Tüm dünyada içten yanmalı motorların günden güne terk edildiği bu yıllarda otogaz (LPG) kullanan araçlar dizel ve benzin kullanan araçlara kıyasla daha iyi bir alternatif olabilir.
Küresel Isınma’nın etkilerini göstermeye başlaması, ardı ardına yaşanan çevre felaketleri devletleri ve devletlerarası kurumları Küresel İklim Değişikliği ’ne karşı harekete geçmeye zorladı. Avrupa Birliği’nin 2030’da karbon emisyonu hedefini yüzde 60 düşüreceğini açıklamasının ardından İngiltere ‘Yeşil Plan’ adını verdiği 2030 hedefleriyle benzinli ve dizel araçları yasaklayacağını duyurdu. İngiltere’nin bu kararını Japonya takip etti. Japonya da 2030 yılında dizel ve benzinli araçlara yasak getirebileceğini belirtti.
Dünya Otogaz (LPG) Organizasyonu (WLPGA) verilerine göre LPG’nin karbon salımı 10 CO2e/MJ’lik iken Dizelin emisyon değeri 100 CO2e/MJ, benzinin karbon salım değeriyse 80 CO2e/MJ olarak ölçülüyor. LPG benzinin 8’de 1’i, dizelin ise 10’da 1’i kadar karbon salımı yapıyor. Ayrıca LPG yanarken insan sağlığına zararlı katı parçacık (PM) ortaya çıkarmıyor.
Elektrikli araçların kullandığı batarya teknolojisi, elektronik aletlerimizde kullandığımız Lityum bataryalara dayanıyor. Lityum geri dönüşüme uğramadığı için bu bataryalar ömrünü tamamladığında çöpe atılıyor. Zehirli, yanıcı ve reaktif doğaya sahip lityumu gelişmiş ülkeler kabul etmediği için, ömrünü tamamlamış bataryalar ‘çöp’ olarak gelişmemiş ülkelere satılıyor. Ortalama bir Tesla marka aracın yaklaşık 70 kilo lityum barındırdığı düşünülüyor.
Tıpkı çöp arıtma tesislerinde biyolojik atıklardan metan gazı üretilebildiği gibi, atık palm yağı, mısır yağı, soya yağı gibi bitkisel temelli yağlardan ve biyolojik atık olarak görülen, atık balık ve hayvan yağlarından üretilebilen bioLPG, hali hazırda İngiltere, Hollanda, Polonya, İspanya ve ABD’de atık yönetiminde kullanılıyor. BioLPG’nin karbon emisyon değeri LPG’den de düşük ve LPG’nin kullanıldığı her alanda özel bir dönüşüm gerektirmeden kullanılabiliyor.