KİŞİSEL DÜZEYDE MEMNUNİYET
Vaartjes, Philips’in geliştirdiği son cihazlar arasında Fidelio’yu ilk sıraya koyuyor. EISA ödüllü SoundSphere ve 360Sound’larla da gurur duyduğunu söylüyor. Ona göre 2010’un en parlak ürünleri bunlar. Ses ve görüntülemeden; insanların eğlenceye bakış açılarından ve onları bu işten daha çok keyif almaya yönlendirmek istemelerinden bahsederken Vaartjes, aslında en önemli şeyin kişisel düzeyde mutluluk sunmak olduğunu anlatıyor: “Bunu çok büyük bir eğlence anlamında düşünmemek gerek. Philips olarak şöyle bir şeyin farkına vardık ki pek çoğumuz aslında küçük şeylerden zevk alıyoruz. İşin tekniğiyle fazla ilgili değiliz. Anlatmak istediğim şey şu: Tüm teknik detayları bir kenara bırakırsak, aslında kişisel düzeyde mutluluk hissini yakalamanın her şeyden daha önemli olduğu ortaya çıkıyor.”
YAKIN GELECEK: KABLOSUZ MÜZİK
Philips’in gelecek planlarında ikinci sıranın dock istasyonlarıyla ilgili birtakım projeler olduğunu da öğreniyoruz. Vaartjes, insanların daha hareketli olmak istediklerini öğrendiklerini anlatıyor ve şöyle devam ediyor: “Aynı sesi yatak odasında da duymak isteyebiliyorlar; oturma odasında da, çocukların odasında da. Bu hem birden fazla dock istasyonunu gerektiriyor hem de AirPlay projemiz için destekleyici bir unsuru oluşturuyor. AirPlay, tek bir ses kaynağından odadaki ve hatta ikinci bir odadaki Philips ürününe sesi aktarabilen bir sistem. Ben burada iPad’imi kullanırken oturma odasındaki hoparlörümle şarkıları paylaşabiliyorum. İkinci projemiz ise kullanıcılarımıza Songbird’ü sunmak. Songbird, internet üzerinden müzik dosyalarınızı senkronize etmenize yardımcı olan ve şarkılara, şarkılarla ilgili bilgilere ve yorumlara ulaşmanızı sağlayan bir sistem. Üçüncüsü ise her gün daha fazla cihazın aralarında etkileşim kurmasını sağlamakla ilgili yürüttüğümüz çalışmalar. Diğer bir deyişle, elinizdeki ses kaynağı ile SoundSphere, Fidelio ya da akıllı cep telefonunuz arasında ses anlamında her türlü veri alışverişini kolay hale getirmek. Kullanıcılarımızın birinden diğerine anında ulaşabilmesini sağlamak.”
EN ELVERİŞLİ TASARIM
Konuyu, ürünlerin tasarımlarına getirdiğimizde, Vaartjes, yine akustiğin gerektirdiklerini hatırlatarak söze giriyor. Göze çok hoş göründüklerini ancak sadece güzel görünmeleri için çalışmadıklarını; her birinin şu anki formlarında oluşunun, sesin yeniden üretiminde en iyi sonucu elde etmek amacına hizmet ettiğini anlatıyor: “Örneğin Fidelio’ya ya da SoundSphere’a bakarsanız her ikisinin de yuvarlak hatlı olduklarını görürsünüz. Akustik bakış açısıyla yaklaşırsanız bu tarz ürünlerde en iyi sesin bu şekilde alındığını göreceksiniz. Fidelio’nun ortasındaki boşluk bile sıradan bir boşluk değil; gerekli ölçümler ve hesaplamalarla ulaşılmış bir boşluk. Aynı şey 360Sound hoparlörler için de geçerli.” Amaçlarının sadece şık tasarımları ön plana çıkarmak olmadığını; akustiğin gerektirdiklerini uygulamaya çalıştıklarını anlatan Vaartjes, yakın dönem planlarını sorduğumuzda ‘Ses Tutkunları’ kampanyasına önümüzdeki yıllarda da devam edecekleri cevabını veriyor.
DAHA GENİŞ SES ETKİSİ
Merakımızı yenemeyerek yeni ürün serisine dahil olan SoundSphere hoparlörlerinin tweeter’larının neden kasanın içinde değil de üzerinde olduğunu sorduğumuz Vaartjes, “Çok iyi bir fikir, hadi tweeter’ları dışına koyalım!” diyerek bir anda cihazı böyle üretmeye karar vermediklerini; SoundSphere’ın yedi yıllık bir AR&GE sürecinin meyvesi olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Sesin yeniden üretiminde ses, suya atılan bir taşa benzer. Taşın düşmesiyle suda oluşan dalgalar daireler halinde genişleyerek yayılır. Ses dalgaları da havada aynen bu şekilde yayılır. Eğer kapalı bir kutudan yayılırsa, ses, orijinal dağılımını (küresel) gerçekleştiremez. Sesin odanın içinde dört bir yana dağılması gerekliliği göz ardı edilmiş olur. Ayrıca SoundSphere’da diğer hoparlör sistemlerinde olmayan farklı bir eğim bulunur. Bunun sebebi woofer’ın tweeter’ı da kapsayacak şekilde dikkatli bir biçimde yerleştirilmiş olması. Hassas ses mühendisliği sonucunda parazitler en aza indirgenir ve çok daha doğal bir ses elde edilir. Bunu hesaplayabilmek ve matematiksel olarak en uygun değeri yakalayabilmek için mühendislerimiz gerçekten uzun süren çalışmalar gerçekleştirdi. Yani hoparlörün bu formu alelade bir fikir değil; çok ciddi çalışmaların ve karmaşık hesaplamaların sonucu ortaya çıktı. İşte bu yüzden kendimiz için ‘Ses Tutkunu’ tanımlamasını rahatça kullanabiliyoruz. Sadece laf olsun diye değil; temelde gerekli olan teknik bilgi ve kapasiteye sahibiz.”