Son yıllarda piyasaya çıkan oyunlar için pek çok sıfat kullanılabilir; yaratıcı, klişe, yenilikçi, sıkıcı ve daha niceleri. Ancak “şaşırtıcı” diyebileceğimiz oyun sayısı yok denecek kadar az. Hemen her şeyin çoktan denendiği piyasada oyuncuyu şaşırtabilmek pek de kolay değil. Observation ise kesinlikle bu klasmanda bir yapım. Uzay istasyonlarında yaşanan arızalar ve hiçliğin ortasında kalınan yalnızlık, bilim kurgu eserlerinde gerilim yaratabilmek adına sık başvurulan bir öykücülüktür. Özellikle psikolojik bir tansiyon yaratmak isteniyorsa, sağdan soldan sıçrayan yaratıklar yerine uçsuz bucaksız uzayın ortasında tek başına kalmanın verdiği ağırlık çok daha etkili olacaktır. Elbette bu konsepti 2009 yapımı Moon gibi rahatsız edici bir şekilde ele almak da mümkün, Marslı gibi eğlenceli bir şekilde de… Observation burada ilk seçeneğe yakın durmayı tercih ediyor. Zaten oyuna başladığınız andan itibaren, pek çok kült eserin ruhunun bu yapımda hayat bulduğunu fark ediyorsunuz. Bol bol 2001: A Space Odyssey, biraz Aliens ve hatta eser miktarda Interstellar aroması anında burnunuza çalınıyor. Bunu kesinlikle kötü bir şeymiş gibi söylemiyoruz. Observation en uygun yapıların, en doğru notalarına basılarak oluşturulmuş bir yapıyı temsil ediyor. İLGİNÇ BİR ANA KARAKTER Oyunumuz 2026 yılında, Dünya yörüngesinde görev alan çok uluslu Observation uzay istasyonunda gerçekleşen esrarengiz bir olayla başlıyor. Elim bir kazanın yaşandığı belli olan istasyonda görev alan ekipten Dr. Emma Fisher bilincini geri kazanıyor ancak bir şeylerin çok yanlış gittiğini daha ilk anda fark ediyor. Çünkü istasyonda görev alan diğer ekip üyelerinin tamamı ortadan kaybolmuş durumda. Tam bu noktada standart bir bilim kurgu eseri karakterimiz Emma Fisher’ın gözlerinden yaşanan gerilimi izleyiciye aktarmayı seçerdi. Ancak Observation şaşırtıcı olmaya daha oyunun ilk dakikasında başlıyor. Bu kaynağı belirsiz hengamenin ortasında biz, uzay istasyonunun kendisi olarak vücut buluyoruz. İstasyonun tamamını kontrol eden bir yapay zeka olan SAM’in (Systems Administration and Maintenance) çizmeleri içine girerek Dr. Emma Fisher’a içinde bulunduğu dehşetten kurtulması için yardım etmek durumundayız. Tercih edilen bu yaklaşım, yaratılmak istenen psikolojik gerilime inanılmaz başarılı bir şekilde hizmet ediyor. Çünkü ortada neler olduğunu anlamaya, ekip arkadaşlarının durumlarını çözümlemeye, görevini devam ettirmeye ve en basitinden hayatta kalmaya çalışan biri var ve bizler tamamen empati yeteneğinden yoksun bir yapay zeka olarak bu kişiye yardımcı olmaya çalışıyoruz. Aslında yardımcı olmaya çalıştığımız da söylenemez çünkü bize söylenen komutları yerine getirmekten öteye geçemiyoruz, en azından oyunun başında. Çünkü söz konusu kazada SAM’in sahip olduğu tüm veriler de silinmiş durumda ve bu nedenle bilinçli bir şekilde aksiyon göstererek sorumluluk alamıyor. Bir süre boyunca Emma’nın; “Şimdi istasyonun 6 numaralı modülünün kapağının açılmasına ihtiyacım var” gibi direkt talimatlarını yerine getirmekle uğraşıyoruz. Ancak veri topladıkça ve istasyonun yapısını yeniden özümsedikçe çok daha özgür bir şekilde kararlar almaya başlayabiliyoruz. AKLI EVVEL YAPAY ZEKA Tüm istasyonu idare eden ve beyin konumunda yer alan bir yapay zekaya göre SAM’in aklı birazcık kıt. Sahip olduğu işletim sistemi üzerinden, “şu kapıyı aç” veya “havalandırmayı çalıştır” gibi basit komutları dahi yerine getirmekten aciz. Tüm bu eylemleri yerine getirebilmesi için öncelikle ilgili odada bulunan kameralara ulaşması, ardından yapmak istediği eyleme uygun elektronik aksama odaklanması ve tarayarak içeriğine ulaşması gerekiyor. Bir kapıyı açabilmek için kapının elektronik mekanizmasına bakmak zorunda kalan bir yapay zekayı 2026 yılında kullanan Avrupa, Çin ve Rus yetkililerine de yazıklar olsun gerçekten. Bugün bile akıllı evlerde daha üstün bir teknoloji kullanılıyor. MAKİNE GİBİ DÜŞÜNMEK Bu zihnen kıt yapay zeka, içeriği oyunlaştırabilmek