Prey incelemesi
HEPSİNDEN BİRAZ
Prey’e başladığınız andan itibaren pek çok farklı oyunun lezzetini damağınızda hissedeceksiniz. Yapımcı ekibin el alışkanlığı gereği Dishonored ezgilerini bol bol hissederken, Bioshock, Half-Life ve hatta Dead Space benzerlikleri de dikkatinizden kaçmayacak. Ancak yapısal anlamda oyun en çok System Shock’u andırıyor ki bizce bu harika bir şey. Hazır yakın zamanda o da kendisini baştan başlatacakken, Prey’in bu ruhani takipçi yapısı oldukça hoşumuza gitti. Oyun görsel anlamda da son derece estetik bir yapı ortaya koyuyor. İlginç bir şekilde şimdiye kadar daha çok VR oyunlarında karşımıza çıkmış olan CryEngine 5 motoruyla yapılan Prey, motorun en güçlü yanı olan realistik görüntülerden ziyade Bioshock havası taşıyan çizgiler barındırıyor bünyesinde. Ses ve müzik departmanında da grafiklerin yakaladığı başarıyı devam ettirerek, güzel bir atmosfer oluşturdukları mutlulukla söyleyebiliyoruz.
BU KEZ DEVAMI GELSİN
Prey gibi bir oyunun başarısını belirleyen en önemli detay dönüp dolaşıp hikayesi oluyor elbette. İyi başlayan ancak sonrasında biraz duraklama yaşayan hikaye, finalini güçlü bir şekilde gerçekleştiriyor. Mimic dışındaki uzaylıların yürüyen jöleden hallice olmaları biraz canımızı sıksa da, genel anlamda başarılı bir oynanışla hikayenin desteklendiğini de belirtelim. Keşke güçlü olduğu alanlarda kendini tekrara düşmeseydi de, çok daha yüksek bir puanla ödüllendirebilseydik…