reklamı kapat

POPÜLER

Resistance 3 incelemesi

Bilenler bilir, Resistance’ın konusu oldukça ilginçtir. Her ne kadar klişe gibi dursa da İkinci Dünya Savaşı’nın değişik bir şekilde yaşandığı alternatif bir tarihi anlatır Resistance. 1900’lü yılların başında dünyaya inen bir virüsün değiştirdiği insanlar ve sonucunda ortaya çıkan Chimera’nın tüm Doğu Avrupa’yı ve oradan da dünyayı işgali anlatılır bu ilginç oyunda. Hatırlayacak olursanız ilk oyun klasik bir İkinci Dünya Savaşı oyunu gibi başlayıp Rus askeri üssünden yaratıkların fırlamasıyla bizi dumura uğratmıştı. İlk iki oyunda Nathan Hale ile birlikte savaşmıştık fakat ikinci oyunun sonunda Hale, öldürülmüştü. Zira kahramanımızın kendisi de bir Chimera’ya dönüşüyordu kanındaki virüs nedeniyle. Üçüncü oyundaysa Chimera neredeyse tüm insanlığı bitirme noktasına gelmiş durumda. Bu kez oyunu Hale’i öldüren Joseph Capelli ile oynuyoruz. Capelli yapması gerekeni yapmıştı ancak yine Hale gibi bir kahramanın katili olduğundan eski ordu mensuplarının onu çok da sevdiğini söyleyemeyiz.

YERALTI ASKERLERİ
Hikayenin bu üçüncü bölümü bir yeraltı üssünde başlıyor. Capelli, karısı ve küçük oğluyla birlikte derme çatma bir sığınakta yaşamaktadır. Bir avuç insanla birlikte küçük bir direniş örgütü kurmuşlar ve sadece hayatta kalmaya çalışmaktadırlar. Tahmin edebileceğiniz gibi üsleri açığa çıkınca zor duruma düşüyorlar ve maceramız da tam bu noktada başlıyor. Oyunu ortalama bir oyundan iyi bir oyuna taşıyan birkaç önemli nokta bulunuyor. Resistance cidden karamsar ve ağır tonlara sahip bir FPS. Size umutsuz bir savaşın, hatta savaş değil, bir direnişin içinde olduğunuzu hissettirmek için her yolu deniyor. Oyunu günümüz FPS’lerinden ayıran birkaç önemli nokta var. Bildiğiniz gibi yeni nesil FPS oyunlarının çoğu kısa bir tek kişilik moda sahiptir. Tek kişilik hikaye genelde sizi çok oyunculu modlara hazırlamak için bir idman bölümü gibidir. Ancak Resistance eski FPS oyuncularının çok çok seveceği, uzunca bir tek kişilik hikayeye sahip, hem de eski tip FPS dinamikleriyle birlikte. Yanlış anlaşılmasın, Resistance 3’ün teknik anlamda yeni nesil FPS’lerden aşağı kalır bir yanı yok; hatta kimi noktalarda üstünlükleri bile var. Uzun lafın kısası Resistance 3, eski tip FPS’ler ile yeni neslin iyi bir karışımı olmuş. Örneğin, uzunca bir zamandır unuttuğumuz sağlık barı geri dönmüş. İnanın, bunu o kadar özlemişiz ki… Sağlığınız kötü durumdayken bir köşeye sinip beklemek sizi iyileştirmiyor. Sadece bunun yarattığı gerilim ve ölüm korkusunu bile özlemişiz desek yeridir. Resistance 3’te gerçekten ölebiliyorsunuz. Yani bir süredir unuttuğumuz oyununun hatalarınız için sizi cezalandırması olayı geri dönmüş. Haliyle etraftaki sağlık paketlerine dikkat etmenizi öneriyoruz. Biz oynarken epeyce bir şaşkına döndük açıkçası çünkü eski usul bir FPS oynamayı neredeyse unutmuşuz. Resistance 3’ün en sıkı yanı hikayesinde olsa da, geliştirici ekip Insomniac’ın silahlara gösterdiği özeni atlamak olmaz. Serinin önceki oyunlarından hatırladığımız Bullseye, Magnum, Auger, Rossmore, Marksman ve Carbine gibi silahların yanı sıra Mutator ve Deadeye gibi ilginç silahlar da eklenmiş. Mutator uzun süredir bir FPS oyununda gördüğümüz en ilginç silah. Ortalığa zehirli bir gaz sıkıyorsunuz ve etraftaki tüm Chimera bir anda ayaklı birer bombaya dönüşüyor. Patladıkları zaman yanlarında diğer Chimera birimlerini de götürüyorlar. Deadeye ise oyuna yeni eklenen bir uzun nişancı tüfeği. Aslına bakarsanız oyunun tüm silahları klasik İkinci Dünya Savaşı silahlarından devşirme aletler, diğerleri de Chimera’nın kullandığı silahlar. Ancak oyunun teması, ağırlıklı olarak hayatta kalma olduğundan bazı silah türleri de bu temaya uyacak şekilde tasarlanmış. Örneğin, elinize bir konserve kutusu geçerse bunun bir silah olabileceğini bilin; hem de patladığı zaman ortalığa çivi saçan bir bomba. Kalabalık düşman gruplarına karşı oldukça etkili bir çözüm.

