İşin ilginç yanı, Drakengard’ın Nier’e uzanan finali en kafa bulandıran tarzda olanıydı. Olaylar bir anda günümüz dünyasına geçiş yapıyor, Drakengard’ın sorunlarını modern Japonya’ya kanalize ediyordu. Nier aldı bundan on numara beş yıldız bir oyun yaptı. Tabii Nier’in de pek çok sonu vardı, Nier: Automata da bu sonlardan bir tanesini devam ettiriyor. Eğer söz konusu oyunların hiçbirini oynamadıysanız Automata’ya başlarken büyük bir eksikliğe sahip olmayacaksanız. Çünkü Nier’de yaşanan gelişmelerin çok çok uzak bir geleceğinde geçiyor hikayemiz ve her şey çoktan maziye karışmış durumda.
Dünyamız robotlar tarafından istila edilmiş durumda ve insanlık, türünü devam ettirebilmek umuduyla gezegenden kaçarak Ay’a yerleşmiş. Dünyayı tekrar ele geçirmek için de insansı androidler geliştirmişler ve biz de “2B” olarak bu androidlerden birini yönetiyoruz. Automata, gördüğünüz gibi kendi iç hikayesi ile oyuna başlayıp bitirmeyi mümkün kılıyor ancak dünya neden post-apokaliptik bir noktada, diyaloglar arası yapılan referanslar neye hizmet ediyor merak ediyorsanız, hiç olmazsa önceki oyunların hikayesini bir yerden bulup okumanızı tavsiye ederiz. Derinlik ve ince ince işleme noktasında neredeyse Metal Gear Solid serisiyle yarışabilecek bir külliyattır, kaçırırsanız üzülürsünüz.
Yoko Taro imzası taşıyan bir oyunla ilk kez Automata ile tanışacak oyuncular fazlasıyla afallayabilir çünkü yukarıda bahsettiğimiz eski oyunlardaki özellikler burada da yer alıyor. Hani farklı son dedik ya, Nier: Automata’nın tam 26 farklı sonu bulunuyor (İngiliz alfabesindeki her harf için bir son). Bu sonların 5 tanesi asıl son olma özelliği taşıyor ve oyunu gerçek anlamda bitirdiğinizde ortaya çıkıyor, diğer 21’i ise “şaka sonu” olarak değerlendiriliyor. Nasıl yani? Şöyle ki; diyelim oyuna başladınız, insanlığın komuta merkezi olma özelliği taşıyan gemideyken androidin kendini imha etme özelliğini devreye soktunuz, bum, oyun bitti, credits ekranı aktı ve geçmiş olsun.