Prototype 2 incelemesi

01 Haziran 2012 19:38


Yıllar yılı hep bölüm sonu canavarı denen kabusla uğraşmaya çalıştık. Şimdiye kadar oyunlarda karşılaştığımız canavarların çok büyük bir kısmı canımızı sıkmış ve bizi bezdirmiştir. İlk Prototype’ın çıkışı can sıkan canavarlara bir cevaptı aslında çünkü baş kahraman olarak sizi bir bölüm sonu canavarı kadar güçlü kılıyor ve sizi açık uçlu bir haritanın ortasına koyuyordu. Yapımcı ekip Radical, son derece yüksek vaatlerde bulunsa da bunların bir kısmını yerine getirememişti. Her ne kadar oyunda yapılabilecek şeylerin sayısı fazla ve görece detaylı bir karakter gelişim sistemine sahip olsa da bir süre sonra oyunun kendini fena halde tekrar etmesi ilk oyunun büyüsünü kaçırıvermişti. Bunun yanında oyunun birtakım teknik ve kontrol problemleri de vardı. Biz oyunun biraz yavan bulmuş, ancak fikir olarak çok tutmuştuk. Şimdi sırada ikinci bölüm var. Ve bu kez ilk oyundaki karakterimiz Alex Mercer’in peşinden giden James Heller’ı canlandırıyoruz.

KARMAŞA VE KAOS
İlk oyunun sonunda virüsü yayan Alex Mercer’ın ne yapmak istediğini bilmiyoruz ancak kahramanımız James, ailesinin ölümünden Alex’i sorumlu tutuyor. Anladığımız kadarıyla da Alex artık iyi olmak için tüm motivasyonunu yitirmiş durumda. İlk oyundaki olaylardan sonra tam New York’un temizlendiği sanılırken bir süre sonra yeni bir facia gerçekleşiyor ve şehir tamamıyla yeniden karantina altına alınıyor. Hatta bu yeni virüs faciası eskisinden bile büyük sonuçlara sebebiyet veriyor ve yetkililer sonunda New York City’nin adını, New York Zero olarak değiştirmek durumunda kalıyorlar. Belli ki Blackwatch bir şeyler karıştırıyor ama Alex’in virüsü yayan kişi olma ihtimali de yüksek. Oyun, akışı içinde tüm bu soruların cevaplarını akıcı bir senaryo işlenişi dahilinde anlatıyor bize. Evet, oyunun konusu hiç de fena değil ama Prototype 2’nin asıl odaklandığı nokta “yıkım”. Oyunda türlü şekillerde düşmanlarınızla kapışabiliyorsunuz. İlk oyunu oynamadığınızı varsayarak biraz bahsetmek istiyorum: James, türlü güçlere sahip olduğu gibi, düşmanlarının şeklini alabiliyor, etraftaki araçları (helikopter, tank vb.) ele geçirebiliyor. James her türlü silahı kullanabildiği gibi, kendine has güçlere de sahip. Bu güçler ona yakın dövüş imkanı tanıyor; çeşitli yollarla düşmanlarını uzaktan yok edebilme yeteneği de veriyor. Kısacası James tam bir ölüm makinesi… Daha doğrusu o bir biyolojik silah. James’in tüm bu yeteneklerini kullanma şansınız oluyor, hem de açık uçlu bir oyun sisteminde. Evet, Prototype 2, GTA benzeri bir oyun yapısına sahip. İstediğiniz zaman istediğiniz yere gidebiliyorsunuz ve oyun sizi mümkün olduğunca serbest bırakıyor. Bu kez oyunun görev yapılarının ilk Prototype’a göre biraz daha çeşitli olduğunu söyleyebiliriz. Yine ilk oyundaki problemlerden biri düşmanların Alex’i köşeye sıkıştırabilmeleriydi. Sokaklarda ilerlerken düşmanların sayısı zaman zaman o kadar artıyordu ki Alex’in manevra kabiliyeti bir yerden sonra kalabalık düşman gruplarını aşmaya yetmeyebiliyordu. James’in manevra kabiliyeti Alex’ten çok daha iyi. Dolayısıyla eskisi gibi köşeye sıkışmıyor, aksine kalabalık düşman gruplarının içinde çok daha rahat bir şekilde hareket edebiliyorsunuz. Bunun yanında yine o kadar çok saldırı seçeneğiniz var ki anlatmaya sayfalar yetmez. Düşmanlarınıza istediğiniz gibi yaklaşabilirsiniz ve hemen her hareketinizi geliştirebilirsiniz. Temel saldırılarınızı kolunuzdan çıkmış olan keskin kılıç benzeri silahla gerçekleştiriyorsunuz ama bunun dışında diğer güçlerinizi temel saldırı hareketlerinizle birleştirdiğiniz zaman kimse size karşı koyamıyor. Burada önemli olan nokta, güç-manevra-saldırı dengesini iyi kurabilmek… Zaten bunun dışında da silah, araç gibi her türlü oyuncak emrinize amade. Kullanabileceğiniz ekipman sayısı neredeyse sınırsız olduğundan hiç sıkılacak zamanınız olmuyor. Sürekli bir hareket ve karmaşa halindesiniz.

