Punch Club incelemesi

09 Şubat 2016 22:30

OLMAZ OLSUN BÖYLE BOKS!

Punch Club’ın açılışıyla ve seçtiği doğru klişe ile başarılı olma yolunu açtığını söylemiştik. Ancak bu yolu çok kısa sürede yine kendisi kapatıyor. Çünkü aynı klişeyi oyunun devamında sürdürmeyi tercih etmiyor. Bir dövüş oyunu oynuyorsak, insan karşısında amansız bir rakip görmek istiyor mesela. Bu rakibin bizden çok daha kuvvetli olmasını ve herkes tarafından favori görülmesini arıyor gözler. Planlanan dövüşün haftalar sonra gerçekleşecek olmasını ve bu süre içinde sınırları zorlayacak seviyede bir antrenman süreci geçirmeyi bekliyor yürekler. Dövüş sırasında hunharca dayak yemeyi ve yere düştüğümüz anda geçmişin görüntülerinin bir film şeridi gibi akmasını, insanların adımızı çığırmasını ve adrenalin saldırısı altında son anda maçı çevirmeyi istiyor bu boks seven garibanlar.

Ama olmuyor, Punch Club bu duyguların hiçbirisini vermeyi başaramıyor. Kazanılan dövüş sonrası; “Adriaaaan” diye bağırabileceğimiz bir sevgili yerine, iş güç koşturmacası altında ihmal ettik diye habire trip atan bir kız arkadaşı vermeyi tercih ediyor bizlere. Olmuyor, yakışmıyor. Oyun bu haliyle fazla düzenli ve tek düze kalıyor çünkü. Rocky ile örselenmiş kalplerimize “climax” anları yaşatmayı bir türlü başaramıyor.


ACI YOK ROCKY!
Beklentilerimizi aşağı çektiğimizde ise hiç de fena bir oyun değil aslında Punch Club. Mikro seviyedeki yönetimleri çok doğru konumlandırması ve bir dövüşçünün hayatını olması gerektiği gibi yansıtmasıyla işini oldukça başarılı yerine getiriyor. Undertale incelemesinde de bahsettiğimiz gibi; retro grafikleri hakkını veren bir sanat yönetimiyle birleştirerek de hedefi on ikiden vurmuş oluyor. Bu yönleriyle, bir dövüşçünün yaşam simülasyonunu oynamak isteyenleri mutlu edeceğini rahatlıkla söylemek mümkün. Kendi Rocky senaryosunu yaşayabileceğini düşünenler ise aradıklarını bulmak için başka yere bakmak zorunda.

Sayfa: 1 2 3 4 5 6

Paylaş