Mass Effect: Andromeda oldukça talihsiz bir oyun. Bünyesinde pek çok güzel fikre ve detaya sahip olmasına rağmen, kimsenin bunları konuşmaya niyeti yok gibi görünüyor. İşin kötüsü ise, maalesef haklılar. Çünkü Andromeda, Mass Effect kalibresinde bir oyuna asla yakışmayacak günahları da beraberinde getiriyor. Hem Mass Effect serisi, hem de BioWare an itibarıyla çok enteresan bir noktada duruyor. İşin Mass Effect kısmında, özellikle ilk oyunuyla sektörde taşları yerinden oynatmış bir oyundan bahsediyoruz. Bilim kurgu türünde çok fazla kaliteli içeriğe sahip olmayan sektöre adeta can vermiş, bu işin nasıl yapılması gerektiğini cümle aleme ilan etmişti. Lakin seride ilerledikçe yavaş yavaş kalitede bir düşüş gözlendi ve üçüncü oyunun finaliyle birlikte Mass Effect’i gülümseyerek hatırlamak dahi zor bir hale geldi. BioWare tarafına geldiğimizde ise, kataloğunda Baldur’s Gate, Neverwinter Nights, Knights of the Old Republic ve Dragon Age gibi işler olduğunu görüyoruz. Tartışmasız sektörün en yenilikçi ve kaliteyi kendine görev edinmiş firmalarından bir tanesi. Lakin özellikle son yıllarda (EA’in konuya dahil olmasıyla birlikte), iyi işlerini kötü devam ettirmek gibi bir huy edindi. Mass Effect’in yanında Dragon Age de bu sorundan nasibini alan oyunlardan biri olmuştu. İşte böylesi iki ismin kesiştiği bir noktada bulunuyor Andromeda. Hesaplar, serinin dördüncü oyunu olma özelliği taşıdığından kötü olması gerektiğini söylüyor. Ve ne yazık ki gelenek bozulmuyor. BEKLE BİZİ ANDROMEDA Eğer uzun soluklu bir Mass Effect oyuncusuysanız bildiklerinizin üzerine bir örtü örtebilir, seriye yeni giriş yapanlardansanız endişe duymaksızın oyunun başına oturabilirsiniz. Çünkü Mass Effect: Andromeda ilk üç oyundan farklı bir yöne doğru seyrediyor ve eski oyunlara minimum düzeyde temas ediyor. İkinci oyunla üçüncü oyun arasında bir zaman diliminde, galaksimizin ötesinde yeni bir yaşam noktası bulma amacıyla aksiyon alınıyor. Bunun için bizim galaksimizin en yakın komşusu ve Samanyolu’ndan dahi daha büyük olan Andromeda Galaksisi tercih ediliyor. Galaksi içinde tespit edilen görece yaşama uygun yedi gezegenin tamamına, tüm ırklardan canlılar gönderiliyor. Tam 600 yıllık bir yolculuğun sonunda mürettebat derin uykusundan uyandırılıyor ve yaşama uygunluğu denetlemek için göreve başlıyor. Biz insan ırkının göndermiş olduğu gemide yer alıyoruz ve geminin lideri (Pathfinder) konumundaki Alec Ryder’ın çocuğu olarak hikayeye tesir ediyoruz. Başlangıçta yapacağınız tercihe göre Ryder’ın ikiz çocuklarından kadın veya erkek olanı yönetebiliyorsunuz. İçerikle ilgili çok fazla detaya girip deneyiminizi baltalamayalım ancak bir şekilde öğreniyoruz ki, gönderilmiş olduğumuz gezegen hiç de tahmin edilen özelliklere sahip değil. Olaylar gelişiyor, liderlik ve yol buluculuk görevi bizim kucağımıza düşüyor ve Andromeda içinde yuva bulma maceramız da başlamış oluyor. Hikayenin başlangıç noktası yeterince ilgi çekici diye düşünmekteyiz. Açılma anından sonrası da hiç fena değil. Çünkü karşılaştığımız gezegenin tahmin edilenden farklı koşullarını araştırma, yaşama daha uygun olması muhtemel diğer gezegenlere yolculuk edip keşfetme, diğer ırkların gönderdiği gemilere ne olduğunu bulma ve söz konusu gezegenlerin kendi ev sahiplerinin iç karşılıklarına müdahil olma gibi dallanıp budaklanan bir ana hikaye örgüsü karşılıyor bizleri. KEŞFETMEYİ SEVENLERE Yan görevler Mass Effect serisinde her zaman oldukça geniş bir yelpazede ve sayıca fazla olmuştur. Sayısız yan görev cepte olmasına rağmen, ana hikayenin tek bir düzlemde kalmaması ve birkaç farklı noktaya doğru uzanan kollarla genişlemesi oyunu inanılmaz zenginleştiriyor. Üzerinde bulunduğunuz gezegeni araştırmak tek başına oyun olabilecek bir içerik zenginliği sunmasına rağmen, bir noktada durup; “Acaba şu gezegene gönderilen geminin başına neler geldi?” diyerek bambaşka bir ortama geçiş yapmak uzay