Shenmue III’ü nasıl değerlendireceğimizi belirlemekte oldukça zorlanıyoruz. Objektif bir pencereden baktığımız zaman, tarihin tozlu sayfalarında kalmış, günümüz oyun standartlarının hiçbirini yakalayamayan, en acemi gözün dahi kabaca bir bakış attığında 10-15 yıl öncesine ait olduğunu düşüneceği bir yapısı var oyunun. Sanki aradan 18 yıl geçmemiş de, ikinci oyundan üç yıl sonra yine Dreamcast için piyasaya sürülmüş gibi duruyor yapım. Hal böyle olunca hunharca eleştirmemek, yerden yere vurmamak için kendimizi zor tutuyoruz. Öte yandan romantik perspektiften baktığımızda ise durum bambaşka bir hal alıyor. Çünkü serinin fanatiklerinin istediği oyun tam olarak buydu! İkinci oyunun kaldığı yerden devam eden ve o havayı kesinlikle bozmayacak bir işle karşılaşmak istiyorlardı. Oyunun yapım maliyetini de bizzat bu insanların kendi ceplerinden karşıladığı düşünülünce, biz kim oluyoruz da; “Günümüz şartlarına uygun değil yalnız!” diye eleştiriyoruz diye sorgulamadan edemiyor insan. Belki de en iyisi, iki taraftan da bakabilmek olacak bu durumda…
ÇAĞ DIŞI MEKANİKLER
Üçüncü oyun, Shenmue II’nin tam olarak bittiği yerden başlıyor. Elbette en fil hafızalı insan bile olanı biteni unuttuğu için yapımcılar sağ olsunlar, yaşananları toparlayan bir özet eklemişler menüye. Babasının ölümüyle alakalı kendi intikam hikayesini devam ettiren Ryo, son olarak geldiği Bailu kasabasında Shenhua ile karşılaşmış ve onun da babasının kayıp olduğunu öğrenmişti. Kendi hikayesiyle bağlantılı olduğundan Shenhua ile bir araya gelip babasını bulma mücadelesi ile başlıyor oyunumuz. Eğer zamanında Shenmue serisini oynayabilmiş şanslı azınlıktaysanız, burada da nasıl bir yapımla karşılaşacağınızı az çok biliyor olmalısınız. Shenmue o bildiğiniz haritada bir sonraki görevin yerinin işaretlendiği açık dünya yapımlardan biri değil. Hikayeyi ilerletebilmek için doğru kişiye denk gelene kadar karşılaştığınız herkesle konuşmanız gerekiyor burada. Ve itiraf edelim; zamanında da yorucu olan bu sistem 2019 yılında resmen bir işkenceye dönüşüyor. Üstelik seslendirmeler ve diyaloglar da o kadar kötü ki, yani o kadar kötü ki… Arkadaşlarınızla toplanıp dile getirilen saçmalıklara kahkaha atabileceğiniz ayarda bir kalitesizlikten bahsediyoruz. Oyun dünyasının “The Room”u bu desek abartmış olmayız. Belki de bu yüzden serinin fanatikleri hiçbir şeyin değişmemesini bu denli ısrarla talep ediyor…