Tastamam bir Half-Life paketinin içinde gelen bir oyundu Portal. Gerçi videolarını önceden izlemiştik ancak kimse paketin içinden bu denli sıkı bir deneyim çıkacağını ön görememişti. Çıktığı sene yılın oyunu ödüllerine layık görülen Portal artık başlı başına bir marka haline gelmiş durumda. Manyak yapay zeka GLaDOS’la işimiz henüz bitmemiş anlaşılan. Aperture Science’ın laboratuvarlarına bir kez daha Chell olarak geri dönüyoruz. İlk oyun kendine özgü bir dünya yaratmayı ve eşi benzeri olmayan bir deneyim yaşatmayı başarmıştı. Bir FPS oyunu olan Portal, hatırlayacak olursanız tamamen bulmaca çözmeye dayalı bir oynanışa sahipti. Aperture Science’ın üretimi olan cihaz sayesinde farklı geçitler açarak test bölümlerini geçmeye çalışıyordunuz. Fakat Portal’ı bu denli fenomen haline getiren sadece zeka ürünü bulmacalarla dolu olan bölümleri değil, tuhaf espri anlayışı, garip diyalogları ve özgün senaryosuydu.
“CAKE IS A LIE”
Portal 2’nin en güzel tarafı, kendini ilk oyuna benzetme çabasının olmaması. Aksine ilk oyunda sevilen ne varsa, bunu genişletmeye; hem senaryo anlamında hem de oynanabilirlik anlamında üzerine ekleyerek gitmeye çalışan bir oyun. Ve evet, hala türünün tek örneği… Tek kişilik bölüm, ilk oyundan sonra neler olduğunu cevaplayacak şekilde başlıyor. İlk oyunda bizi kızartmaya çalışan GLaDOS’u yok etmiştik hatırlarsınız. Oyunun zaman algısı biraz farklı olsa da içinde bulunduğunuz mekanda geçmişte yaşananların izleri halen duruyor. (GLaDOS, Aperture Laboratuvarlarını işletmek için kurulmuş bir yapay zekayken, işleri çığırından çıkarıp tüm personeli sinir gazıyla öldürmüştü. Karakterimiz Chell ise GLaDOS’un deneklerinden biriydi.) Oyunun hemen başında son derece muhabbet seven bir yapay zekayla karşılaşıyoruz. Bu arkadaşımız kendisiyle takım halinde hareket etmemiz durumunda bizi yok edilmekten kurtaracağını söylüyor. Bu noktada bir şeye çok şaşırdığımızı söylememiz gerek: Portal 2’nin diyalogları ve seslendirmesi inanılmaz başarılı. Hemen hemen tüm karakterlerin mekanik olduğu bir oyun içinde karakter işlenişinin en “benim” diyen oyunlardan daha başarılı olması gerçekten çok ilginç bir durum. Ancak oyunun diyalogları kadar başarılı bir diğer unsursa senaryo akışı. Burada spoiler vermek gibi dertlerimiz yok ancak sadece oyunun içinde, yaşayacaklarınızı daha önce herhangi bir oyunda yaşamadığınızı söyleyebiliriz. Oynanıştan kısaca bahsetmek gerekirse, tüm deneyimin bulmacalar üzerine kurulu olduğunu belirtebiliriz. Aperture Science’ın Portal Gun’ı iki farklı geçit kapısı açıyor. Bu iki farklı geçit kapısını kullanarak birinden girip diğerinden çıkıyorsunuz. Portal Gun duvarlarda, yerde ve tavanda bu geçitleri açmanıza izin veriyor. Oyun dinamiği basitçe bu kurgu üzerine kurulu. İlk oyunu oynamamışsanız sorun yok. Portal 2’nin öğrenme eğrisi oldukça kısa. Zaten oyunun en başı alıştırma şeklinde geçtiği için kısa bir süre sonra olayı çözmüş oluyorsunuz. Elbette sonradan daha karmaşık hareketleri de yapmak durumunda kalıyorsunuz. Fakat oyunun geçiş evresi son derede yumuşak olduğundan daha siz ne olduğunu anlamadan sadece portalleri düşünürken buluyorsunuz kendinizi. Bu başlangıç Portal hayranları için yavan gelebilir ancak hikaye öyle bir bağlanıyor ki zaten siz hissetmeden daha zor bulmacaların içinde buluyorsunuz kendinizi. Zaten çok geçmeden de GLaDOS’un halen bir şekilde yaşadığı ortaya çıkıyor. Ve kendisi sizi gördüğünde hiç de mutlu olmuyor.
BİLİM AMA KİMİN İÇİN?
Portal 2’nin alanları ilk oyuna göre çok daha çeşitli. Aperture Science’ın çürümekte olan koridorlarını arşınladıkça çok daha farklı mekanlar çıkıyor karşınıza. Elbette bu durum çok daha farklı bulmacaların olduğu anlamına da geliyor. Portal 2’nin başarılı olduğu bir diğer konu da tam olarak bu. Oyun size yepyeni araçlar ve yüzeyler sunuyor. Bunların kullanımını keşfetmeyi de tamamen size bırakıyor. Son derece zekice tasarlanmış bulmacaları çözmeye çalışırken, size sunulan tüm araçları kullanmak durumunda kalıyorsunuz. Etrafınızı çok çok iyi gözlemlemeli ve en delice gelen çözümleri bile mutlaka denemelisiniz. Bazen ortalık çözümsüz gibi görünebiliyor ama en zor çıkışın bile müthiş basit bir yolu mutlaka var.
TUHAF ESPRİLER
Tek kişilik mod yaklaşık olarak sekiz-dokuz saat kadar sürüyor ki bu ilk oyunun neredeyse iki katı demek. Oyunu bir kere bitirdikten sonra tekrar oynamak ister misiniz bilinmez. Bu noktada keşke tekil test odaları konulsaymış dedik. Belki yanına bir de online sıralama falan da olsaymış anlamlı olabilirmiş. Ancak şurası kesin ki bitirdikten sonra oyun zihninizde biraz demlenecek ve bir süre sonra sırf o diyalogları tekrar işitmek için oyunu tekrar oynamaya başlayacaksınız. Oyunun tek seçeneği bu değil. Portal 2’yi bir arkadaşınızla birlikte co-op olarak da oynayabilirsiniz. İki kişilik oyunsa bambaşka bir deneyim. Bu kez yine GLaDOS tarafından test edilen iki robotu oynuyorsunuz. Kesinlikle denenmeli. Oyunun bu modunu hem online olarak hem de aynı platform üzerinden bölünmüş ekranda oynayabilirsiniz.
BUNCA YILIN ARDINDAN
Bir de Source motoru var tabii ki… Neredeyse yedi yılı devirmiş bir oyun motorunun bu denli şık ve optimize grafikler verebiliyor olması gerçekten takdir edilesi bir durum. Portal 2 tamamen fiziksel etkileşime dayalı bir oyun ve Source bu konuda da halen çok tatminkar. Geçen yıl video oyun ödülleri dağıtılırken Portal 2, en çok beklenen oyun seçilmişti. Bu unvanı ne kadar hak ettiğini de bu şekilde kanıtlamış oldu. Her anlamda mükemmel, ezber bozan ve zeka ürünü bir oyun. Kesinlikle denemeden geçmeyin.
► Detaylar ve puan tablosu sayfa 2‘de