Yeni nesli öncesinde bir araya geldiğimiz Ford Ranger Raptor, gelecek modeldeki beklentilerimizin yönünü belirlemede önemli bir yardımcı oldu. Otomobil tarihinde sınırları kendisi belirleme ayrıcalığına sahip olmuş bazı modeller vardır. Takvimlerimizi 80'li yıllara kadar sardığımızda Audi Quattro S1'in motor sporlarındaki dengeleri tamamen değiştiren ve kendinden sonraki süreçte organizasyonu da şekillendiren bir isim olarak görebiliriz. Bu değişim örneği kimi zaman tasarım, kimi zaman bir donanım kimi zaman da teknik tarafta gerçekleşebilir. Değişim ise zamanın getirdiği kaçınılmaz bir hediyedir. Bunu iyi kullananlar da isimlerini "referans noktası" olarak kayıtlara geçirmeyi başarmıştır. Ford'un otomobil dünyasına hediye ettiği özel parçalardan birisi olan "Raptor" rozeti de biraz evvel bahsettiğimiz referans olma konusunda 10 yılı aşkın süredir başarılı bir rol üstleniyor. 2019 yılında başarılı pickup modeli Ranger'a yansıtılan ve bir süredir Türkiye listelerinde de satışta olan model ile uzun süredir beklediğimiz sürüş fırsatı geçtiğimiz günlerde nihayet gerçekleşti. Ford Ranger Raptor standartların dışında bir model olduğu için beraberinde bazı özgürlükleri de getiriyordu. İçerisinde bulunduğumuz mevsim gereği test için bir araya geleceğimiz modeller için ister istemez hava şartlarını kontrol etme gereği duymaya devam ediyoruz. Raptor'ın programı için telefonumuzun çaldığını gördüğüm ilk andan itibaren, hava şartlarını düşünmeme özgürlüğünde gerçekleştirdiğim konuşmanın bizi aslında limitlerin zorlanacağı ve bolca çamurlu bir maceraya sürükleyeceğini de içten içe biliyordum. Söz konusu Raptor gibi geleneklerin dışında bir model olduğu için, geleneklerin dışında bir rota belirlemek gerekiyordu. FARKLI BAŞLANGIÇ Geçirdiğim üç günlük sürüşün ardından elimizde biriken notları sizlerle paylaşmadan önce, bu kez farklı bir noktadan inceleme detaylarına geçmek istiyorum. Bir süre önce gerçekleştirilen özel bir etkinlik kapsamında yolcu koltuğuna oturduğum Ranger Raptor'ın bu buluşmadaki sürücü koltuğunda şampiyon ralli pilotumuz Murat Bostancı oturuyordu. Aracın yeteneklerini profesyoneller ellerden görmek adına benzersiz bir şans niteliği taşıyan bu deneyimde, profesyonel ralli parkurunu aratmayacak virajlar ve sürüş dinamikleriyle karşılaştık. Bostancı, direksiyon başında araçla birlikte kendi yeteneklerini de sergilerken otomobili konuşmadan da edememiştik. Profesyonel yarış otomobillerini kullanan birisinin, fabrikadan çıkarken yarışa girebilecek niteliklerde olan bir pickup için görüşlerini almak için daha iyi bir yer bulabileceğimi pek sanmıyordum. "Raptor'ın en can alıcı özelliği nedir?" sorusunu yönelttiğimde Murat Bostancı'nın cevabı; "En zorlu arazi hatta yarış koşullarına girerken, direksiyonu asfalta kırdığımda normal bir binek araç konforunda gidebilmek ender bulabileceğimiz bir durum olsa gerek." olmuştu. [haber id="375216"] Araçla ilgili bu keyifli yolcu deneyiminden sonra test için bir araya geldiğimde benim önceliğinde de bu konu üzerinde yoğunlaşmak oldu. Buluştuğumuzda 40 bin kilometreyi devirmiş şekilde beni karşılayan Ranger Raptor, bu süreç içerisinde de profesyonel bir ralli de görmüştü. 