Mayıs ayı ne kadar da şenlikli geçti öyle değil mi? Bu sayfalarda görebileceğiniz üç güzel senaryo odaklı oyun yetmezmiş gibi, bir de bunların yanına Blizzard’ın ellerinden çıkma multiplayer Overwatch’un eklenmesi çiçek gibi oldu. Artık kimse aman oyunsuz kaldık diye isyan etmesin lütfen bir süre Blizzard çok özel bir firma. Çoğu kişiye göre Valve ile birlikte sektörün en büyük oyuncusu konumunda. Elinden ne çıksa düşünmeden üzerine atlayacak, sorgulamaya dahi ihtiyaç duymayacak sayısız müridi bulunmakta. Üstelik bu şartsız kabullenme içi boş bir durum da değil. Zira Blizzard ne zaman bir oyun yapsa, iyi yapıyor. Hani nasıl ki bir oyunun kutusunun sağ alt köşesinde Rockstar logosu görüyorsanız, kesinlikle tarihe damga vuracak bir yapımla karşılaşacağınızdan emin oluyorsanız, söz konusu Blizzard olduğunda da yıllar boyu milyonlarca kişi tarafından çılgınlar gibi oynanacak yeni bir içerik oluşturdukları yönünde şüphe duymuyorsunuz. Warcraft, StarCraft, Diablo, Hearthstone veya Heroes of the Storm fark etmeksizin durum hep böyle oldu. Overwatch da bu kaideye bir istisna değil. Yine bağımlısı olacağımız dinamikleri ustalıkla bir araya getirmeyi başarmışlar. TEAM FORTRESS 2 SEVENLERE Overwatch; temel düzeyde MOBA sistematiklerini bünyesine entegre etmiş, bol Team Fortress 2 aromalı bir multiplayer FPS oyunu. Böyle söylediğimiz için bazıları hemen celallenebilirler tabii Overwatch’un neresi MOBA diye ki haklılar da. Sadece sistemsel bazda esintiler bulunmakta diyebiliriz. 6 vs 6 oynanışa sahip olması, karakter sınıflarının tank, support gibi ayrışması, başarılı oldukça yeni kıyafetlerle kozmetik ödüllere sahip olunması gibi aslında çoğu oyunda standart hale gelmiş özellikler barındırıyor bünyesinde. Bu bağlamda lezzet olarak Team Fortress 2’ye daha fazla benzediğini kabul etmemiz gerekli. Ki bununla da hiçbir sorunumuz yok zira TF2 yapısında Blizzard’ın ellerinden çıkma bir oyunu pamuklara sarmalar saklarız. Blizzard, bu oyunla birlikte dünya genelinde başarılı ürünler yaratmasının arkasındaki sırrı bir kez daha gözler önüne sermiş. Gerek Hearthstone’da, gerekse de Heroes of the Storm’da daha önce yaptıkları gibi, hedefledikleri oyunun türünün kafa karıştırıcı tüm elementlerini denklemden çıkarıp, sadece eğlence ve kolaylığı ön plana almayı tercih ediyorlar. Bu da oyunlarının kemik bir kitleden sıyrılıp, çok daha geniş bir oyuncu yelpazesine hitap etmesini sağlıyor. Overwatch için de bunu kusursuz hayata geçirmişler. İçinde boğulacağınız menüler yok, karakter ve silah geliştirmeleri üzerinde saatlere kafa patlatmaca yok, ezberlemeniz gereken sayısız tuş kombinasyonu yok, yok da yok işte… Kısa bir eğitim ve sonrasında dibine kadar eğlenmek var. Öğrenmeniz ve üzerinde tecrübe oluşturmanız gereken kısım karakter farklılıkları ve haritalar olacak ki, onlara da standart düzeyde ayıracağınız bir zaman sonucunda genel anlamda hakim olmakta zorlanmayacaksınız. KARAKTERLERE ODAKLANIN Tabii Blizzard oyunlarının başarısını kolay öğrenme ve basitliğe indirgersek haksızlık da etmiş oluruz. Zira herkesin oynayabileceği kadar sade bir içeriğe sahip olsalar da, turnuva düzeyinde maçlarda başarılı olabilmek için de “detaylarda” ustalık gerektiren yapılara her daim sahipler. Overwatch için bu kendini en çok karakterler özelinde gösteriyor. Evet her karakteri birkaç maç denedikten sonra başarı ile kullanabilecek kıvama rahatlıkla geliyorsunuz. Ancak her karakterin özellik skalası ve hareket şekilleri öyle bir belirlenmiş ki, haritadan haritaya, maçtan maça değişiklik gösteriyorlar. Bir karakterle iyi oynuyor seviyesine gelebilirsiniz, ancak maçın gidişatını gözlemleyip, rakip takımın oynayış şeklini analiz edip, o durum için farklı bir karaktere ihtiyaç duyduğunuzu maç içinde tespit edip bunu eyleme dökebiliyor olmak işin ustalık seviyesini belirliyor. Zaten bunu yapabiliyorsanız, bir de takım oyununa uygun bir kişiyseniz, bir