Çiçeği burnunda bir marka olan NanoFlowcell, kısa sürede geldiği noktayla bizlere Tesla’yı anımsatıyor.
Elektrikli otomobil teknolojisinin yaygınlaşmasıyla kullanıcılarla buluşan yeni markalardan biri olan NanoFlowcell inanılmaz gelişimini sürdürmeye devam ediyor. 2013 yılında Lihtenştayn‘da kurulan şirket, aradan geçen dört yılın ardından gerçekten etkileyici bir safhaya gelmiş durumda. 2014 yılı Cenevre Otomobil Fuarı‘nda ilk prototip otomobili olan Quant e-Limuzin modeliyle kullanıcıların karşısına çıkan NanoFlowcell ekibi bu yıl 40Volt adını verdiği yeni konseptiyle yine ortalığı karıştırma peşinde.
Tıpkı ilk modelinde olduğu gibi yeni konseptini de mart ayında kapılarını açacak olan Cenevre Otomobil Fuarı’nda tanıtacak olan ekip dünyanın ilk değişken kontrol zamanlamasına sahip elektrikli otomobilini geliştiriyor. Otomobilde NanoFlowcell ekibinin AR-Ge bölümü tarafından geliştirilmiş bi-ION adı verilen sistem kullanılıyor. Sıvı elektrolit altyapıya sahip olduğu ifade edilen bu yapının içerisinde herhangi bir toksit madde bulunmazken yanma ve patlama riskinin bulunmadığı ve tamamen çevreci olduğunun altı çiziliyor. İşte bu teknoloji üzerine geliştirilen Quant 40Volt modeli tek şarj ile 1.000 kilometrenin üzerinde bir menzil değerine ulaşabiliyor.
Araçtan bir spor otomobil performansı alınabilmesi adına dört adet yeni nesil elektrik motoruna yer veren NanoFlowcell ekibi Quant 40Volt’un 0’dan 100’e hızlanmasını 2,4 saniyede tamamlayabileceğini belirtiyor. 2,4 saniyelik bu değerin dünyanın en hızlı elektrikli otomobili olarak tanıtılan Faraday Future’ın FF91 modelinden sadece 0.1 saniye geride olduğunu da belirtmekte fayda var. Aracın erişebildiği maksimum sürat değeriyse saatte 300 kilometre (elektronik olarak sınırlandırıldı). Lihtenştayn merkezli bu küçük (şimdilik) üreticinin kısa sürede eriştiği bu nokta bizleri ileriki süreç için heyecanlandırmaya yetiyor.