Yalnız 2018’in değil, son yılların en heyecanla beklenen yapımı Red Dead Redemtion 2 sonunda bizlerle. Eğer halletmeniz gereken işleriniz, yoğun ilgi bekleyen bir sevgiliniz veya kıymet verdiğiniz bir sosyal hayatınız varsa hepsine elveda diyebilirsiniz. Çünkü bir süre tek gerçekliğiniz Vahşi Batı’nın barut kokusu olacak . Tarihler ilk oyundan 12 yıl öncesini gösteriyor. Bu bir devam hikayesi değil. Bu, John Marston’ın o unutulmaz öyküsüne giderken her şeyin nasıl olup bu denli raydan çıkmış olabileceğinin hikayesi. Dosta güven, düşmana korku salan azılı Van der Linde çetesi son vurgun denemesinden başarısızlıkla ayrılmış ve kendisini apar topar kaçarken bulmuştur. Durum onlar için hiç de iyi görünmemektedir. Adamlarının bazılarını çoktan kaybetmiş, kalanlarını ise soğuğa ve açlığa kurban etme noktasına gelmişlerdir. Fırtınanın ortasında, dizginleri tutan parmakları buz kesmişken çete üyelerine güç veren yegane unsur Dutch’ın güven verici konuşmalarıdır. Başkası olsa hiçbir anlamı olmayacak bu cümlelerin çete üyeleri üzerindeki etkisi büyüktür. Ne de olsa konuşan, bugüne dek onları sayısız durumdan kurtarmış olan liderleridir. Şimdi dönüp bakınca, Dutch o gün bu gücü kendisinden mi yoksa her zaman yanında duran Arthur Morgan’dan mı bulmuştu acaba diye sormadan edemiyor insan… BAŞARAMAYANLARIN HİKAYESİ Başlangıç hikayelerinin formülü ekseriyetle bellidir. Konunun nereye bağlanacağını bilerek dinlemeye başlarsınız böylesi hikayeleri. O nedenle diğerlerinin sahip olduğu finalde vurma, şaşırtma gibi silahlarından yoksundur böylesi öyküler. Dinleyiciyi yakalayabilmek için tüm hünerini yolculuğun içinde göstermeleri gerekir. Çünkü başlangıç öyküleri yalnızca daha önce karşılaştığımız karakterlerin başından geçmişte neler geçtiğini anlatmaz. Aynı zamanda dinleyiciyi yeni karakterlerle tanıştırır ve onların nasıl olup da hikayenin sonunu göremedikleri daha kıymetlidir çoğu zaman. Red Dead Redemption 2’yi oynamaya başladığınız zaman elbette Marston’ın, Dutch’ın ve ilk oyundaki diğer isimlerin başlarından neler geçtiğini merak ederken bulacaksınız kendinizi. Finali bilseniz dahi, konunun oraya nasıl taşındığı tüm yolculuk boyunca zihninizi meşgul edecek. Pek çok hikaye bu noktada ağır çuvallamışken, RDR 2’nin sonu bilinmesine rağmen heyecan dolu bir hikayeyi ustalıkla anlatabiliyor olması takdir edilesi. Ancak bizi asıl çeken, yolun sonunu göremeyeceğini bildiğimiz isimlerin akıbetini dinlemek oldu. Çünkü ilk oyunda önemli bir yer teşkil eden kayıpların yaşattığı ağırlığa sebep olan kişiler de tam olarak bu isimler. Farkındaysanız konuya tekil yaklaşmaktansa daha kalabalık bir gruba dikkat çekmeye çalışıyoruz. Çünkü ilk oyun ne kadar John Marston merkezli bireysel bir hikaye ise, ikinci oyun da bir o kadar tüm Van der Linde çetesinin etrafında şekillenen bir hikaye resmediyor. Biz her ne kadar bu oyunda da tek bir karakteri, Arthur Morgan’ı yönetiyor olsak da, aslında bambaşka bir yaklaşımla karşılaşıyoruz bu yapımda. Çünkü Morgan ve Marston birbirleriyle hemen hiç alakaları bulunmayan, taban tabana zıt iki farklı karakter yansımasını temsil ediyor. SADAKAT KAZANACAK Marston’ın bir intikam gayesi bulunuyordu. Çözmesi gereken dertleri, kapatması gereken hesapları vardı. Sinirliydi, agresifti ve en önemlisi acımasızdı. Diğer tarafta Morgan’ın ise hiç böyle motivasyonları bulunmuyor. Onun kalbinde hissettiği en büyük tetikleyici, çetesine ve özellikle Dutch’a karşı sahip olduğu bağlılık. Arthur Morgan, görev adamı tanımının tam olarak söz karşılığı olan bir isim. Vur deneni vuruyor, çal deneni çalıyor. Çetesini ayakta tutabilmek için yapılması gereken şey her ne ise, düşünmeksizin bunları icra ediyor. Ve bu durum oyunun duygusal tonuna inanılmaz bir değer katıyor. Çünkü görev bilinci ve sadakati bu denli yoğun bir isim, başka insanların mutsuzluğuna sebep olduğunu gördükçe kendi içinde çatışmalar yaşamaya başlıyor. “Herkesin mutluluğu için Dutch ne diyorsa doğrudur” diye düşünürken, herkesin mutluluğu adına alabileceği ve Dutch’ın fikrine aykırı bir eylemle karşılaştığında elleri titriyor. Eline silah alıp yargı dağıtan bir yiğit yerine, böylesi kendi zihni içinde boğulma tehlikesi yaşayan bir karakteri merkezine koymuş olması