Ailenin sadece elektrikli olarak satışa sunulan ilk üyesi olan Volvo C40, çift elektrik motorlu Twin kombinasyonuyla konuğumuz oldu.
2030 yılından itibaren sadece elektrikli otomobiller satacak bir organizasyon olmaya hazırlanan Volvo, son birkaç yıl içerisinde attığı ilk niteliğindeki adımlarla günümüzde bunun zeminini oluşturuyor. Marka tarihinin ilk üç silindirli motorunun kullanıldığı XC40 cephesinde elektrik odağında atılan yeni dönemin ilk dönüşüm sürecini, Mart 2021’de C40 takip etmişti. Sadece elektrikli olarak satın alınabilen ilk Volvo otomobili olan C40, kardeşi olan XC40’a göre coupe formu ve sportif detaylarıyla karakter olarak da başka bir kitleyi kendine çekme potansiyeli taşıyor. Kasım ayında resmi Türkiye satışları başlayan Volvo C40, çift elektrik motorunu barındıran Twin versiyonu üzerinden bir süre konuğumuz oldu. XC40 Recharge Twin sonrası bir araya geldiğimiz ikinci elektrikli Volvo olan model, kendi içerisinde taşıdığı bazı karakteristik detaylarla kitlenin beklentilerine cevap verme potansiyeli taşıyor.
Volvo’nun Çinli ortağı olan Geely ile de paylaştığı CMA mimarisi üzerine geliştirilen C40, tasarım olarak bakıldığında daha çok arka yapısıyla XC40’dan hissedilir oranda ayrıldığı görülebilir. Ön bölümünün bir gen aktarımı niteliğinde büyük oranda korunduğu model, tıpkı eski nesillerden bildiğimiz C30’da olduğu gibi arka tasarımıyla tüm ürün gamından ayrılıyor. Tavana entegre petek formundaki spoiler ile birlikte bagaj kapağına dahil edilen ikincil bir spoiler da aracın sade yapısına sportif esintiler getiriyor. C40’da karşımıza çıkan 20 inçlik jant seti de, genel ekosistemde gerek görsel gerekse aracı daha büyük gösterme tarafında önemli bir etmen. Aks mesafesi tarafında XC40 ile aynı olan model, yükseklik olarak daha geride olmakla birlikte uzunluk tarafında ise nispeten biraz daha ileride.
Bu ebatsal değişimlerle birlikte kullanıcıların bilmesi gereken bir diğer ayrım da bagaj tarafında. 460 litrelik hacim sunan XC40’a karşılık burada 413 litrelik bir alan karşımıza çıkıyor. Volvo’nun kaputun altında sunduğu 31 litrelik ek kullanım alanı deneyiminin burada da devam ettiğini belirtmeden geçmeyelim. Burada özellikle belirtme gereği duyduğumuz nokta ise, kaputun altındaki alana olan erişim üzerine. Geleneksel modellerden alıştığımız gibi sadece ön konsolun altından açılabilen kaput için anahtardan erişim olabilme seçeneği de hiç fena bir fikir olmayabilirdi. Sonuçta burada bir kullanım alanı var ise, oraya erişim ihtiyacı da olacaktır. Bu detaya rağmen günümüzde pek çok elektrikli modelin kaputunu bile açamıyor olduğumuzu düşündüğümüzde de, Volvo’nun bu yaklaşımının keyif verdiğini de belirtmek şart. “Sezar’ın hakkı Sezar’a…”
Aks mesafesi tarafında XC40 ile ayı olmasıyla birlikte iç yaşam alanında büyük oranda da paralel bir deneyim sunan C40, yükseklik tarafındaki dezavantajını istisnai durumlarda çok fazla hissettirmeyecektir. Bununla birlikte kokpit tarafındaki elemanlarda ailenin diğer üyesinden net bir aktarım karşımıza çıkıyor. Sürdürülebilirlik felsefesiyle hiçbir şekilde deri döşemeye yer verilmeyen C40’ta, kullanılan malzemelerin büyük çoğunluğunda geri dönüşüm yaklaşımından faydalanılmış. Bu yaklaşımı üretim tesisleri, tedarik zinciri ve lojistik gibi tüm ekosistemine yayan Volvo, her zaman söylediğimiz gibi takdiri hak ediyor.
