İşin spor kısmı dahi oyunu satın almak için fazlasıyla yeterli. Ancak Pyre bununla sınırlı değil. Maçlar arasında vagonunuzla seyahat ediyorsunuz; yol boyunca gitmeniz gereken güzergahlar ve karakterlerle gireceğiniz diyaloglarla ilgili kararlar vermeniz gerekiyor. Bu kararlar yan görevlere, oyunun dünyasını daha iyi anlamanıza ve karakterlerle aranızdaki bağı zenginleştirmenize olanak sağlıyor. Ekibinizde yer alan her bir karakter o kadar iyi tasarlanmış ki, bir bağ kurmakta fazla zorlanmıyorsunuz. Ve bu durum maçlarda kullanacağınız isimleri belirlemeyi daha da zor bir hale getiriyor. Maçı mutlak suretle kazanmak için aslında çok da sevmediğiniz ama sahada işlevsel bir ismi kullanacak ve onu özgürlüğe mi yaklaştıracaksınız? Yoksa gerekirse yenilgiyi de göze alıp, sevdiğiniz isimleri mi sahaya süreceksiniz?
Dedik ya; Pyre kazandıkça kaybettiren bir oyun aslında. Ki oyunda tam anlamıyla bir kaybetmek de yok. Maçı kazanamadığınızda “oyun bitti” yazısı ekrana gelmiyor, başarısızlıkların sonuçlarına katlanarak yolunuza devam etmek zorunda kalıyorsunuz. Bu arada, hikayeyi bitirdiğinizde işin spor kısmına devam etmek istiyorsanız, lokal olarak arkadaşlarınızla istediğiniz karakterleri seçerek mücadele de edebiliyorsunuz.
OYUNUN KURALLARI DEĞİŞİYOR
Pyre pek çok şey; harika bir görsellik, kulaklara ziyafet, tadına doyulmaz bir dünya, eğlenceli oynanış… Ama en çok; “e-spor” dediğimiz şeyin çevrim içi mücadelelerle kısıtlı kalmak zorunda olmadığının, bir hikayenin içine de muazzam bir şekilde yedirilebileceğinin göstergesi. Ve bize soracak olursanız; işte bu her şeyi değiştirir…