Korku oyunu dendiği zaman üzerinden 21 sene geçmiş olmasına rağmen hala aklımıza ResIdent EvIl 2’nin gelmesi yersiz değil. 1998 yılında piyasaları alt üst eden bu şaheser hem onu mükemmel yapan ruhunu koruyarak, hem de baştan aşağı yenilenerek tekrardan bizlerle. İtiraf edelim; Resident Evil 2’yi ilk çıktığı dönem oynama imkanı bulamamıştık. İş bu incelemenin yazarı 1998 yılında henüz 11 yaşında olduğu için böylesi bir oyunu deneyimlemesi de mümkün olmamıştı. Hani bazı eserler vardır; küçük çocuklar izlemesin/oynamasın denir ancak hemen her çocuk bir şekilde tüketir o eserleri. Resident Evil 2 pek öyle bir oyun değildi. O kadar ağır bir atmosferi ve ekrana yansıttığı o kadar sert bir vahşeti vardı ki, ailenizden gizli saklı bir şekilde başına otursanız bile kendi korkularınızdan kaçamazdınız. Bu yüzden çıktığı dönemde üzülerek de olsa ıskalamak durumunda kaldık, yaşımız yettiğindeyse oynanabilmek için fazla çağ dışı kalmıştı. Lakin oyun dünyasının içindeyseniz RE2 gibi klasikten habersiz kalamazsınız. O kadar çok hikayesini dinledik, o kadar çok başkalarına korku salmasını gözlemledik ki her köşesine aşinayız desek yalan olmaz. Ancak özellikle korku türünde bireysel deneyim çok kıymetlidir ve tam da bu yüzden bu yeniden yapıma ne kadar sevindiğimizi tahmin bile edemezsiniz. PRANGALAR KIRILIYOR Bir oyun “remake” adı altında yeniden ele alınıyorsa bunun bir dayanağı olması gerekiyor bize göre. Zamanında çok başarılı olmuş bir eseri, yalnızca grafik güncellemesi ile günümüze taşımak çok da anlamlı değil açıkçası. Özellikle teknolojik kısıtlamalar nedeniyle potansiyelini tam olarak gösterememiş yapımların zincirlerinden kurtulmasını biz biraz daha doğru buluyoruz. Resident Evil 2 bu tanıma tam olarak uyan yapımlardan bir tanesi. Piyasaya sürüldüğü dönemde “kusursuz” olarak nitelendirilirken, bugün dönüp baktığımızda ne denli büyük engellere rağmen bu başarıyı elde ettiğini daha net gözlemleyebiliyoruz. “Tank” dediğimiz kontrol mekaniğini kullanan, yani ilerlemek istediğimiz yöne gidebilmek için karakterimizi önce o yöne döndürmemizi zorunlu kılan kontrol sistemiyle başarılı olabilmek büyük iş. Bir de buna sürekli sabit kalan kamera açılarını eklediğinizde nasıl bir yokluk içinde olduğumuz daha da net anlaşılabiliyor. Tabii oyun severler olarak özellikle 90’lı yıllarda tam bir Polyanna olduğumuz için bu kısıtlamaların da iyi tarafını görmeyi başarmıştık. Resident Evil 2 tür olarak “ucuz” ve “klişe” B tipi korku eserlerine yakın olduğundan, oyuncuyu çileden çıkaran bu kontrol ve kamera sisteminin aslında daha fazla korkmamız adına özellikle tercih edilmiş yapılar olduğuna kendimizi inandırmıştık. Tabii sonradan Resident Evil 4 ile gördük ki (bizce serinin en iyi oyunudur) konunun bununla hiçbir alakası yokmuş… Bu yeniden yapım, RE2’yi bu denli iyi bir korku oyunu yapan şeyin bu kısıtlar olmadığını bir kez daha gözler önüne seriyor. Çünkü hem kontrol, hem de kamera sistemi tamamen elden geçirilerek RE4’e yakın bir noktaya getirilmiş ve görüyoruz ki, Resident Evil 2 hala mükemmel, hala kusursuz bir korku oyunu. HEY GİDİ LEON Oyunu ilk kez oynayacaklar ve aradan geçen 21 sene nedeniyle unutanlar için hikayeden birazcık bahsedelim; Umbrella Corporation tarafından salınan T-virüsünün etkilerini gözler önüne seren ilk oyundan 2 ay sonra başlıyor yapım. Artık Raccoon City’de yaşayan hemen herkesi etkisi altına almış ve bir zombiye dönüştürmüştür bu virüs. Tam bu noktada iki farklı karakter devreye girer; dünyadaki en bahtsız insan ve polis olarak meslekteki ilk gününü yaşamakta olan Leon Kennedy ve ilk oyunun kahramanı Chris’in kardeşi Claire Redfield. İkisi de neler olduğunu anlamak için polis merkezine gidiyorlar ancak Chris çoktan bölgeyi terk etmiş ve Umbrella’nın ipliğini pazara çıkarmak için yollara düşmüş. Polis merkezi deseniz zaten tam bir zombi festivali. Bize de bu iki karakterden birini seçerek hem hayatta kalmaya çalışmak, hem de olayların arkasındaki gizem