BİR AVUÇ İNSAN İÇİN
Silahların isimleri kadar kendileri de oldukça karizmatik ancak bu konuda yapımcıların ortaya çıkardıkları işi takdir etmek gerek zira her bir silahın kullanım alanı oldukça farklı. Resistance 3’te herhangi bir FPS oyunundakinden çok daha fazla silah çeşitliliğiyle karşı karşıyayız. Örneğin Bullseye’ın iki farklı atış modu bulunuyor. Silah ortalama bir saldırı tüfeği gibi çalışırken, ikinci atış modunda hedefe güdümlü atışlar önderebiliyorsunuz. Magnum birinci atış modunda son derece güçlü mermiler gönderirken, ikinci atış modunda patlayan mermiler ateşleyebiliyor. Diğer tüm silahların da mutlaka bir alternatif saldırı modu bulunmakta. Silahların oyuna sağladığı taktik esneklik ciddi anlamda takdire değer. Hem oyunun tekdüze bir hale gelmesini engelliyor hem de çeşitli düşman tiplerine karşı farklı taktikler uygulamanızı sağlıyor. Bitti mi? Elbette hayır. Elinizdeki tüm silahlarınızı kullandıkça seviye atlıyor ve yeni saldırı seçeneklerine kavuşuyorsunuz. Silahlar ve bunların kullanımları konusunda Insomniac, işi gerçekten abartmış. Kesinlikle muhteşem.

OMUZ OMUZA
Resistance 3’ün çok oyunculu modlarındaysa diğer oyunlara göre bir farklılık ya da yenilik yok. Oyunun hikaye modunu bir arkadaşınızla birlikte oynayabiliyorsunuz. İster çevrim içi olarak, isterseniz ekranı ikiye bölerek co-op şekilde oyunu oynamanız mümkün. Fakat ikiye bölünmüş ekranda oyun teknik olarak biraz aksıyor. Çok oyunculu modlardaysa klasik “deathmatch” ya da “capture the flag” gibi seçenekleri görüyoruz. Açıkçası biz oyunda co-op dışında çok oyunculu seçenekleri pek aramadık. Çünkü Resistance 3, eski model, hikayeye önem veren ve zaman zaman oyuncuyu oldukça zorlayan gayet sıkı bir FPS oyunu. Cidden böylesini özlemişiz. Insomniac ve Sony’nin ellerine sağlık.

ÇITAYI YÜKSEKLTİYOR
Insomniac, cidden kimsenin pek bir şey beklemediği bir seriden efsane yaratmayı başarmış gibi görünüyor. PlayStation 3’ün konsola özel oyunları gerçekten piyasa ortalamasının çok çok üzerinde artık. Gerek Uncharted, God of War gerekse de Killzone, Resistance serileri çıtayı oldukça yukarı çekti. Bir de bunların yanında LittleBigPlanet, Heavy Rain, Metal Gear Solid gibi yapımları da eklediğimiz zaman PS3’ün artık özel oyunlar konusunda PS2’yi yakaladığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Son olarak PS3 sahiplerinin Resistance 3’ü kesinlikle kaçırmamaları gerektiğini belirtelim.