Oyunlar sanat mıdır? Bu sorunun cevabı günümüzde büyük oranda evet haline gelmiş durumda. Hala bunun aksini iddia edenler olsa da, oyunları birer sanat eseri olarak kabul ediyoruz artık. Bu kabullenme sürecine pek çok yapımın katkısı oldu muhakkak ama hiçbiri Okami kadar bu başarıda pay sahibi olmadı kuşkusuz. Bildiğiniz üzere yeniden yapımlara karşı biraz önyargı sahibiyiz. Güzel olma ihtimalleri son derece muhtemel olsa da, geçmiş hatıralarımıza leke sürülme riski ve daha önemlisi yeni fikirler üretmektense firmaların kolaya kaçması birazcık canımızı sıkıyor. Ancak itiraf edelim, söz konusu yeniden yapım Okami gibi bir oyun olunca itiraz etmek hiç içimizden gelmiyor. 2006 yılında ilk kez PS2 için piyasaya sürüldüğünde, bu sayfalarda kendisine yer verme imkanımız olmamıştı. Bugün burada Okami hakkında konuşabiliyor olmak ve belki de kendisinden habersiz yeni bir oyuncu nesline tavsiyede bulunabilmek bizim için büyük mutluluk. Çünkü sevgili okuyucu; Okami oyun tarihinde hayata geçirilmiş en muazzam, en kaliteli, en sanatsal, en duygu yüklü ve en orijinal yapımlardan bir tanesidir. Eğer “başyapıt” ifadesi sınırlı sayıda oyun için kullanılabilir olsaydı, bir hakkımızı kesinlikle Okami için kullanırdık ve bundan bir saniye olsun pişmanlık hissetmezdik. USTALARIN ELLERİNDEN Bu incelemede Okami’nin yanına getirilen HD takısından pek fazla dem vurmayacağız. Çünkü PC için hazırlanan bu yeni sürüm, 2006’da çıkan versiyondan içerik anlamında bir farklılık barındırmıyor. Giriş, gelişme ve sonuç adımlarında oyun aynı oyun. Tek farkı PC için 4K, konsollar için ise 1080p çözünürlüğe kavuşmuş olması. Kısacası günümüz teknolojisine ayak uydurmuş olması dışında, yeni paket için konuşabileceğimiz başka bir şey yok. O nedenle biz oyunun kendisinden, yani Okami’den bahsedeceğiz. Okami, piyasaya çıktığı dönemde dahi çok geniş kitlelere ulaşmamış, kısmen “underrated” yani hak ettiği değerden azını görmüş bir oyun konumundaydı. Hatta oyunun piyasaya çıkışının hemen ardından yapımcı Clover Studios’un kapatılması, Okami ile beraber bir diğer oyunları olan God Hand’in kötü satışlarına bağlanmıştı. Hoş Capcom bağlantılı Clover Studios’tan ayrılan isimlere bakılınca işin arkasında nasıl bir deha olduğunu daha iyi anlıyorsunuz; Shinji Mikami, Hideki Kamiya ve Atsushi Inaba (Resident Evil, Devil May Cry, Viewtiful Joe). Zaten bu isimler gidip sonrasında PlatinumGames’i kurdu ve Bayonetta, Vanquish, Nier: Automata gibi oyunlara imza attı. Yani Okami satışlarda çakılmış olabilir ama arkasında nasıl sağlam bir altyapı olduğunu sanırım anlamışsınızdır. Zaten oyun Japon kafası, bir de görüntü olarak tamamen Japon mitolojik hikayelerinden fırlamış gibi olduğundan ülkemizde de çok kişinin ilgisini çekemedi haliyle. Oysa bir şans verilseydi, insanlar Okami’nin hemen herkesin gönül tellerini tıngırdatabileceğini görebilecekti. Kötüye karşı iyinin başkaldırısını işlerken, bir yandan da arkadaşlık, umut, yardımseverlik, optimizm gibi insanın tüm olumlu duygularına temas eden bir yapım bu. Özellikle ebeveynler, çocuklarına oynatabilecekleri bir oyun arıyorlarsa fazla uzağa bakmalarına gerek yok diyebiliriz. MASALSI BİR HİKAYE Hikayemiz Kamiki köyünde hayat buluyor. 8 başlı yaratık Orochi, her yıl bu köye musallat olarak kendine bir bakire seçmekte ve terör estirmektedir. Bu sırada ortaya güneş tanrısı Shiranui çıkar ancak köy ahalisi onu Orochi’nin hizmetkarlarından biri zanneder. Köyün efsanevi savaşçısı Nagi, Shiranui ile mücadele etmek için çok defa uğraşır ancak hiçbir zaman başarılı olamaz. Bir gün Orochi, kendisi için Nagi’nin aşkı Nami’yi seçer. Tabii bizim Nagi atarlı, kabul edemez böyle bir şeyi. Hemen kılık değiştirerek Orochi’nin mağarasına gider ve yaratıkla savaşmaya başlar. Ancak işler iyi gitmez ve tam ölmek üzereyken ortaya Shiranui çıkar. Amansız bir mücadele sonunda Orochi’ye ciddi hasar verse de, benzer hasarı kendisi de alır. O da hayata gözlerini kapatacakken