bu başarısız ol ve ardından tekrar dene sistematiği maalesef oyunun tamamında kullanılıyor. Tıpkı Outlast 2’de olduğu gibi burada da sürekli olarak bir kovalanma hali içindeyiz ve ne yapmamız gerektiğini bulmak için elimizde yalnızca çok kıymetli birkaç saniyemiz oluyor. Oyunda çok fazla başarısız olacak, yakalanacak, düşecek, ölecek ve tekrar deneyeceksiniz. Üstte belirttiğimiz gibi; bu durum başımıza nelerin gelebileceğini gözler önüne sermesi adına iyi bir mekanik olsa da, süreklilik arz ettiği ve oyunun tamamına yayıldığı için ne yazık ki keyif de kaçırıyor. Eğer bu başarısızlıkların tek sebebi kovalamacalar sırasında hızlı düşünmek gerekliliği olsa bu denli rahatsız edici olmazdı muhtemelen. “Bir sonraki sefer hiçbir şeyi dikkatimden kaçırmayacak ve tek seferde başaracağım” diye düşünür ve kendimizi motive edebilirdik. Ancak bu başarısızlıkların asıl sebebi beyin fonksiyonlarımızın çalışma hızından ziyade, oyunun kontrollerindeki problem olunca işte o zaman ekran karşısında çıldırıyorsunuz. 2.5 boyutlu bir oyun Little Nightmares’in ne yazık ki yaratmış olduğu derinlik algısında büyük bir problem var. Karakteriniz, atlamak istediğiniz yere hiçbir zaman doğru ve efektif bir şekilde atlayamıyor. Kovalamacaların hemen hepsinde ya bir zıplama ya da z-düzleminde derinliği kullanma gerekliliği olduğu için, oyun sizi olması gerekenden daha sık ölümle tanıştırıyor maalesef… DEVAMI ▼ KABUSLARIN VÜCUT BULMUŞ HALİ Bağımsız bir oyun etiketiyle değerlendirdiğimizde, Little Nightmares bizce muazzam görünüyor. Yaratılmış olan dünya o kadar iyi resmedilmiş ki, her yere saçılmış kan ve benzeri unsurlara ihtiyaç duymadan dahi sizi iğrendirebiliyor. Zaten oyunun açık ara en iyi noktası kesinlikle sahip olduğu atmosferi. Bir korku oyunu düşünün ki, içinde “jump scare” barındırmadan sizi korkutmayı başarabilsin. Sırf bunu başarabildiği için bile Little Nightmares’ı kutlamak gerekiyor. Işıklandırmalar, gölgelendirmeler ve renk paleti kusursuza yakın kullanılmış. Bunun yanında, hiçbir seslendirmeye sahip olmamasına rağmen sesleri harika bir şekilde kullanması da cabası. Bir üst odada ne olduğunu, nereye doğru hareketlendiğini ve nerede karşınıza çıkabileceğini çok iyi biliyorsunuz, ancak yine de o ayak sesleri tüylerinizi ürpertmeyi başarıyor. Keşke tüm bunların yanında bulmacalar da biraz daha kaliteli olsaymış diye hayıflanmadan edemiyor insan. Yaklaşık 5 saat süren oyun boyunca bir iki defa ilginç sayılabilecek bulmacayla karşılaşıyorsunuz ancak genel anlamda tut-çek-zıpla mekaniğinden öteye gidemiyorlar. INDIE DEME, LAZIM OLUR! Eğer Little Nightmares’e başlarsanız, çok fazla sarmasa dahi bitirmenizi tavsiye ederiz. Çünkü oyunun sonlarına doğru gerçekleşen bir twist ekran karşısında ağzınız açık kalmanıza neden oluyor ve o anı herkes yaşamalı. Aynı topraklardan çıkmış olan Inside’a bakınca Little Nightmares çok daha iyi olabilirmiş diye düşünüyoruz ister istemez ancak yapımcı ekibin elle tutulur ilk oyunu olduğunu da gözden kaçırmamak gerekiyor. Oyun anlamında kurak geçecek yaz aylarına girerken, bize soracak olursanız bu oyunu sepetinizin bir köşesinde tutmakta fayda var. DEVAMI ▼ DETAYLAR Oyun peşi sıra aşmanız gereken odalardan oluşuyor aslında. Bu noktada karşılaştığınız bulmacalar bir şeyleri tutup çekiştirmekten çok da öteye gidemiyor ne yazık ki… Şu ekran görüntüsüne baktığınızda aslında rahatsız olmayı gerektirecek pek bir detay göremiyorsunuz. Buna rağmen rahatsız etmeyi başarıyor. İşte oyunun en iyi yaptığı şey bu. Işıklandırmanın ve gölgelerin ne kadar iyi kullanıldığına bakar mısınız? Yalnızca teknik anlamda bahsetmiyoruz, resmen hikaye anlatımında bir enstrüman olarak kullanılmışlar. Little Nightmares’i en iyi özetleyen görüntülerden birisi bu olabilir. Çocukların oynaması için hazırlanmış bir oda, saklanmaya çalışan yavrucaklar ve uzanan bir el… DEVAMI ▼ PUANLAMA