Eski bir yapım yıllar sonra yeniden gündeme gelince suyunu çıkarana kadar rahat etmiyoruz. Star Wars ve Jurassic Park’ın filmini, oyununu, Lego’sunu yapmak yetmedi, şimdi sıra Mad Max’e geldi. Senenin en güzel filmlerinden biriyle hayatımıza dönüş yapan Max, bu kez direksiyonu bizlere bırakıyor Mad Max’in inceleme puanları çevrim içi arenaya düştükten sonra bazı oyunlarda karşımıza çıkan ve aslında inceleme sistemlerinin üzerine düşünülmesi gereken bir konu olduğu ortaya çıktı. Pek çok site oyuna oldukça düşük puanlar verdi ve sonuç olarak Metacritic ortalaması beklenenin altında kaldı. Diğer tarafta ise oyuncuların kendisi vardı ve gerek oyunun Steam sayfasında, gerekse de Metacritic oyuncu değerlendirme alanında olumlu geri dönüşlerde bulunuldu. Hemen her platformda Mad Max’in oyuncu puanı ortalaması, inceleme ortalamalarının çok üzerinde. Burada enteresan bir durum var. Bir incelemenin görevi oyuncuyu bilgilendirmek ve zor kazandığı parasını, oldukça değerli zamanını boşa harcamamasını sağlamaktır. Ama sen kalkıp; “Bu oyun kötü, oynamayın bunu!” derken oyuncu kalkıp; “Yoo çok güzel, bayıldım adeta” diyorsa, sen görevini layığı ile yerine getiremiyorsun demektir. Maalesef günümüzde bazı inceleme yazarları, her şeyi oyuncudan daha çok biliyormuş havalarına kendilerini fazla kaptırdı. KÜÇÜK MUTLULUKLARIN PEŞİNDE Eğer bir şekilde bu incelemelerden etkilenmiş ve Mad Max’i almaktan vazgeçmişseniz, bu fikrinizi yeniden değerlendirmeniz faydalı olabilir. Talihsiz bir şekilde Metal Gear Solid V ile aynı günde çıkması ve oyuncuda “film oyunu” algısı bırakması nedeniyle zaten hayata 1-0 yenik başlamışken, bir de bu şekilde hakkının yenmesi hoş değil çünkü. Mad Max son derece iyi bir oyun ve makul PC satış fiyatı ile de kesinlikle satın alınmayı hak ediyor. Hele hele Mad Max: Fury Road’u izlemiş ve gaza gelmişseniz, hala bekliyor olmanız büyük hata. Tom Hardy’nin enfes oyunculuğu ile hayat bulmuş toprak kokulu distopik evreni video oyun atmosferine süper taşımışlar. Ancak oyunun filmle bir alakası yok ve bu nedenle endişe etmenizi gerektirecek bir durum da yok. Evet, karakterimiz yine Max ve evet yine aynı toz toprak dünyadayız. Ancak öykü olarak benzerlikler bununla sınırlı. Eğer illa bir dirsek teması arıyorsak, oyundaki düşmanlarımızdan birisi olan Scabrous Scrotus’un filmdeki Immortan Joe’nun (Evet, sanılanın aksine ismi Immortal değil) oğlu olmasıyla yetinmemiz gerekiyor. Karakter olarak ise Max bildiğimiz Max. Geçmişin hayaletleriyle cebelleşen, elinden her şeyi alınmış ve karşısına çıkan her şeye karşı öfkeli bir yapısı var. Tek istediği ise rahat bırakılmak. Hayattan beklentisi bu kadar küçük olan bir adam için uğraştığı dertlere bakıp üzülmemek elde değil. Elinde sadece gözü gibi baktığı arabası kalan Max, Scrotus ve adamlarının saldırısı sonucu onu da kaybederek perişan bir halde hiçliğe düşer. Üzerinde yarım bir pantolonla yerde baygın yatan Max’in yanına en az onun kadar biçare bir köpek yanaşır (Köpek önemli. Duyduğumuz kadarıyla her firmaya en az bir adet köpekli oyun yapma zorunluluğu getirilmiş zira) ve oyunumuz da bu şekilde başlar. YAŞAMANA BAK Mad Max’i yapısal anlamda kendisine benzeyen diğer oyunlarla karıştırmamak gerekiyor. Açık dünya olan ve rol yapma ögeleri barındıran her oyunda senaryonun önemi çok büyüktür. Hikaye ne kadar sürükleyici ise oyun da o kadar başarılı olur. Ancak Mad Max, isminin gerekliliğinden dolayı böyle bir şansa sahip değil. Evet, yaşanan nükleer bir felaket sonrası içine düşülen post apokaliptik bir dünya çerçevesi bulunuyor ancak bu çerçevenin içi boş. Herkesin derdi hayatta kalmak ve bu uğurda her şeyi yapmak. O nedenle Max’in hikayesinde öyle derin anlamlar aramanın bir faydası olmayacak. Max sadece arabasına kavuşmak, hayatta kalmak ve bu lanet ortamdan kurtulmak istiyor. Oyun da tamamen