Uzun zamandır Xbox One’ın atağa kalkmasını sağlayacak oyunu bekliyoruz. Pek çoğumuz bunun Quantum Break olacağını düşünüyordu. Remedy’nin elinden çıkması, kullandığı fikirleri ve muhteşem kadrosuyla bunu rahatlıkla yapacak gibi görünüyordu. Nasıl da kendimizi kandırmışız. Aslında işin içinde bir terslik olduğunu uzun zamandır tahmin ediyorduk. 2013 yılının E3 fuarı sırasında gerçekleşen Xbox One lansmanında duymuştuk ilk kez Quantum Break’i ve o dönemde 2014’te çıkması bekleniyordu. Sonrasında önce 2015’e, ardından da 2016’ya ertelendi. Belirtilen sebep oyunun cilalandığıydı lakin nasıl bir cila atıldıysa artık, iki sene sürdü. Elbette bizler asıl sebebin bu olmadığını tahmin ediyorduk. Oyunun 2013’te gösterilen versiyonu ile mevcut hali arasında oldukça büyük farklar var mesela. Üç senelik bir süreç farklılıklar yaratabilir ancak ana karakterin görünüşüne kadar değişiyorsa yapı, bir noktada müdahaleye maruz kalındığı aşikar. Bunu tam olarak kim talep etti bilmiyoruz ancak oyuncu kadrosu son derece usta isimlerle doldurularak yeni bir yapılanmaya gidildi. Üstümüze vazife olmamasına rağmen, bu bütçe şişmesinin oyunun başarısını etkileyen en önemli unsurlardan birisi olduğunu düşünmekteyiz. OYUN VE DİZİ BİR ARADA Max Payne ve Alan Wake gibi muazzam işler ortaya koymuş Remedy’nin hikaye merkezli bir oyun üretme isteği pek tabii herkesi mutlu etti. Sam Lake sahneye çıkıp da (Kendisini tanımıyorsanız, yüzüne bakmanız yeterli olacaktır), Quantum Break’in Remedy’nin şimdiye dek yaptığı en iyi iş olduğunu söylediğinde elbette heyecan katsayımız artmıştı. Televizyon ve oyun arasında dengeli bir geçiş sağlayacağını söylediğinde ise kafamızın karışmasına engel olamamıştık. İddiasına göre, Quantum Break hem bir oyun hem de bir televizyon dizisi olacaktı ve oyundaki kararlarımız, dizinin gidişatına etki edecekti. Kulağa harika geliyor değil mi? Evet, Quantum Break’in böyle bir yapısı var şu an gerçekten de. Ancak ilk hedeflenen şeyin bu denli yüzeysel olmadığına adımız gibi eminiz. Quantum Break beş bölümden oluşuyor ve her bölüm arasına yaklaşık 23 dakikalık bir dizi sekansı giriyor. Burada oldukça keyifli tercihler var aslında. Mesela oyunda kahramanın hikayesini kontrol ederken, dizide kötü karakterin öyküsünü seyrediyoruz. Bu da hikaye aktarımında son derece güzel bir kontrast yaratıyor. Ancak oyunda yaptıklarımızın diziye etkisi kısmı falan hikaye. Her bölümün sonunda kısacık bir “tercih noktası” karşımıza çıkıyor ve burada verdiğimiz karar diziye yansıtılıyor. Lakin verdiğimiz karar hiçbir sonucu değiştirmiyor, yalnızca birkaç sahnenin farklılaşmasını sağlıyor o kadar. Oyunun içinde dizi kullanımı ile ilgili ilk hayal kırıklığımız bu oldu, ancak çok daha fazlası vardı. Bir kere belli ki bu kısım çok ciddi bir bütçe yemiş ve bu da yapımcıların ellerini kollarını bağlamış. Quantum Break’in dizi kısmı, buram buram düşük bütçeli yapım kokuyor. Bu da kalitesiz bir işçiliğe sebep oluyor. Biz bu kısımlarda bol bol uyukladık ne yalan söyleyelim… YILDIZLAR KADROSU Harika oyuncular da bu durumu kurtarmaya yetmiyor. Game of Thrones serisinde Serçeparmak olarak tanıdığımız Aidan Gillen, Yüzüklerin Efendisi serisinin Merry’si Dominic Monaghan, X-Men serisinden hatırlayabileceğimiz Shawn Ashmore ve elbette kadronun açık ara en kariyerli ismi olan, OZ, The Wire, Lost ve Fringe gibi yapımlarda adeta döktürmüş Lance Reddick’ten oluşan bir kadrosu var oyunun. Yani doğru senaryo ve yapımcı ile, bu oyuncu kadrosundan rahatlıkla Emmy’e aday dizi çıkarırsın. Ancak elinde bir oyun var, bunun da yapımına harcanan bir para var. Sen bu bütçeyi hem yapıma, hem oyun içi karakterlere, hem diziye, hem de böylesi büyük isimlere bölersen, sonunda da neresinden kırpacağını şaşırır hale gelirsin elbette. Biz şunu anlamadık; oyunun grafikleri gerçekten çok güzel. Yüz animasyonları ondan da güzel. Ara sahneler hepsinden fersah fersah güzel. Yani bahsettiğimiz oyuncuların yüzleri zaten bire bir aktarılmış. Daha bir de dizi