SON IŞIK DA SÖNMEK ÜZERE SON DÖNEMİN EN REVAÇTA BAŞLIKLARINDAN OLAN POST-APOKALİPTİK DÜNYA OYUNLARI, BİRER BİRER ÖNÜMÜZE DÜŞMEYE BAŞLADI. İLK OYUNU BÜYÜK BEĞENİ TOPLAYAN VE ÖZELLİKLE KİTABINI OKUYAN KİŞİLER TARAFINDAN DAHİ ÇOK BEĞENİLEN METRO, LAST LIGHT İLE KARANLIK METRO TÜNELLERİNDE YENİ BİR YOLCULUĞA ÇIKIYOR Dmitry Glukhovsky’nin 2005 yılında kaleme aldığı Metro 2033’ün aynı isimle çıkan oyununu oynamadıysanız çok şey kaçırmışsınız demektir. Hayatta kalma, gizlilik ve aksiyon elementlerinin çok iyi harmanlandığı oyunun en etkileyici yanı ise tartışmasız hikayesiydi. Sırtını yasladığı roman enfes olunca senaryonun da aynı kalitede olması şaşırtıcı değildi elbette. Yaşanan nükleer felaket sonrası yerle bir olan Moskova sakinlerinin yeni durağı, şehrin altını sarmalayan metro tünelleri olmuştu. Yavaş ve sancılı bir süreç olsa da burayı yaşam alanı haline getiren insanlar, istasyonları adeta ufak yerleşim yerleri olarak kullanıyordu. İnsanlar bir yandan felaket sonrası hala nefes alabiliyor olmalarına şükretmeksizin siyasi çekişmelere girerken, bir yandan da mutasyona uğramış yaratıklarla cebelleşiyordu. Bundan sonrası ilk oyunla ilgili biraz spoiler içermekte. İKİNCİ BİR ŞANS Hatırlarsanız oyunun sonunda ana karakterimiz Artyom’un, “Dark Ones” adı verilen bir yaratık türüyle iletişim kurabildiğini görmüştük. Mutasyona uğramış bu yaratıkların muazzam güçleri bulunuyordu ancak oyun bize bu yaratıkları öldürme şansı sunmuştu. İlk oyunu kendi içinize sinen seçimle sonlandırmış olabilirsiniz ancak Metro: Last Light, türün yok edildiği son üzerinden hikayeye devam ediyor. Yine Artyom’u yönettiğimiz oyunda, “Dark Ones” türüne ait bir yaratığın, bir çocuğun, yaşadığını öğreniyoruz. Yapmış olduğumuz seçimin verdiği pişmanlıkla bu çocuğu aramaya koyuluyoruz. Ancak konu Metro olunca, işler pek de o kadar basit olmuyor. Tünellerde yaşayan insanların hayatta kalma çabaları ve fraksiyonlar arası yaşanan çekişmeler kaldığı yerden devam ediyor. Bu arada belirtelim, oyunun senaryosu Metro 2034 isimli devam kitabının hikayesini konu almıyor. Hatta öyle ki, oyunun senaryosunu yazan Glukhovsky ortaya koyduğu işten pek bir hoşnut kalıyor ve Metro 2035’i aynı hikaye üzerinden yazmaya karar veriyor (Kitap, Aralık 2013’te yayımlanacak). Yani anlayacağınız, karşımızda yepyeni ve hakkında kitap yazılacak kadar kaliteli bir hikaye var. Metro: Last Light, ilk oyunun sahip olduğu karanlık atmosferi aynen korurken derdini de güzel bir anlatımla oyuncuya aktarıyor. Ancak ilk oyunun senaryosu o kadar üst düzeydeydi ki, bazıları belki devam oyununa burun kıvırabilir. Bize göre bunun en temel sebebi, bazı noktalarda inandırıcılığın biraz elden kaçması. Buna oyunu bitirdiğinizde kendiniz karar verin isteriz. Yazının sonlarına doğru bahsedeceğimiz tek bir konu dışında oyunda kusur bulmak neredeyse imkansız. Metro tünelleri ile yüzey arasında gidip gelen oynanış farkı oyunun bütün çizgiselliğini alıp götürüyor mesela. Tamamen lineer yapıya sahip bir oyunda bu tarz bir çeşitlilik yakalayabilmek büyük başarı. Metronun derinliklerine ilerledikçe karanlığın içinde attığımız her adıma dikkat edip, ses çıkarmamak için elli takla atarken, yüzeye çıktığımızda ise oksijen sıkıntısı nedeniyle son sürat hedefe ulaşmanın derdine düşüyoruz. Oyunun özünü yakalayabilmek için böyle olması gerekiyor. Ancak elbette elde silah harala gürele koşturmak da mümkün. Oyunun atmosferini ve bu evrende para birimi olarak geçen kurşunlarınızı umursamıyorsanız, önünüze çıkana şarjör boşaltmak tamamen sizin elinizde. Ancak biraz sakinleşir ve etrafınıza dikkat etmeye başlarsanız, oyundan alacağınız zevk katbekat artacaktır. Çevrenizde konuşan insanları dinleyerek onlarla empati kurabilir, bu şekilde yaratılan dünyayı daha fazla özümseyebilirsiniz. Kellenizi almak için sırada bekleyen insanları ve gözü dönmüş yaratıkları alt etmek için de karanlığın