Pek çok kişi Playerunknown’s Battlegrounds’u (PUGB) çoktan oynayıp, suyunu çıkarıp, kenara kaldırmışken, incelemesini şu an okumayı garipseyebilir. Yaklaşık 1 yıldır hayatımızda olan oyun resmi çıkışını geçtiğimiz ay gerçekleştirirken, bu süreçte pek çok ilginç hikayeye de imza atmayı başardı. Erken erişim oyunlarının çokça eleştirildiği bir dönemdeyiz. Tam olarak bitmemiş oyunların, ne olacağı belli değilken paraları toplayıp insanları bir belirsizlik çukuruna çekmesi tartışılması gereken bir tutum. Kendini ispat etmiş firmaların, yapımcıların ve serilerin yeni oyunlarıyla ilgili ön siparişler için dahi insanlar kesin bir karşı görüş belirtirken, erken erişime şüpheyle yaklaşılması hiç de garip değil. İşte PUGB; şimdiden tarihe geçen hikayesini bu şüphe bulutlarının göbeğinde yazmayı başardı. Mart 2017’de erken erişime açılan oyun, resmi çıkışını gerçekleştirdiği Aralık 2017’ye gelindiğine çoktan kırılması güç görünen bazı rekorların sahibi olmuştu bile. 16 günde en hızlı 1 milyon adet satışa, 79 günde ise en hızlı 100 milyon dolar hasılata ulaşan erken erişim oyunu oldu. Ancak kırdığı diğer rekorların yanında bunlar bir şey değildi. Ekim ayında PUBG, Steam’de aynı anda 2 milyon kişinin oynadığı ilk oyun olmayı başardı. An itibarıyla bu sayı 3 milyon sınırına ulaşmış durumda. En yakın takipçilerinin 1,3 milyon ile Dota 2 ve 850 bin ile Counter Strike olduğu düşünülürse, başarının büyüklüğü daha rahat anlaşılabiliyor. TARİH YAZAN OYUN Rakamsal başarıların ötesinde PUGB, video oyun ödüllerinde “Yılın Oyunu” kategorisine aday gösterilen ilk erken erişim oyunu olmayı da başardı. Belki kazanamadı ancak isminin The Legend of Zelda, Super Mario Odyssey ve Horizon Zero Dawn gibi yapımların yanında yer alması bile yeterli bir başarı göstergesi oldu. PUBG bu başarı hikayesini yazarken yalnızca erken erişim oyunlarının gelebileceği noktaları gözler önüne sermekle kalmadı. Aynı zamanda neresinden baksanız sorun fışkıran bir oyun olarak tüm bunları başardı. Evet oyun eğlenceliydi, çok rahat bağımlılık yapıyordu ve arkadaşlarla birlikte oynamak adına idealdi. Üstelik sayısız yayıncının anında radarına girdi, izlemesi belki de oynamasından bile daha keyifliydi. Sonrasında gördük ki e-spor için de biçilmiş bir kaftan niteliğindeydi oyun, pek çok uluslararası turnuvada boy gösterdi. İşte tüm bu özellikleri, sahip olduğu sayısız teknik sorunun görmezden gelinmesine neden oldu. Başka bir oyun PUBG kadar sorunlu olsa sanıyoruz ki yerden yere vurulur, bir daha hatırlanmamak üzere tarihin tozlu sayfalarına kaldırılırdı. Abartmış olmayalım ama bizler PUBG’den daha kötü bir optimizasyona sahip bir oyun hatırlamakta zorlanıyoruz örneğin. En güçlü donanımlarda dahi performans sorunları sergileyen, devamlı fps düşüşleri yaşatan, olur olmadık yerde kapanan, kaplamaları evlere şenlik olan ve hatta bir süre grafiksel ayarlarda düşük seviyenin yüksek kaliteden daha avantajlı olduğu bir oyundan bahsediyoruz burada. Resmi çıkışını gerçekleştirdiği geçen ay itibarıyla bu sıkıntıları büyük oranda çözmüş olmasına rağmen, hala pek çok soruna sahip PUBG ve bu da ortaya koymuş olduğu başarıyı daha da dikkat çekici kılıyor bizler için. YA ONLAR, YA SEN! Oyunun konseptine baktığımızda; daha genç arkadaşlarımızın Açlık Oyunları serisinden hatırlayabileceği bir yapıya sahip PUGB. Ancak sırtını yasladığı asıl fikir, Japon yönetmen Kinji Fukasaku’nun 2000 yapımı Battle Royale filminden geliyor (Ki o da aslında 1999 yılında yayımlanan Koushun Takami’nin Battle Royale kitabından uyarlamadır). Her ne kadar oradaki öğrenciler burada yerini koca koca insanlara bırakmış olsa da, konseptte bir değişikliğe gidilmemiş. Her oyun 100 kadar insan paraşütle bir bölgeye “yarı çıplak” bir şekilde atılıyor, haritanın geneline yayılmış silah ve teçhizatları toplayarak birbirlerini öldürmeye başlıyor ve en son hayatta kalan kişi oyunu kazanıyor. Kimse bir köşeye yatıp oyunbozanlık yapmasın diye de, acımasız bir elektrik duvarı