operası sevenleri ihya edecek cinsten deneyimler vadediyor. Üstelik ayak basılabilir gezegenlerin tamamının bambaşka habitatlara, doğa şekillerine ve atmosfer cinslerine sahip olmasıyla doymak bilmeyen keşif duygunuzu fazlasıyla bastıracağınızdan emin olabilirsiniz. SEN SUS, GÖZLERİN KONUŞSUN Tüm bunlar Mass Effect: Andromeda’nın çok iyi yaptığı ve kendinden beklenene yaklaştığı noktaları oluşturuyor. Ancak genel resme baktığımızda, vurulmuş olan her fırça darbesinin bu denli ustalıkla icra edilmediğini üzülerek görüyoruz. Senaryo her ne kadar güzel bir temele oturtulmuş olsa da, bu senaryonun aktarılma işlevini sırtlayan diyaloglarda büyük bir özensizlik hakim. Mass Effect gibi diyaloglarının kalitesiyle nam salmış bir seride bu kadar baştan savma, bu kadar “akla gelen ilk espri” düzeyinde diyaloglara nasıl yer verilmiş anlamak mümkün değil. Tabii son 2-3 haftadır internette biraz olsun zaman geçirme fırsatı yakaladıysanız, bu noktadaki tek sorunun diyalog kalitesizliği olmadığını da çok iyi biliyorsunuz demektir. Zira Mass Effect: Andromeda, oyun tarihinin gördüğü belki de en kötü karakter animasyonlarını (özellikle yüz animasyonları) bünyesinde barındırıyor. Oyundaki surat ifadeleri o kadar kötü ki, internet dünyasında milyonların gülmesine sebep olan fenomen bir içeriğe dönüşmesi yalnızca birkaç saati aldı. Bu denli duygusuz ve baktığınızda istemsizce gülmenize neden olan suratlar eşliğinde en iyi diyaloglar bile güme gidecekken, varın Andromeda’nın durumunu siz düşünün artık. KİM, KİMİN İÇİN ÇALIŞIYOR? Ne yazık ki oyunun teknik sorunları bunlarla da sınırlı değil. Özellikle PS4 Pro ile birlikte 4K’da muazzam bir görsellik yakalamayı başaran Andromeda, teknik hatalar nedeniyle bu kaliteyi sunmakta büyük sorunlar yaşıyor. Platform fark etmeksizin her sürümünde donmalar, ani fps düşüşleri, kaplama kaybolmaları, ansızın yok olan ve beliren karakterler gibi sıkıntıları var yapımın. İçerik çok büyük olduğundan, sistemleri zorlaması nedeniyle grafiksel sorunları bir nebze anlayabiliyoruz. Ancak konuşmaların üst üste binmesi ve aniden yarıda kesilmesi gibi ses bazındaki sorunların bahanesi ne işte onu hiç bilmiyoruz. Mass Effect: Andromeda buram buram aceleye getirilmişlik kokuyor ne yazık ki. Bu oyunun bir test sürecinden geçmediği o kadar bariz ki… Maalesef son yıllarda bazı firmalar test ekiplerine para vermemek adına son kullanıcıyı test faresi olarak kullanmaya başladı iyice. Oyunu piyasaya sür, oyunculardan gelecek geri bildirimleri topla, buna yönelik bir yama yayınla ve yoluna devam et sistematiğini fazla görür olduk. Para verip oyununu almış insana paralı çalışan muamelesi yapmak da nasıl bir vicdan örneğidir orasını size bırakıyoruz. NE KADAR FANATİKSİN? Mass Effect: Andromeda kötü bir oyun değil ancak oyuncuya çok kötü bir şekilde sunuluyor. Bu birazcık harika bir yemeği, kirli bir tabakta sunmaya benziyor. Yemek hala çok güzel ama kim yer, orası muamma. Elbette bir noktada çıkacak yamalarla birlikte oyun çok daha iyi bir hale gelebilir ve potansiyelini tam anlamıyla yansıtabilir. Ancak an itibarıyla yalnızca; “Mass Effect olsun, taştan olsun” diyen oyunculara önerebileceğimiz bir noktada duruyor. DETAYLAR Gezegenler büyük, keşfedilecek alan da bol olunca bu yavrucağa çok işiniz düşüyor. Sadece yatayda değil, dikeyde de ulaşım imkanı sağlayan çok fonksiyonel bir kardeşimiz kendisi. Mass Effect: Andromeda’yı pek çok sebeple yerebiliriz ancak yeni bir gezegene ayak bastığımızda, şöylesi sahnelerle bizi başbaşa bırakıyor ya, anında yelkenlerimiz suya iniyor. Önceki oyunların siyah ve beyazla kısıtlanmış diyalog seçenekleri burada biraz daha çeşitlendirilmiş ve gri sularda yüzmeye daha çok imkan sağlanmış. Karakterimizin sahip olduğu jet-pack fazlasıyla sıradan bir yenilik gibi görünebilir ancak Mass Effect’in savaş mekaniklerine getirdiği manevra kabiliyeti nedeniyle biz pek sevdik. PUANLAMA