son gücünü Nagi’ye aktarır ve Nagi Orochi’yi mağaraya mühürlemeyi başarır. Ölen Shiranui’nin köyün ortasına bir heykeli yapılır. Bundan tam 100 yıl sonra Orochi tekrar ortaya çıktığında, Shiranui de bu kez güneş tanrıçası Amaterasu olarak yeniden hayat bulacaktır… KUTSAL FIRÇA AŞKINA! Görebileceğiniz gibi oyunun hikayesi olabildiğince folklorik. Bu masalsı anlatım oyunun her anına nüfuz etmiş durumda ve bunu görsel olarak da yansıtmayı başarıyor. Adeta bir ressamın sulu boya fırça darbeleriyle hayat bulmuş gibi görünen oyun, mekaniğine de bu fırça darbelerini dahil ediyor. Bir kurt formunda yer alan Amaterasu, güneş tanrıçası olduğu kadar ilahi fırça tanrıçası da aynı zamanda. Bu ne demek? Kendisi “olağan dışı” güç olarak devasa bir fırça ile hayata müdahale edebiliyor demek. Örneğin karanlık bir gecede gökyüzüne fırça ile bir çember çizerseniz, Amaterasu güneşi çağırmış oluyor ve her yeri aydınlatıyor. Aynı fırça ile ölmüş ağaçlara hayat verebiliyor, yıkılmış köprüleri onarabiliyor ve düşmanlarına zarar verebiliyor. Bu muazzam gücü etkileyici olmakla birlikte, harika bir oyun mekaniği aynı zamanda. Aksiyon sırasında zamanı durdurarak bir şeyler çizmek ve bunların oyun dünyası içindeki yansımalarını görmek gerçekten inanılmaz. Elbette Amaterasu, Shiranui’nin sahip olduğu gücün tamamına sahip değil. Oyun boyunca bu güçleri bularak tanrıçamızın tam potansiyeline ulaşmasına çalışıyor ve eski kudretine yavaş yavaş erişmesine tanık oluyoruz. Kendisi güçlendikçe etrafında ölmekte olan tüm yaşam da daha hızlı bir şekilde hayat bulmaya başlıyor. ZELDA LEZZETİ Oyuncuların Okami’den uzak durmasına sebep olabilecek en kritik handikaplarından biri, seslendirme için yapılan tercih gibi görünüyor. Oyunda kelimeleri kullanarak bir seslendirme yapılmamış. Bunun yerine ne olduğu anlaşılmayan garip bir ses çıkarıyor karakterler ve söyledikleri altyazı ile bizlere aktarılıyor. Bir noktadan sonra bu seslendirme arı vızıltısı etkisi yaratabildiğinden oyunculardan bazılarını rahatsız edebileceğini kabul ediyoruz. Ancak bunun dışında oyunun ciddi anlamda hiçbir falsosu bulunmuyor. Atmosferse atmosfer, sanat yönetimiyse sanat yönetimi, bir oyundan bekleyebileceğiniz her şey burada var. Grafiksel anlamda Japon mürekkep yıkama tekniği olan sumi-e tarzında hazırlanan oyun, başka hiçbir yerde göremeyeceğiniz bir lezzet barındırıyor. Yapısal anlamda ise Zelda serisi ile büyük benzerlikler içerdiğini söyleyebiliriz ki bunu olumsuz bir özellik olarak dile getirmiyoruz. Hele Nintendo sahibi olamadığınız için bugüne kadar hiç Zelda oyunu oynamaya fırsat bulamadıysanız, şimdi konsollara ve PC’ye taşınan Okami’yi oynayarak benzer bir deneyimin tadını çıkarabilirsiniz. BELKİ BİR GÜN YENİDEN… Gönül isterdi ki bu yeniden yapım paketi ile birlikte oyuna biraz da yeni içerikler eklensin ancak yapımın arkasındaki usta isimler ekipte yer almadığı için, ortaya çok kötü sonuçlar da çıkabileceğini düşünerek verilmiş olan kararı saygıyla karşılıyoruz. Umarız bir gün Okami’nin hakları PlatinumGames’e geçer ve Hideki Kamiya ile Atsushi Inaba, bir kez daha bizleri bu sanatsal dünyanın uçsuz bucaksız topraklarında yeni bir yolculuğa çıkarır. Olmayacak biliyoruz ama umut da fakirin ekmeği bir yandan işte… DETAYLAR Bu oyunu 2006 yılında ilk oynadığımız haliyle düşünüyoruz da, şu karşımızdaki canlılık resmen gözlerimizi yaşartıyor. O zaman bile çok güzeldi ama şimdi bir başka olmuş. Oyun sırasında zamanı durdurup, tuvalimizi çıkarıp, farklı fırça darbeleri kullanarak oyun dünyasına müdahalelerde bulunabiliyoruz. Ancak mürekkep sınırlı, dikkat edin! Dövüşler sırasında hayali bir arena oluşturuluyor ve rakiplerimizle bu kapalı alanda mücadele ediyoruz. Burada da fırçamızı kullanmak mümkün ancak boya israfına gerek yok. Amaterasu bir tanrıça olmasına rağmen ne yazık ki konuşamıyor. Onun yerine minik yaratık Issun vir vir vir iki saniye bile susmayarak açığı fazlasıyla kapatıyor sağolsun. PUANLAMA