Oyunumuz 2026 yılında, Dünya yörüngesinde görev alan çok uluslu Observation uzay istasyonunda gerçekleşen esrarengiz bir olayla başlıyor. Elim bir kazanın yaşandığı belli olan istasyonda görev alan ekipten Dr. Emma Fisher bilincini geri kazanıyor ancak bir şeylerin çok yanlış gittiğini daha ilk anda fark ediyor. Çünkü istasyonda görev alan diğer ekip üyelerinin tamamı ortadan kaybolmuş durumda. Tam bu noktada standart bir bilim kurgu eseri karakterimiz Emma Fisher’ın gözlerinden yaşanan gerilimi izleyiciye aktarmayı seçerdi. Ancak Observation şaşırtıcı olmaya daha oyunun ilk dakikasında başlıyor. Bu kaynağı belirsiz hengamenin ortasında biz, uzay istasyonunun kendisi olarak vücut buluyoruz. İstasyonun tamamını kontrol eden bir yapay zeka olan SAM’in (Systems Administration and Maintenance) çizmeleri içine girerek Dr. Emma Fisher’a içinde bulunduğu dehşetten kurtulması için yardım etmek durumundayız. Tercih edilen bu yaklaşım, yaratılmak istenen psikolojik gerilime inanılmaz başarılı bir şekilde hizmet ediyor. Çünkü ortada neler olduğunu anlamaya, ekip arkadaşlarının durumlarını çözümlemeye, görevini devam ettirmeye ve en basitinden hayatta kalmaya çalışan biri var ve bizler tamamen empati yeteneğinden yoksun bir yapay zeka olarak bu kişiye yardımcı olmaya çalışıyoruz. Aslında yardımcı olmaya çalıştığımız da söylenemez çünkü bize söylenen komutları yerine getirmekten öteye geçemiyoruz, en azından oyunun başında. Çünkü söz konusu kazada SAM’in sahip olduğu tüm veriler de silinmiş durumda ve bu nedenle bilinçli bir şekilde aksiyon göstererek sorumluluk alamıyor. Bir süre boyunca Emma’nın; “Şimdi istasyonun 6 numaralı modülünün kapağının açılmasına ihtiyacım var” gibi direkt talimatlarını yerine getirmekle uğraşıyoruz. Ancak veri topladıkça ve istasyonun yapısını yeniden özümsedikçe çok daha özgür bir şekilde kararlar almaya başlayabiliyoruz.