2017 yılında gözlemci olarak katılma şansına eriştiğim Rally Halikarnassos'un büyük çaplı versiyonu olan Transanatolia Rallisi'nde fabrika çıkış dinamikleriyle boy gösteren Ranger Raptor Murat Bostancı ve Onur Vatansever'in pilotluğunda organizasyonu başarıyla tamamlamıştı. Profesyonel pilotlar eşliğinde gerçek müsabaka boy göstermiş bir araçla sık karşılaşmadığımız da aşikar. Böylesine yoğun ve zorlayıcı kademelerin ardından Ranger Raptor ile test deneyimi gerçekleştirmek, aracın sağlamlık ve kalite konusundaki detaylarını görme konusunda da eşsiz bir fırsat tanıdı. KAPLUMBAĞANIN KABUĞU; TASARIM Raptor'u klasik Ranger modellerinden ayıran detaylara sürüş öncesinde gözle görülen taraftaki elemanlarla başlayabiliriz. Araca ilk olarak baktığımızda ön yüzde güçlü karakteri marka logosuyla tamamlamak adına tercih edildiğini düşündüğümüz bir ızgara karşımıza çıkıyor. Yüzü domine eden "Ford" yazısı tüm modellerde siyah renkte tercih edilirken, pek çok kişinin arka fonda aracın ana rengiyle desteklenmesi yönündeki görüşüne biz de katılıyoruz. Bununla birlikte ışıklandırma grubunun yapısı, tamponlar ve alttaki korumaya gönderme yapan alt tampon bölgesi de bu versiyonu diğerlerinden ayırmamıza yardımcı oluyor. Gündüz, kısa ve sis farlarının tamamı LED olarak gelen model bu sayede ışığın yetersiz olduğu noktalarda ihtiyacı karşılama konusunda çok fazla problem yaratmıyor. Raptor çamurluk tarafındaki detayları ve basamağı ile standart versiyondan ayrılıyor. Kokpit tarafına geçtiğimizde ise bizleri ilk olarak modelin imzasıyla bezenmiş koltuklar karşılıyor. Bununla birlikte direksiyon simidine gelen kırmızı dokunuşla birlikte aracın performansı konusunda ufak bir ipucu verilmek istenmiş. Aslında bakarsanız aracın eksik olarak hissettirdiği nadir noktalarından birisi de kokpiti. Yetenek ve performans olarak bu kadar üst seviyede olan bir versiyonun kokpitinde de bu dinamiklere daha fazla ölçüde vurgu yapılmasını beklerdik. Bununla birlikte 2019 yılında pazara sunulan modeldeki multimedya ekran ve sürücü ekranı tasarım bazında biraz demode hissettiriyor. Kısa süre önce yenilenen Ranger Raptor'da bu konunun ortadan kaldırıldığını görmemiz de, Ford'un dersine iyi çalıştığını ortaya koyuyor. Aracın 8 inçlik multimedya ekranında kullanım ve yazılımdaki geri bildirimin sorunsuz olduğunu söyleyebiliriz. Bunun dışında grafik anlamında ise daha zengin veri aktarımı da sağlanabilirmiş. Örneğin arabanın arazideki anlık eğim durumu, suya giriş yanındaki su yüksekliği gibi bilgi detaylarının ekrana yansıtılması Raptor gibi araç için kullanıcı tarafındaki sürüş keyfini kesinlikle bir katman daha yukarı taşıyacak detaylar arasında olma potansiyeli taşıyor. Araçta arka park sensörünün standart olarak sunulması önemli olsa da ön bölümde böyle bir destek olmaması bazı kullanıcılar için problem yaratabilecek eksiklikler arasında. Bu ebatta bir araç için özellikle şehir içi park manevralarında bu donanımlar hayat kurtarıcı konumda. BAŞKA BOYUTA GEÇİŞİN ANAHTARLARI Raptor'ı Raptor yapan ve sürüş deneyimini bir üst noktaya taşıyan temel özelliklerin altyapı elemanları olduğunu çok net bir şekilde söylemek gerekiyor. Bu noktada Fox ile gerçekleştirilen ortak çalışmalardan doğan süspansiyon sisteminin çalışması kusursuza yakın. Yoğun engebeli arazilerde bile işleyişiyle sizi şaşırtacağını garanti ettiğimiz altyapı sayesinde, asfalt sürüşlerini aratmayacak