noktadan sonra başarı kendiliğinden geliyor. GÖREVİN KÜÇÜĞÜ BÜYÜĞÜ YOK Bu tarz oyunların tamamında takım oyunu oldukça önem arz eder. Eğer herkes görev bilinci ile yaklaşır ve misyonunu yerine getirirse maçların tadına doyum olmaz. Overwatch için de saldırı, savunma, destek ve tank birimleri olarak genel ölçekte dağılmış bir görev dağılımı bulunmakta. Saldırı sınıfındaki karakterler, son derece süratli bir şekilde düşman hattına geçiş yapabiliyor ancak düşük sağlıkları nedeniyle kolayca öldürülebiliyor. Savunma sınıfı ise tuzaklarıyla, alet ve teçhizatlarıyla rakibi geri püskürtebilmek adına her türlü yola başvuran abilerimizden oluşuyor. Tank sınıfının en temel kullanım şekli, yüksek isabet dayanıklılığına sahip olmaları sayesinde rakibin dikkatini üzerlerine çekmelerinde yatıyor. Destek birimi de ortalama özelliklere sahip olmasına rağmen, gerek kendi takım arkadaşlarının özelliklerini artırabilmesi, gerekse de rakibin özelliklerini düşürebilmesi ile kilit rol oynuyor. Şimdi baktığımız zaman, saldırı sınıfı elbette kulağa fazlasıyla eğlenceli geliyor. Lakin tank eğer saldırıları üzerine çekmez ise birkaç saniye içinde harcanacaklardan ne işe yarayacaklar? Destek birimi tankı beslemezse ne kadar süre bu baskıya dayanabilecekler? Tüm bunlar olurken maçı kazanmak için tutulması gereken noktayı savunmacılar korumazsa sonuca nasıl ulaşabilecekler? Kısacası maçlarda her sınıf önemli ve her oyuncuya kritik bir rol düşüyor. BLIZZARD’IN KARAKTER YARATMA USTALIĞI Ancak nedense Overwatch bunu ödüllendirirken aynı oranda adaletli davranmıyor gibi sanki. Tamam, mesela maç sonunda oyunun en başarılı 3-4 ismini oylanmak üzere ortaya çıkarırken her sınıfın görevlerini dikkate alarak başarı ölçümlemesi yapıyor ve insanlar da oy vererek en iyiyi belirliyor. Ancak yine maç sonlarında oyunun en güzel hareketi ekrana getiriliyor ve bu oyuncu ödüllendiriliyor. Mesela burada hep en başarılı öldürmeler kredi topluyor. Nasıl ki futbolda defans 90 dakika boyunca top geçirmemesine rağmen, forvet ayağına gelen tek topla golü attığında ertesi sabah manşetlere çıkarılan taraf olarak adaletsiz bir dünyanın yansımasını gözler önüne seriyorsa, burada da durum birazcık bu ne yazık ki. Ama hepsinden öte, bize göre oyundaki her karakterle oynamaktan büyük keyif alacaksınız zaten. An itibarıyla 21 karakter yer alıyor oyunda ve çok açık söyleyelim, gerek tasarım olarak, gerek animasyon ve seslendirme olarak inanılmaz başarılı olmuşlar. Uzun yıllardır gördüğümüz en kaliteli multiplayer karakter kataloğuna sahip oyun Overwatch diyebiliriz rahatlıkla. Çok yakın zamanda bol bol Overwatch temalı cosplay göreceğinizden şüpheniz olmasın. PARASININ KARŞILIĞI ŞİMDİ DEĞİL AMA SONRA Oyunla ilgili canımızı sıkan ve aslında çok da göz ardı edemeyeceğimiz bir konu var maalesef. 200 lira seviyesinde bir satış rakamıyla piyasaya çıkan bir oyun için Overwatch’ta şu an yeterli içerik bulunmuyor. Elbette zamanla çok fazla desteklenecek ve pek çok yeni içeriğe sahip olacaktır ancak şu an gidip de bu parayı verdiğinizde sahip olacağınız içeriği de bilmeniz önemli. “Ben zamana yayarım, yıllarımı bu oyuna ayıracağım” diyorsanız, zaten düşünmeniz için de pek bir sebep yok demektir. DETAYLAR Bu aralar nereye baksanız Overwatch’un en popüler karakteri Tracer’ı görüyorsunuz. Bir süre oyundan daha çok Tracer’ın kalçalarının konuşulmuş olması da oyuna yaradı herhalde. Oyunda ilerledikçe karakterlerinize yeni kıyafetler, seslendirilmiş cümleler ve duruş pozları alabiliyorsunuz. Niye diye sormayın lütfen, öyle, alabiliyorsunuz yani… Elde ettiğiniz sandıklardan iyi şeyler de çıkabiliyor tabii ama geneli fasa fiso. Blizzard yine parayla sandık satabilmek adına ufak çakallıklara başvurmuş diyebiliriz. Maçlarda gösterilen performanslara göre oyun tarafından bazı kişiler aday gösteriliyor ve diğer oyuncular da onları oyluyor. Ne kadar da demokratik bir oluşum değil mi? PUANLAMA