da oyunu, en azından bizler için çok daha değerli kılıyor. ONURUYLA YAŞAYANLAR Bu duygu devinimlerinin oyun içindeki karşılığını da çok net bir şekilde gözlemleyebiliyorsunuz. Bir yapısal mekanik olarak eklenen “Onur” sistemi sayesinde, hikaye boyunca yaptığınız eylemlerin etkileri açık bir şekilde ekrana yansıyor. İnsanların erzaklarını alabilmek için silahınızı çekip vurduğunuzda, karşınıza çıkan dükkanları yağmaladığınızda ve bunun gibi moral tartısında olumsuz tarafa çeken diğer eylemleri gerçekleştirdiğinizde, “onursuz” bir adam olarak etrafınızdaki dünyanın bu duruma karşı verdiği tepkilerle mücadele etmek durumunda kalıyorsunuz. Ödül avcıları peşinize düşüyor, insanlar korkup kaçıyor ve Morgan kendi iç dünyasında çok daha karanlık noktalara çekiliyor. Diğer taraftan onurunuzla yaşamaya çalıştığınızda ise bunun karakterinize görece daha uygun olduğunu anlamaya başlıyorsunuz. Morgan not defterine daha pozitif bakış açıları yansıtıyor ve iyiliğini düşündüğü insanlarla ilişkileri çok daha tutarlı bir çerçevede ilerliyor. Ancak günün sonunda bir Red Dead Redemption oynuyorsunuz ve göreviniz gereği insanları öldürmeniz, bankaları soymanız, dükkanları yağmalamanız gerekiyor. İşte bir önceki paragrafta altını çizdiğimiz duygu çatışmaları da bu noktada kendisini gösteriyor. Her anlamda “onurlu” yaşamaya gayret gösteren karakterimiz, sırf Dutch parmağıyla o istikameti gösterdi diye ölüm saçarak yolu temizlediğinde aslında arkasında kendisinden de parçalar bırakmaya başlıyor. DÖVE DÖVE ALIŞTIRIYOR Yalnız başına hikayenin yakaladığı ton bile oyuncuyu finale kadar sürüklemeye yetiyor. Ancak duygusal yoğunluğun perdesini araladığımızda ortaya çıkan devasa dünyanın kendisi de bambaşka güzellikler seriyor ayaklarımıza. Çünkü Arthur Morgan görevden göreve koşturan bir fedai değil. O daha ziyade çetesindeki insanların günlük mutluluklarını daimi kılabilmeye gayret gösteren bir denge noktası. Bu yüzden yeri geliyor ava çıkıyor, yeri geliyor balık tutuyor, sürekli insanlarla iletişim kurarak dertlerini dinliyor, şarkılar söylüyor, oyunlar oynuyor, kısacası o grubun sosyal devamlılığı için gerekli olan her şeyi icra ediyor. Oyun da tüm bu unsurları akıl almaz seviyelere ulaşan bir detay zenginliği ile oyuncuya yansıtıyor. Göreve fazla odaklanıp yemek yemeyi unutursan zayıf düşüp fiziki değerlerinde kayıplar yaşıyorsun, yanlış kıyafet tercihinde bulunduğunda soğuğun pençesine düşüyorsun, atın tökezlediğinde arkanda taşımakta olduğun çok kıymetli hayvan leşinin düşüp nehirde sürüklenmesini seyrediyorsun ve daha bunun gibi sayısız detayın oyun boyunca seni tokat manyağı yapmasına izin vermek durumunda kalıyorsun. Bu noktada oyun sizi gerçekten de tokatlıyor ve uzun bir süre canınız yanıyor. Gerçekçi olabilmek adına o kadar fazla detayı, o kadar ağır bir şekilde üstünüze atıyor ki, özellikle başlangıç kısmında yorulduğunuzu hissediyorsunuz. Şöyle bir dönüp baktığımızda, ilk birkaç saatin ıstıraptan başka bir şey olmadığını tebessümle hatırlıyoruz şu an. ROCKSTAR ŞAŞIRTMIYOR Red Dead Redemption 2’yi tam anlamıyla konuşmak istesek, anlatmaya niyetlendiklerimize derginin tüm sayfaları bile yeterli olmaz. Zaten arzu etsek de, bir yamacın üstüne çıktığımızda karşılaştığımız dağ manzarasını sizlere burada kelimelerle ifade edemeyiz. RDR 2’yi mutlaka alın demek anlamsız bir cümle, tartışmaya pek de açık bir konu değil çünkü bu. Ancak tüm güzelliklerine ulaşabilmek adına önce biraz dayak yiyeceğinizi de aklınızdan çıkarmayın siz yine de… DETAYLAR Uzun zamandır bizlere bu denli eşsiz manzaralar sunabilen bir oyunla karşılaşmamıştık. Her şeyi bir kenara bırakıp, atımızla dağ bayır gezmek hiç bu kadar leziz olmamıştı. Karakterimiz Arthur Morgan, çetemizin tüm ihtiyaçlarını sağlamak gibi bir misyon üstleniyor. Görevlerinin arasında kampımızı daha yaşanabilir bir yer haline getirmek de var. Avcılık oyunda önemli bir yer teşkil ediyor. Hem yiyecek, hem giyecek, hem de para ihtiyacınız için avcılığı önemsemeniz ve hayvanın postuna da zarar vermemeniz gerekiyor. Atınızla olan ilişkiniz çok iyi yansıtılmış oyuna. Daha dayanıklı bir yoldaş için aranızdaki bağı güçlendirmeniz önemli. Ancak ölen atınızı tamamen kaybettiğinizi de belirtelim. PUANLAMA [lpg]