niteliklerde bir konfor yakaladığınızı görmek yüzünüzdeki tebessümün kesin nedenlerinden biri olabilir. Modelin zorlu koşullarda bile konfordan feragat etmesinin yanı sıra, düşük hızlardaki ağır arazi deneyimine cevap verebilmesi adına yükseklik ve açı değerleri de kendine özgü bir seviyede. Raptor için teknik tablonun bu bölümüne baktığımızda aracın; 283 milimetre yerden yükseklik, 32,5 derece yaklaşma ve 24 derece uzaklaşma açılarına sahip olduğunu görüyoruz. Bu değerler standart Ranger tarafında ise 237 milimetre yerden yükseklik, 29,4 derecelik yaklaşma ve 21 derece uzaklaşma açısı olarak karşımıza çıkıyor. Düşük hızlı arazi deneyiminde devreye alınan "4H" çekiş modu da, kilitle birlikte güç aktarımını en iyi şekilde kayıpsız olarak transfer ederek engelleri aşmamızda önemli rol oynadı. RAKAMLAR NE SÖYLÜYOR? Ranger Raptor'ın kaputunun altında sürüş zevkinde eksiklik hissettirmeyecek niteliklerde bir motor konumlandırılıyor. Bi-turbo ile desteklenen 2.0 litrelik dizel makine 213 PS güç ve 500 Nm'lik tork değerleriyle gayet yeterli veriler sunabiliyor. Ford'un son yıllarda dikkat çeken 10 kademeli otomatik şanzımanıyla kombin edilen bu motor, 2,5 tonun biraz üzerinde ağırlığa sahip olan Raptor ile baş etme konusunda hiçbir soru işareti barındırmıyor. Ford'un Mustang ve F-150 birçok önemli modellerinde de yer verdiği şanzımanın geçişleri ve işleyişinde rahatsız edici bir deneyim söz konusu değil. Dayanıklılık tarafında da güven veren ünitenin, verimli dizel motorla birlikte tüketim tarafında da kabul edilebilir değerler görmemize olanak tanıdığını söyleyebiliyoruz. Raptor ile gerçekleştirdiğimiz test sürecinde yoğun arazi, trafikli ve mini uzun yol niteliğinde farklı karakterlerdeki sürüşleri deneyimlediğimiz karma bir rotayı içerdi. 500 kilometre civarında seyreden bu macerada yol bilgisayarına yansıyan 12 litrelik tüketim, aracın niteliklerini ve yeteneklerini göz önünde bulundurduğumuzda kabul edilebilir seviye olarak görülebilir. Fabrika çıkış 8,9 litre olarak verilen karma tüketim değerini yakalamak zor olsa da, sakin kullanımlarda 12 litrelik altına da kolaylıkla inilebilir. BİR PORSİYON DAHA LÜTFEN! Ranger Raptor akşam evinize dönüş kapısını kitlediğinizde sizi pek çok noktadan tatmin edebilecek bir model. Segmentinin referansı olarak gösterme konusunda da hiçbir çekince duymayacağımız bu araç şüphesiz kusursuz değil. Lastiklerin etkisiyle 110 km/s ve üzeri hızlarda gelen konfor kayıpları, kokpitte daha fazlasını aradığımız kalite ve dijitallik deneyimi gibi noktalar "her güzelin bir kusuru" vardır dedirtiyor. Söz konusu kontak açıldıktan sonraki sürüş deneyimi olduğunda ise, Raptor rozeti ortada hiçbir soru işareti bırakmadan koyduğunuz yakın her damlasının hakkını verebilecek yetenekler sunuyor. Arazideki şaşırtan konforuyla binek araçlara taş çıkartan Ranger Raptor, kısa süre önce geçtiği yeni nesliyle eksik olarak görülen bazı niteliklerini ortadan kaldırma konusunda beklentileri artırdı. Teknoloji ve kalite tarafında revizyonlar getiren bu yeni canavardan ne bekleyeceğimizi not defterimize kaydederek test aracına veda ettik. Raptor rozeti ile sınırları kıracak tohumların ekildiği Ranger, karşılığında çok daha fazla çamur, kum ve adrenalin sunuyor. [haber id="744691"] TEKNİK ÖZELLİKLER VE PUANLAMA