SINIRSIZ OYUNCAKLAR
Oyunun haritası inanılmaz detaylı ve büyük. Fakat detay dediğimizde aklınıza GTA seviyesinde bir durum gelmesin. Prototype 2’nin detay seviyesi daha çok yapabileceğiniz aktiviteleri içeriyor. Oyunda yapabileceğiniz yüzlerce mini-oyun, yan görev ve bulunabilecek gizli eşya var. Tüm bunları yapmak James’in daha çabuk gelişmesine olanak sağlıyor. Ne kadar çok aktivite yaparsanız karakteriniz de o kadar fazla güçlenecektir. Prototype 2, bir önceki oyundan daha geniş ve daha çeşitli bir oyun. Geniş haritanın içinde yapacak daha fazla şey buluyorsunuz ve diğer yandan görev tipleri birbirinin kopyası gibi değil. Fakat yine de bu ikinci bölüm, ilk bölüme hiçbir yapısal değişiklik eklemiyor. Sanırım oyuna getirebileceğimiz yegane eleştiriyi burada vurgulamakta yarar var. Prototype 2 sanki ilk oyunun biraz daha iyi grafikli hali o kadar. Evet, görev tiplerinde bir çeşitlilik var ancak oynanışta hemen hemen hiçbir yenilik yok. En azından yeni birkaç hareket, silah ve araç görmek isteyebilirdik.

BİYOLOJİK SİLAH
Oyunun tüm dinamikleri hareket ve aksiyon üzerine kurulu. Prototype 2’nin kontrol şeması ve keskinliği tüm bu karmaşık hareketlerin hakkını verecek şekilde tasarlanmış ve sorunsuz çalışıyor. Yani hızlıca koşup aynı anda bir arabayı tutup fırlatabilir, bu sırada üzerinize gelen atışlardan kaçabilirsiniz. Oyunun kontrol şeması tüm bunları deliksiz bir şekilde gerçekleştirebilmenize izin veriyor. İlk oyunda nispeten problemliydi tüm bunları yapabilmek ama bu kez kontroller sizi kasmıyor. Bunun dışında oyunun grafik ve sesleri de oldukça kalburüstü. Oyunun üretim değerleri de son derece yüksek. Kısacası karşımızda yüksek bütçeli bir yapımın tüm özelliklerini üzerinde barındıran bir oyun var. Ancak derinlik ya da karakter işlenişi yerine, kaos ve aksiyona gitmiş oyunun tüm bütçesi. Tercihinizi ona göre yapmalısınız.

SOLUKSUZ KALACAKSINIZ
Prototype 2 kesinlikle beklentilerimizin üzerinde bir oyun olarak çıktı karşımıza. İlk oyun bizi çok fazla heyecanlandırmış, fakat verdiği sözlerden bazılarını tutamamıştı. Fakat geliştirici ekip Radical, bir şekilde dersine iyi çalışmış ve ilk oyundan daha adam akıllı, ayakları yere sağlam basan bir proje ile çıkmış karşımıza. Oyun boyunca karşınıza kim çıkarsa çıksın, ciddi anlamda zavallı durumuna düşürüyorsunuz. Güç, sonuna kadar sizde ve bu kez asıl bölüm sonu canavarı sizsiniz. Oyun bu yüzden kimilerine kolay gelebilir ama biz bu durumun bir tasarım tercihi olduğunu düşünüyoruz. Aslında oyun çok kolay değil… Siz fazla güçlüsünüz.

Sayfa: 1 2 3

Paylaş