bunun üzerine kurgulanmış durumda. Devasa bir harita içinde yollara düşecek, ihtiyacınız olan materyalleri arayacak ve bu uğurda karşınıza çıkan herkesi hunharca harcayacaksınız. TOPRAK AĞLADI! İçinde bulunduğumuz dünyanın yapısı bir yana, Mad Max özünde bir yol öyküsüdür. Vahşidir, kanlıdır, acımasızdır ama sonuçta bir yol öyküsüdür. Oyun da bu duruşu bozmuyor ve genellikle bizleri direksiyonun başına oturtuyor. Oyunun hemen başında kaybettiğimiz arabamızı geri alamayacağımızı anladıktan sonra çok daha iyisini yapmanın peşine düşüyoruz. Quasimodo’dan bozma Chumbucket isimli bir karakterin bizim için o dünyadaki en iyi arabayı, Magnum Opus’u, yapabileceğini söylemesinin ardından onu da yanımıza alarak ilk hedefimizi oluşturmuş oluyoruz. Evet, etrafta pek çok araba buluyoruz ve maceramızda onları kullanıyoruz ancak hem düşman araçlarının çok güçlü olması, hem de asıl hedefimiz olan Wasteland’den kurtulma noktasında içine düşeceğimiz fırtına ve benzeri engeller için son derece kuvvetli bir araca ihtiyacımız oluyor. Magnum Opus da işte bu canavarın ta kendisi. Ancak onun ne kadar güçlü olacağı size kalmış durumda. Çünkü aracınızı karşınıza çıkabilecek her türlü engele karşı hazırlamalısınız ve bunun için de bol bol gezinmeli, araştırma yapmalı ve materyal toplamalısınız. Magnum Opus ve Max’in özelleştirme mekaniğine çok büyük önem verilmiş. BU ŞANS KAÇAR MI? Araç kapışmaları oyunun adrenalini en fazla yukarı çeken bölümlerini oluşturuyor. Tıpkı filmlerde olduğu gibi bu anlarda aksiyonu iliklerinize kadar hissediyorsunuz. İşte bu mücadeleler için arabanızı hazır hale getirmelisiniz. Bol bol silahla donatmalı ve gücünü artırmalısınız. İkide bir aracın üzerine zıplamak gibi huyları olan düşmanları engellemek için tavana dikenler yerleştirmek güzel bir başlangıç olabilir mesela. Ancak asıl keyif zıpkını kullandığınızda başlıyor. Tam gaz yolda ilerlerken zamanı yavaşlatıp, yandaki aracın şoförünü zıpkınla yakalayarak dışarı fırlatmanın verdiği gazı kelimelerle anlatmak mümkün değil. Pek tabii korkak güreşebilir ve hatta araçtan inerek bire bir kapışmayı da tercih edebilirsiniz. Ancak o zaman oyunun vereceği hazzın yarısını çöpe atmış olursunuz. Bu demek değil ki oyunun dövüş mekanikleri çok vasat. Warner Bros’un önceki oyunları Batman Arkham serisi ve Shadow of Mordor’dan alınan dövüş sistemi burada da görevini layığıyla yerine getiriyor. Ancak bir konuda hayıflanmamak elde değil. Yapısal anlamda Shadow of Mordor ile bu kadar benzeşirken Nemesis sistemini oyuna eklememek büyük talihsizlik olmuş. Çünkü o sistem sanki Mad Max için yaratılmış. Burada kullanılmış olsaydı Mad Max’ten gelmiş geçmiş en iyi oyunlardan birisi olarak söz ediyor olurduk. FALLOUT ÖNCESİ SON ÇIKIŞ Oyunun zaman zaman kendisini tekrar ettiği ve boş işler için koşturmak zorunda kaldığımız doğru. Ancak bunları hangi açık dünya oyununda yapmıyoruz ki? Wasteland gibi bir ortamdaysanız, tabii ki en büyük derdiniz bir damla su bulmak olacak. İşin olağanı bu olsa da, kimi oyuncuların bu durumdan sıkılabileceğini söylemek yanlış olmaz. Buna rağmen Mad Max taş gibi bir oyun, üzerine fazla laf söylemenin alemi yok. DETAYLAR Bunca sıkıntının içinde oyundaki en büyük derdiniz yiyecek, su ve benzin bulmak olacak. Darbe aldığınızda enerjinizi yenilemek için suya ve yiyeceğe ihtiyacınız var. Grafiksel anlamda Mad Max harikalar yaratıyor. Yapımcı Avalanche Studios Wasteland atmosferini başarıyla ekranlara yansıtmış. Bazen sadece durup seyretmek isteyeceksiniz. Metal Gear Solid V, Fallout 4 ve şimdi de Mad Max. Zaten bir süredir moda olan bir durumdu ancak oyunlara köpek eklemek son dönemin en popüler hareketi olsa gerek. Bu tarz oyunlarda bir şeyler toplamak adettendir. Mad Max bunu çok akılcı bir yönteme indirgeyerek, yaşanan felaket öncesi döneme ait eşyaları etrafa serpiştirmiş. PUANLAMA