reklamı kapat

POPÜLER

Max Payne 3 incelemesi

 - Güncelleme: 14 Eylül 2012 19:35

İlk Max Payne, zamanı için devrim sayılabilecek bir oyundu. Özellikle hikaye anlatımı ve aksiyon oyunlarına getirdiği yenilikler gerçekten müthişti. Bullet Time özelliğini, Matrix’ten daha önce düşünmüş olmaları (oyunun yapımı ilk Matrix’ten çok önce başlamıştı) yapımcıların ne kadar ön görülü olduklarının bir kanıtıydı adeta. Max Payne 2 de konu anlatımı bakımından kesinlikle ilk oyundan daha aşağı bir deneyim değildi. Belki oynanış olarak çok bir yenilik getirmiyordu ama dramatik altyapı olarak oyun temelini daha da sağlamlaştırıyordu. Ve dile kolay, ikinci oyunun üzerinden tam 9 yıl geçmiş. Bu uzun sessizliğin ardından Brezilya’nın arka sokaklarında ortaya çıkan Max ise belli ki formundan bir şey kaybetmemiş. Fakat o artık hatırladığımız, bildiğimiz Max değil… Kaybedecek bir şeyi kalmayan Max, silahını artık kanun için kullanmıyor.

GETTO YAŞAMI
Max’in hayatındaki acılar elbette son bulmuyor. Hatta durum “kötüden, daha kötüye” doğru gitmiş. Max her şeyi geride bırakmak için New York’tan ayrılmış ve oradan oraya savrulurken kendini Sao Paolo’da bulmuş. Max artık bir kanun adamı değil ancak hayatını kazanmak için özel koruma haline gelmiş. Varlıklı bir iş adamı olan Rodrigo Branco’nun korumalığını yapan Max’in hayatı, Branco’nun eşinin bir sokak çetesi tarafından kaçırılmasıyla tekrar keskin bir viraja giriyor. Elbette bu kaçırılma hikayesi basit bir fidye için değil, aksine içinde çok fazla komplo barındırıyor. Bildiğiniz gibi oyunu artık Remedy değil, Rockstar yapıyor ve bu da hikaye anlatımı bakımından istediğimiz kadar beklentiye girebileceğimiz anlamına geliyor. Max Payne 3’ün sinematik anlatımı oyunun her şeyi… Rockstar artık ciddi anlamda kendine bir sinema dili oluşturmayı başarmış durumda. Öyle ki artık Scorsese ya da Mann filmlerinden etkilendiklerini reddetmiyor, aksine bu tarzdaki yönetmenlerin reji yorumlarının üzerine kendi anlatım dillerini geliştirmekte bir beis görmüyorlar. Serinin önceki iki oyununda çizgi-roman şeklinde anlatılan hikaye artık gerçek zamanlı sinematiklerle anlatılıyor. Bir şekilde oyundaki “noir” atmosferin kaybolduğunu söyleyemeyiz ancak ara sahnelerin kalitesi kesinlikle muazzam olmuş. Max Payne 3 kesinlikle bir Hollywood filminden daha aşağı bir tecrübe değil. Tüm bu zengin sinematik anlatım muhteşem bir oyun deneyimiyle birleşiyor. Alışageldiğimiz Rockstar kalitesi burada da kendini gösteriyor. Oyunun aksiyon kalitesi tek kelimeyle muhteşem: Kontroller keskin ve nişan alma sistemi son derece odaklı. Bu nedenle oyunun yoğun aksiyon sahnelerinde kontrollere bağlı olarak herhangi bir sorun yaşamıyorsunuz. Fakat özellikle vurgu yapmamız gereken bir nokta var ki o da vuruş hissiyatı… Oyunda hangi silahı kullanırsanız kullananın, attığınızı yediğini o kadar keskin hissediyorsunuz ki çatışmalarda müthiş bir tatmin hissi duyuyorsunuz. Özellikle silahların sesleri de son derece keskin ve gerçeğine uygun. Çatışmalar kızıştığı zaman sesler ve vuruş hissi birbirini o kadar iyi tamamlıyor ki sadece oynayan olarak sizin değil, yanınızda sizi izleyenlerin de aynı şekilde keyif alacağına eminiz. Fakat oyunun şiddet dozu kesinlikle 18 yaş üzerine hitap ediyor. Oyunu oynarken yanınızda, bucağınızda küçük bir oyunseverin olmamasına dikkat etmenizi öneririz zira Max Payne 3 her hattıyla bir yetişkin oyunu. Tüm çatışmalar o kadar keskin ki her birinde kan gövdeyi götürüyor resmen. Oyunun karakterleri de genelde çok hoş tipler değiller. Sonuçta Sao Paolo gettolarında geçen bir çete, mafya öyküsünden bahsediyoruz ve bu hikaye son derece fütursuz bir dille anlatılıyor. Evet, tekrar etmekte fayda var: Max Payne 3 tam bir yetişkin oyunu ve kesinlikle genç oyunseverlere göre değil. Açıkçası bu durum oyunumuzu benzersiz bir noktaya taşıyor çünkü Grand Theft Auto (ki kendisinin yapımcısı da Max Payne 3 ile aynıdır) dışında düzgün ve gerçekçi suç hikayesi anlatan oyunların sayısı bir elin parmağını geçmiyor. Bu Max Payne 3’ün değerini daha da artıran bir durum.