ve arzu edilen tansiyonu yaratabilmek adına verilmiş bilinçli bir tercih. İstasyonun her bir modülüne kameralar aracılığı ile bakmak bir canlıdan öte makinanın zihninde olduğunuzu net bir şekilde yaşamanızı sağlıyor. Üstelik gerginliği had safhada bir atmosfer yaratılmasına da vesile oluyor. Observation’ın soğuk ve korkutucu uzay istasyonu ortamını yansıtma anlamında kusursuz bir işçilik ortaya koyduğunu belirtmemiz gerekli. Hemen hiçbir sesin olmadığı bu sonsuz boşlukta kulağınıza çalınan metalin esneme gıcırtıları ve makinelerin biplemeleri, çok doğru birer gerginlik enstrümanı olarak kullanılmış. Açtığınız bir kapaktan doktor Fisher’ın sakince süzülerek girmesini ve ne yapacağını bilemez bir şekilde kararsızlıklar yaşamasını izlemek de benzer bir etki doğuruyor. “Şu kadıncağıza yardım edeyim yahu, yazıktır” diyorsunuz ama bunu söyleyen kumanda başındaki sizsiniz. Bir yerden sonra oyun o kadar güzel bir şekilde benliğinizi kenara bırakarak bir makine olduğunuzu hissettirmeye başlıyor ki, hissiz bir şekilde Fisher’ı izleyip gelecek bir sonraki komutu beklemeye başlıyorsunuz. Duyguları olan insan karakterlerle empati kurdurabilmek dahi bu denli zorken, bir yapay zeka üzerinden bunu başarabildiği için yapımcıları kutlamak gerekiyor bizce. MANTIĞA UYGUN BULMACALAR Oyunun yapısal içeriği peşi sıra bulmacalar çözmek şeklinde ilerliyor. Ancak “bulmaca çözmek” deyince sırf bir eylemi yerine getirebilmek adına eklenmiş anlamsız ve konudan alakasız bulmacalar canlanmasın aklınızda. “Elektronik devreleri hacklemek istiyorsan şimdi neden olduğunu bilmediğimiz bir şekilde A noktasından B noktasına giden bu kabloları mini bir oyun eşliğinde birleştir bakalım” diyen yapımlardan biri değil Observation. Evet, içinde mini oyunlar barındırıyor elbette ancak her biri, o eylemin çözümüne uygun bulmacalar şeklinde karşımıza çıkıyor. Bir kapağı açabilmek için önce ilgili odanın kameralarına gitmek, doğru açıdan bakan kamerayı yakalayıp odayı incelemek, açmak istediğimiz kapağın şema düzenini bularak taramak, şema düzenini öğrenip ardından da kapağın kilit sisteminde bu düzeni oturtmak gibi eylemler gerçekleştirmemiz gerekiyor oyunda. Ve en başta doktor Fisher neler yapmamız gerektiğini parmağıyla gösterip elimizden tutsa da, bir yerden sonra ipleri elimize almak durumunda kalıyoruz. “X sorununa neden olan problemi bulalım” dendiğinde nereye bakacağımız ve nasıl bakacağımız tamamen bize düşüyor. Tek tek odaları mı gezeceğiz, yoksa mobil versiyonumuz olan kürelerin içinde istasyonun dışına çıkıp uzay boşluğunda mücadele mi vereceğiz orası bizim inisiyatifimizde. Hiçbir bulmaca isyan ettirecek kadar zor değil ancak peşi sıra çözüp geçebileceğiniz kadar da basit değiller… BİLİM KURGU SEVENLER BİR BAKSIN Observation hiç beklemediğimiz bir şekilde vurdu bizleri. Kesinlikle mükemmel bir yapım değil. Ancak zaten övdüğümüz yanları da piyasa normlarına göre taşıdığı üstünlükler değil. Fikren şaşırtıcı olması ve bunu son derece etkileyici bir atmosfer eşliğinde sunmasıyla dikkat çekiyor Observation. Bu ayın bir diğer atmosfer odaklı yapımı kadar yükselerek önermiyoruz belki ama özellikle 2001 ve Interstellar gibi eserlerin fanatiklerinin bir göz atmasında fayda olduğuna inanıyoruz. DETAYLAR Felakete uğramış bir uzay istasyonunda hayatta kalmaya çalışan bir insana, yapay zeka olarak eşlik ediyor olmak enfes bir anlatım dili oluşmasını sağlıyor. Tüm istasyona muktedir bir yapay zeka dahi olsak aklımız biraz kıt ne yazık ki. Bir kapağı açabilmek için kontrol mekanizmasına kameradan bakmamız ve “aç” dememiz gerekiyor. Çok sık aralıklarla olmamakla birlikte, oyun boyunca Dr. Emma Fisher ve yapay zeka SAM birbirleriyle iletişim kuruyor. Yalnız kalınca insan makineyle bile olsa konuşmak istiyor tabii. Oyunda karşımıza çıkan engelleri çeşitli bulmacalar eşliğinde ekarte ediyoruz. Observation’ın en iyi kotardığı konulardan biri, bulmacaları mantığa uygun şekilde dizayn etmesi olmuş. PUANLAMA