Farklı renkte döşeme seçenekleriyle harmanlanabilen C40’ın kabininde rakiplerine göre bazı eksikler hissetmedik desek yalan olur. Bu noktada altını özellikle çizmek istediğimiz nokta XC40’ta da belirttiğimiz gibi sürücü ve multimedya ekrandaki arayüz. Kullanıcı deneyimi olarak bakıldığında sorunsuz olduğunu söyleyebileceğimiz deneyimde, tema seçimi ve kişiselleştirilebilirlik gibi noktalar pek çok rakibe göre bazı kullanıcıları eksik hissettirecektir. Buna paralel olarak otomobilde farklı sürüş modlarının sunulmadığını da belirtelim. Gece sürüşünde kapı ve yolcu tarafındaki konsola entegre edilen ambiyans aydınlatma, yer kürenin topografik haritasını akıllara getiriyor. Bu tercihle minimalist yaklaşımı sevenlerin beğenisini kazanacak olan C40’ta gece ambiyansında gözümüz biraz daha fazla aydınlatma aradı.
Söz konusu bir elektrikli otomobil olduğu için, son kullanıcıdaki temel karar mekanizmalarının başında şüphesiz menzil ve şarj yetenekleri geliyor. Volvo C40’un bu noktada pek çok kullanıcının beklentisini karşılayacağını söyleyebiliyoruz. Bu segmentte karşımıza çıkan rakipleriyle büyük oranda benzer niteliklerde menzil yakaladığımız C40, yer yer daha iyi performans göstermeyi de başardı. Yol bilgisayarında 460 kilometreye varan menzilin mümkün olduğunu gördüğümüz Volvo C40’da, gerek otoban gerekse şehir içi sürüş dinamiklerinin odağında bizim ortalama menzil verimiz 360 kilometre dolaylarında oldu. Şehir içi sürüşlerinde kolaylıkla yukarılara taşınabilecek olan bu değer, otoban sürüşlerinin ağırlığında daha aşağıda da seyrediyor. Tüm bu menzil deneyiminin XC40 Twin ile büyük oranda benzer olduğunu da belirtelim.
Volvo C40, kullanıcıların karşısına tek ve çift elektrik motorlu versiyonlar üzerinden çıkıyor. P6 rozetiyle gelen tek elektrik motorlu seçenekte kullanıcıları 231 beygirlik güç, 330 Nm tork, 7,4 saniyelik 0-100 ve 160 km/s’lik maksimum sürat parametreleri öne çıkıyor. P8 versiyonunda işin içerisine dahil olan ikinci elektrik motoruyla 402 beygir güç ve 660 Nm tork, 4,7 saniyelik 0-100 ve 180 km/s maksimum sürat limiti gibi detaylar deneyimi bambaşka bir noktaya taşıyor. XC40’ta da özellikle belirttiğimiz gibi söz konusu sürüş ve dinamizm olduğunda C40’ı kullanmak kesinlikle keyifli. “One Pedal” sürüş modunun da es geçilmediği modelde bu sayede fren kullanımını büyük ölçüde hayatınızdan çıkartmak mümkün. Uzun yol sürüşlerinde son teknoloji adaptif sürüş asistanları da günümüz beklentilerini karşılayacak desteği kullanıcılara sunmayı başarıyor.
C40 ürün gamı ocak ayı itibarıyla Türkiye’de P6 ve P8 versiyonları üzerinden tercih edilebiliyor. XC40’ta uzun süredir P8’in tedarik edilememesi bizce bu noktada C40’a olan talebi artırabilir. P6 versiyonu 1.883.982 TL’den başlayan fiyat etiketi taşıyan modelde, test konuğumuz olan çift elektrik motorlu P8’de ise rakam 2.072.493 TL’ye kadar çıkabiliyor. Ailenin kendi içerisine göre değerlendirildiğinde, P6 üzerinden baktığımızda C40’ın XC40’dan yaklaşık 40 bin TL daha pahalı olduğunu görüyoruz. Gerek performans, gerek menzil, gerekse donanım olarak XC40 ile paralel olan C40 bizce doğrudan özel bir kitleye hitap ediyor. XC40’ı geleneksel bulup tasarım olarak daha sportif bir alternatif arayanların dikkatini çekecek olan C40, buna paralel olarak da daha genç bir kitleye yöneliyor. Menzil olarak da büyük oranda segmetindeki rakipleriyle paralel dinamikler sunan C40, performansıyla bir adım öne çıkmayı başarıyor.
Polestar 3 tanıtımı