MERMİLERİN ARASINDA
Oyunun en büyük numarası yine Bullet Time… Max Payne’in kendine has bu özelliğini o kadar özlemişiz ki kelimelerle tarif etmek mümkün değil. Rockstar’ın kendine has anlatımı, kamera açıları, silahların balistik modellemeleri ve sesler, bullet time özelliğini öylesine besliyor ki oyunun bu tarafı her zamankinden daha güçlü bir hale gelmiş. Bildiğiniz gibi bullet time oynanışa katkıda bulunduğu kadar estetik sahnelerin oluşmasını da sağlayan bir özellik. Rockstar, gelişen grafik teknolojisini de son derece iyi değerlendirmiş. Havada süzülen her bir mermiyi görebiliyorsunuz. Max her zaman olduğu gibi (hatta eskisinden de iyi bir şekilde) mermilerin arasında dans etmeye, düşmanların arasında süzülmeye başladığında, kanınız kaynamaya başlıyor. Kısacası Max Payne 3 her hattıyla keskin ve vücudunuza adrenalin basmanızı sağlayan sıkı bir aksiyon oyunu olmuş. Tabii size oynama motivasyonunuzu veren şey, son derece başarılı bir dramatik altyapıya sahip olan senaryo.

GÖZ GÖZÜ GÖRMÜYOR
Max Payne 3’ün grafikleri çok çok iyi. Ancak kare olarak güzel sahneler sunmasının yanında, etraf tamamen etkileşimli. Tüm o kaotik çatışmaların içinde etrafta ne var ne yoksa tuzla buz oluyor. Ortaya çıkan sahnelerin etkisini artırması açısından atmosferi bütünleyen çok önemli bir etken bu. Diğer yandan seride ilk defa çok oyunculu seçeneklere sahibiz. Açıkçası tek kişilik hikayede çatışmalardan nasıl korkunç bir haz alıyorsanız, çok oyunculu modda da aynı şekilde müthiş keyif duyuyorsunuz. Seçenekler arasında şimdiye kadar görmediğimiz yeni bir şey yok. Asıl yenilik, Rockstar Social Club adlı topluluk hizmetinde. Eğer bir klana katılırsanız, Social Club otomatik olarak sizi ve takım arkadaşlarınızı tanıyacak, tüm Rockstar oyunlarında kazandığınız her şeyi bir diğer oyuna taşıyabileceksiniz. (Örneğin, Grand Theft Auto V gibi…)

ÖZLEMİŞİZ SENİ MAX
Max’i cidden çok özlemişiz. Oyun tarihinin en talihsiz karakteri olan Max’in geri dönüşü tam da Diablo III gibi bir fenomenin çıkışına denk gelse de, asla arada kaybolmadı. Dile kolay tam 9 yılın üzerine tekrar kavuştuğumuz bir seriden bahsediyoruz. Diğer yandan Max Payne’nin şimdiki nesil konsollardaki ilk çıkışı olduğunu fark ettiğiniz an, oyuna daha da bir dikkatli bakıyorsunuz. Max Payne 3, bunca yıllık beklentinin ve alıştığımız Rockstar kalitesinin altında kesinlikle kalmayan, çok ama çok başarılı bir aksiyon oyunu. 18 yaşın üzerindeki tüm oyunseverlere tavsiye ederiz.