periyodik aralıklarla daralarak haritayı küçültüyor. Sürekli olarak merkeze doğru hareket etmediğiniz taktirde, başka bir oyuncu tarafından olmasa bile, oyunun kendisi tarafından öldürülüyorsunuz. Son derece basit ve bir o kadar da acımasız… BİRİNCİ OLMAK ZOR İŞ Eğer oyuna ilk kez başlayacaksanız, alışmak için uzun bir zaman harcamanız gerektiğini bilmelisiniz. Çünkü PUBG, oyuncunun elinden tutan yapımlardan biri değil. Neyi, neden, nasıl yapmanız gerektiğini oyun size hiçbir zaman anlatmayacak, hepsini kendiniz keşfetmek zorunda kalacaksınız. Daha iyi silah ve teçhizatlar haritanın hangi bölgelerinde daha yüksek ihtimalle çıkabilir, insanlar ağırlıklı olarak hangi bölgelere atlıyor, hangi araçlarla ulaşım daha hızlı veya güvenilir, silahların mesafeleri ve vuruş gücü nasıl, hayatta kalmanızda kritik rol oynayacak hızlı aksiyonlar için kısayol eylem tuşları neler gibi her unsuru sizin bulmanız lazım. Bu bağlamda yeni oyuncular için uzman yayıncıları bir süre izlemek oldukça faydalı olabilir. Lakin hazır olduğunuzu hissettiğinizde dahi başarının garanti olduğunu düşünmeyin. Sonuçta tek başınıza 90’ın üzerinde insana karşı mücadele ediyorsunuz ve her zaman karşınıza daha iyi oynayan veya sadece çok daha şanslı bir insan çıkabiliyor. Lakin bu başarının garantiden uzak olması hali, sonunda ekranda beliren birincilik duyurusunu gördüğünüzde çok daha büyük bir mutluluk yaşamanıza neden oluyor kesinlikle. ARKADAŞLARLA DAHA GÜZEL Eğer mücadeleci biriyseniz ve sizin için önemli olan tek şey kazanmak ise, PUGB kesinlikle aradığınız ruhu size sağlayacaktır. Ancak amacınız sadece eğlenmekse de doğru yerde olduğunuzu söyleyebiliriz. Özellikle 2 veya 4 kişiden oluşan ekip maçlarında eğlencenin tadı damakta kalıyor. Arkadaşlarınızla birlikte aynı bölgeye iniş yapmak, sadece kendinizi değil onların da hayatta kalması için mücadele etmek, yeri geldiğinde çantanızdaki son ağrı kesiciyi ölmekte olan yoldaşınızla paylaşmak ve bunun gibi aksiyonlar inanılmaz eğlenceli. PUBG için bir arada olmadan oynanabilecek en iyi parti oyunu desek belki de yanılmış olmayız. Çünkü çoğu co-op çevrim içi oyunun aksine PUBG’de bol bol sohbet etme ve hatta role play gerçekleştirme imkanına sahipsiniz, en azından başlangıç aşamasında. Çünkü bir noktadan sonra alan o kadar daralıyor ve tansiyon öyle bir artıyor ki, en eğlenceye dayalı maçlar bile heyecan kasırgasına dönüşebiliyor. Oyuna yeni eklenen çöl haritası ile beraber oluşmuş olan tekdüzelik de bir nebze aşılmış oldu üstelik. Yine de PUBG daha uzun yıllar bu popülerlikte hayatına devam etmek istiyorsa eğer, hem yeni haritalar eklemeye devam etmeli hem de ilginç ve yeni oyun modları üretebilmeli. Yoksa bugün bile sıkılıp oyunu bırakmış olan çok fazla insan bulunmakta zaten. ELDE OLANLARIN EN İYİSİ! Tüm bunlara rağmen oyunun sahip olduğu teknik sorunları ne yazık ki görmezden gelemeyiz. İnsanların neden oynamaya devam ettiğini anlayabiliyoruz ancak söz konusu inceleme olduğunda, bu sorunlar mutlak surette final puanına etki ediyor. Playerunknown’s Battlegrounds, “Battle Royale” tarzı oyunların şu ana kadar çıkmış en iyi örneği kesinlikle lakin bundan çok daha iyisi bizce yapılacaktır. Tabii bu saatten sonra PUBG’den oyuncu çalmak mümkün olur mu, işte orasını bilemiyoruz… DETAYLAR Başlangıçta haritanın neresine atlayacağınız büyük önem arz ediyor. Merkez daha çok silah ama düşman kalabalığı, ücralar ise güven ama teçhizat eksikliği demek. Karar sizin… Her ne kadar alan periyodik olarak kapanıyor olsa da, doğru konumlama ile tüm oyunu saklanarak geçirmek mümkün. Elbette kazanmak istiyorsanız en az 1 kişi öldürmeniz lazım. 90 küsür kişiye karşı tek başına meydan okumak eğlenceli olsa da, işin asıl keyfi arkadaşlarınızla birlikte çıkıyor. Açın mikrofonları, kahkahalar atarak oyunun tadını çıkarın. Oyuna yeni eklenen çöl haritası ile birlikte, yeşillik ağırlıklı dağ bayırdan çorak topraklara geçiş yapıyoruz. Burada saklanmak da, kamufle olmak da çok daha zor. PUANLAMA