gücüne sığınabilirsiniz. Diğer oyunların aksine Metro: Last Light’ın dünyasında ışık, içinizi ferahlatan bir öğe değil; tehlikenin yakında olduğunun habercisi. Eğer ki dışarıdan süzülen bir ışık görürseniz, yaratıkların nefesinin ensenizde olduğundan emin olabilirsiniz… Metro: Last Light ► GİRİŞ ► ATMOSFERİN GÜCÜ ► DETAYLAR ► PUANLAMA ATMOSFERİN GÜCÜ İnsanlarla yaratıklara aynı strateji ile saldırmanız mümkün değil. Genelde gruplar halinde ilerleyen insanlardan gizlenebiliyor, kimseye belli etmeden teker teker indirebiliyorsunuz. Ancak yaratıklar gözleri dönmüş bir şekilde üzerinize saldırdıkları için gizlenmek gibi bir seçeneğiniz bulunmuyor, silahınızı kullanmak zorundasınız. Ancak yaratıklar da farklı farklı ve her silah her yaratığa etki etmiyor. Örneğin kimi yaratıkların derisi çok kalın olduğundan sadece pompalı tüfek işe yararken, örümceğimsi yaratıklara karşı ışık kullanmanız gerekiyor. Tek zayıf noktaları karın bölgesi olan bu yaratıkların gözüne ışık tutmalı, ayaklarını kaldırdıklarında silahınıza sarılmalısınız. Düşmanlarda bulunan bu çeşitlilik oyuna zorluk katarken, yapay zekanın sık sık çuvallaması maalesef zorluk seviyesini düşürüyor. Özellikle insanların biraz daha zeki davranmalarını beklerdik. Düşmanlar, tespit edildiğimizde taktiksel stratejilerle saldırmak yerine oldukları yerden bizi vurmaya çabalıyor ki bu da ancak kolay hedef olmalarını sağlıyor. Fakat oyunun atmosferi öyle başarılı ki, yapay zekanın bütün sorunlarını kolayca görmezden gelebiliyoruz. Hatta neredeyse hissetmiyoruz bile demek mümkün. NE ÇEKTİN BE METRO! Geldik daha önce bahsetmiş olduğumuz kusura. Oyunun çıkış sürecini takip etme şansınız olduysa atlattığı badireleri biliyorsunuzdur. Normal şartlarda geçen sene çıkması planlanan oyun, THQ’nun istifası sonrası sahipsiz kalmış ve kendisini Deep Silver’ın ellerinde bulmuştu. Yaşanan bu çalkantılı süreç belli ki bazı noktalarda işlerin tam olarak tamamlanamamasına sebep olmuş. Bunların en gözle görülür olanı ise teknolojik sıkıntılar. Oyunda çok fazla hata bulunmakta ve bu hatalar oyunun sık sık donması gibi can sıkıcı sonuçlar doğurmakta. Tünellerde ilerlerken havada süzülen cam parçaları ve görünmez duvarlarda sıkışıp kalmış insanlara denk gelmeniz de olası. Neyse ki bunların hiçbiri düzeltilemeyecek unsurlar değil ancak an itibariyle can sıktıkları da bir gerçek. Bunun dışında ise görsel olarak oyundan şikayet etmek mümkün değil. İlk oyunda olduğu gibi bu oyunda da çok üst düzey grafikler kullanılmış. Özellikle ışıklandırmaya şapka çıkartmamız gerek. Mevcut platformlarda bu kalite yakalanmışken, geçtiğimiz günlerde açıklanan PlayStation 4 versiyonunun nasıl olacağını tahmin bile edemiyoruz. TADI DAMAKTA KALMALIK Bütün bu güzelliklere sadece 5-6 saatliğine sahip olabilmemiz ise oldukça üzücü. Sadece tek kişilik senaryosu bulunan bir yapım için oyun süresinin kısa olduğunu söyleyebiliriz. Yine de son dönemde çıkan Bioshock Infinite ve The Last of Us ile birlikte en etkileyici senaryoya sahip oyun olduğu için parasının karşılığını veriyor Metro: Last Light. Karanlık korkusu olanlara özellikle tavsiyemizdir. Metro: Last Light ► GİRİŞ ► ATMOSFERİN GÜCÜ ► DETAYLAR ► PUANLAMA DETAYLAR Oyunda düşmanlarımız da en az bizim kadar donanımlı. O nedenle en mantıklısı ses çıkarmamaya çalışmak. Moskova’dan geriye kalan tek şey harabeler. Buradan canlı çıkmaksa her babayiğidin harcı değil. Tüm sıkıntılara rağmen metronun altında insanlar gündelik yaşantılarına devam etmeye çalışıyor. Yaratıklar etrafta kol gezerken, Nazilerle komünistlerin amansız mücadelesi de devam etmekte. Metro: Last Light ► GİRİŞ ► ATMOSFERİN GÜCÜ ► DETAYLAR ► PUANLAMA PUANLAMA OYNANABİLİRLİK -9PUAN- GRAFİK -9PUAN- EĞLENCE -8PUAN- SES – MÜZİK -8PUAN- 8,5 YAPIMCI - DAĞITICI • 4A GAMES • DEEP SILVER PLATFORM • PC, PS3, XBOX 360 Metro: Last Light ► GİRİŞ ► ATMOSFERİN GÜCÜ ► DETAYLAR ► PUANLAMA