perdesini aralamak düşüyor. Özellikle Resident Evil 4 ile gönüllerimize taht kurmuş olan Leon’un çaylak hallerini gözlemlediğimiz yapımda her iki karakter de seriye yakışır şekilde her şeye rağmen gözü kara, amansız ve eser miktarda da bahtsız elbette. ESKİLERE DE SÜRPRİZLER VAR Oyun seçtiğiniz karaktere göre başlangıç ve bitiş noktasını sabit tutuyor ancak gidiş yolunu değiştiriyor. Girdiğiniz mekanlar ve olayların gerçekleşme şekilleri büyük oranda aynı olsa da, farklı bir deneyim olduğunu hissettirecek düzeyde çeşitlilik sağlanıyor. Karşılaştığınız karakterler, diyaloglar ve aynı olaylara farklı yaklaşımlar sayesinde her iki karakteri de ayrı ayrı oynamak anlamlı kılınıyor. Dahası; bir karakterle oyunu bitirdiğiniz zaman diğer karakterin “B” hikayesini açmış oluyorsunuz. Bu hikayede düşmanların yeri, şekli, bulmacalar vs. tamamen değiştiği için günün sonunda toplamda dört farklı senaryoya sahip oluyorsunuz. Peki bu senaryoları daha önce deneyimlemiş olanlar da bu yeniden yapımdan keyif alabilirler mi? Kesinlikle! Bir kere her şey birebir aynı değil, yeni bölgeler ve yeni zombiler bulunuyor. Ayrıca aynı olan bölgelerin de içeriği değişmiş durumda. “Oh sonunda, bu kapının arkasında güvenli bir oda var” diyerek daldığınızda başınızdan aşağı zombi yağabiliyor. Kimsenin ezbere ilerleyememesi, şaşırma ve panik duygularını kaybetmemesi adına incelikle elden geçirilmiş oyunun tamamı. Bu nedenle daha önce sayısız kez bitirmiş de olsanız, Resident Evil 2 Remake’i mutlak suretle deneyimlemenizi tavsiye ediyoruz. YENİDEN STANDART BELİRLİYOR Tabii bir yeniden yapım için en kritik soru, oyunun ne denli başarıyla günümüze taşındığı olacaktır. Bir kere bu oyunun eskisinin üzerine makyajlanmadığının, tamamen sıfırdan tekrar yapıldığının altını çizelim. Bu yüzden karşımızda tamamen günümüz standartlarında bir oyun bulunuyor. Yan yana karşılaştırma videolarına bakarsanız ne denli büyük bir değişim gerçekleştirildiğini daha iyi anlayabilirsiniz. Özellikle zombi tasarımlarında adeta ders vermiş yapımcılar. Resident Evil 7’nin grafik motorunu kullanan oyun o kadar gerçekçi ve ekseriyetle iğrenç zombi tasvirleri barındırıyor ki rahatsız olmadan ilerlemek neredeyse mümkün değil. Tüm bunları yaparken 21 yıl önceki oyunun ruhunu tamamen korumayı da başarmışlar üstelik. Günümüzde sıklıkla kullanılan hızlı ama kolay indirilebilen zombiler yerine, Romero üstadın izinden giderek yavaş ama kurtulması çok daha zor zombileri bünyesinde barındırıyor. Resident Evil serisinin alameti farikası olan az mermi ve kısıtlı envanter de işin içine girince, bu çok zor indirilen zombiler ciddi bir gerginlik ögesine dönüşüyor. Oyuncuyu oturduğu yerde terletmek için klostrofobiyi, yoğun atmosferi ve sesleri kullanmasıyla da muadillerinden rahatlıkla ayrılıyor yapım. KRAL GERİ DÖNDÜ Resident Evil 2, 1998 yılında piyasaya çıktığı zaman pek çokları için gelmiş geçmiş en iyi korku oyunu olarak nitelendirildi. Zaman içinde doğal olarak yaşlandı ve bu sıfatı başka yapımlara kaptırdı. Ancak temeli o kadar sağlam bir yapım ki bu, 21 sene sonra elden geçirildiğinde şunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz; Resident Evil 2 günümüz itibarıyla hala yapılmış en iyi korku oyunudur! En azından Resident Evil 4 remake çıkana kadar… DETAYLAR Bu kapıdan girdikten sonra işler hiç de istediğiniz gibi gitmeyecek. Ancak dünyanın en absürt polis merkezi mimarisi içerisinde zombilerden kaçmanın tadı da bir başka şimdi. Eğer orijinal versiyon ile arasında ne denli büyük bir fark olduğunu merak ediyorsanız bu görsele bakabilirsiniz. İnsan gerçekten de şuna bakıp hayret etmiyor mu? Görsel anlamda oyun zaten işini fazlasıyla iyi yapmakta. Ancak özellikle zombi tasarımlarında ekstra bir başarı söz konusu. Çoğu zaman bakmaktan bile çekineceksiniz. Bu abimiz oyundaki en tatsız kabusunuz olacak. Üzerinize doğru gelirken de korkunç ancak asıl olarak, göremediğinizde ama attığı her adımı duyduğunuzda ürpereceksiniz. PUANLAMA