çekmekle niye uğraşıyorsun ki? Elindeki oyuncularla, limitleri aşarak yap istediğini? Böyle ne oyun tam olmuş ne de dizi, e ne anladık biz o işten? BAŞINA ZAMAN YAZ GÖNDER Remedy’nin zamanla oynamayı ne kadar sevdiğini zaten hepimiz çok iyi biliyoruz. Zamanı yavaşlatma sistemini hayatımıza Max Payne ile sokan Remedy, Quantum Break’te bunu birkaç adım ileri götürüyor. Oyunun hikayesi, zamanın yapısıyla oynayan bir bilim adamı ile ilgili. Paul Serene tarafından yürütülen zaman yolculuğu deneyi, kahramanımız Jack Joyce’un da dahil olduğu bir sırada yanlış gidiyor ve iki karaktere de zamanı manipüle etme yetenekleri kazandırıyor. Tüm sıkıntılarına rağmen zamanı kontrol etme yeteneklerini kullanırken biz oldukça eğlendik. Size saldıran düşmanı bir zaman küresi içine hapsedip yavaşlatabiliyor, gelen kurşunları havada durdurabiliyor, kendi etrafınıza bir zaman kapsülü oluşturup koruma sağlayabiliyor ve zaman bombası ile düşmanlarınıza zarar verebiliyorsunuz. Hatta zaman görüşü ile düşmanların yerlerini de tespit etme imkanınız bulunuyor. Şimdi düşününce, diğer oyunlardan aşina olduğumuz ögelerin başına “zaman” ekleyip bize yedirmişler gibi duruyor biraz doğrusu. Özellikler keyifli olsa da, çatışma anında yarattıkları heyecan o kadar da üst düzey değil. Bunun en büyük sebebi de elbette siper alma ve çatışma mekaniklerinin günümüz standartlarının çok gerisinde kalması. 15 sene önce çıkan Max Payne’in çatışmalarında daha çok eğleniyorduk. BÜYÜK GÜÇ, BÜYÜK TUTARSIZLIK GETİRİR Bir de neden var olduklarını bilmediğimiz platform kısımları yer alıyor Quantum Break’te. Aşılması imkansız olan bölgeleri, zamanda ileri/geri giderek aşılabilir hale getiriyoruz. Mesela köşede duran bir çöp konteynırının, zamanda geri giderek bize lazım olduğu noktada bulunduğu bir ana dönüp üzerine çıkabiliyoruz. İyi de bu bir çöp konteynırı yahu, tank değil ki, elinle çek? Oyun, özelliklerin tutarsızlığında çok fena çuvallıyor maalesef. Kapalı bir kapıyı zamanda geri gitme yöntemi ile açabiliyorken, başka kapılarda; “Hımm, kapı kapalı. Başka bir yol bulayım en iyisi” diyerek çuvallıyoruz. Bu tutarsızlık oyunun her noktasına yayılmış durumda ve keyfi ciddi şekilde baltalıyor. Ana karaktere büyük bir güç verilen her durumda yaşanır aslında buna benzer sıkıntılar. Ancak burada işin suyu biraz çıkmış gibi maalesef. Peki oynanış keyifsizse, hikaye sürüklemekten uzaksa, genele yayılmış bir tutarsızlık da söz konusuysa, oyunun güzel olan hiç mi özelliği yok? Derdini anlatacak kadar var diyelim. Grafikler gerçekten güzel ve yüz animasyonları resmen aşmış durumda. Aiden Gillen’in oyunculuğunun kalitesi de eklenince, seyir zevki çok güzel bir yapı ortaya çıkmış. NEYE NİYET NEYE KISMET Quantum Break’le ilgili çok daha fazla güzel şey söylemek istiyoruz aslında. Bunu gerçekten istiyoruz çünkü Xbox One’ın artık toparlanmaya ihtiyacı var. Ancak ne zaman heves etsek hayal kırıklığı ile sonuçlanıyor. Neyse ki ufukta Gears of War 4 görünüyor, onun karavana çıkması ihtimal dahilinde değil. Remedy, Max Payne ve Alan Wake sonrası aşina olduğu bir formül ile devam etmek istemiş ancak belirsiz engeller yolunu tıkamış gibi görünüyor. Sam Lake’in anlattığı oyun muazzam olabilirdi, şu haliyle ortalama bir aksiyondan fazlası değil maalesef. DETAYLAR Zamanı yavaşlatma sistematiği artık o kadar da şaşırtıcı değil bizim için. Ancak işin ustası Remedy tarafından kullanıldığında, hala keyif dozajı yüksek bir tondan girmeyi başarıyor. Quantum Break’in grafikleri hiç fena değil. Özellikle yüz animasyonlarında son derece başarılı bir işçilik ortaya koymuşlar. Ses-dudak senkronizasyonun da üstesinden gelmişler. Yazıda da bahsetmiş olduğumuz gibi, Quantum Break hem oyun hem de dizi olarak geliyor. Game of Thrones’un Serçeparmak’ı Aidan Gillen, iki tarafta da farkını ortaya koymuş. Easter Egg’ler oyunların en keyifli özelliklerindendir. Burada da bol bol Alan Wake göndermesi yakalayacaksınız. Hatta biraz fazla yakalayacaksınız bile diyebiliriz. PUANLAMA