Şirketlerin robot iş gücüne yönelmesi insanların geleceğini nasıl etkiliyor? [Analiz]

16 Nisan 2017 13:00

Otonom robot sistemlerinin endüstriyel alanda daha yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanması ve bu alanda yapılan yatırımların hız kazanmasıyla beraber, şirketlerin yavaş yavaş insan iş gücünü robotlarla değiştirmesi gelecekte pek çok iş alanını tehlikeye sokuyor. Peki bu durum insanlar için ne ifade ediyor?

Robot teknolojileri denildiğinde konuşmayı en çok sevdiğimiz konu yapay zekanın yükselişi oluyor. Bilim kurgu eserlerinin de katkısıyla, robotların bilinç kazanması ve akabinde oluşabilecek distopik evrene duyduğumuz ilginin de etkisiyle dikkatimiz hep yapay zekada. Evimize, cebimize kadar giren akıllı asistanlarla sohbet ediyor, şakalaşıyoruz. Hatta öyle ki kimi ülkelerde sanal asistanıyla evlenmek isteyen bile var. Söz konusu robotlardan gelebilecek tehlikeler olduğunda da konuşmalar Terminatör’den hallice ilerliyor. Odak noktası öyle bir yapay zeka savaşına kaymış ki robotların insanlar için oluşturduğu asıl tehlike ikinci planda kalıyor: İş gücü.

Aslında robot çalışanlara ilişkin haberlere sık sık yer veriyoruz. Otellerde çalışan robotlarda tutun da restoranlarda yemek hazırlayanlara kadar aklınıza gelebilecek pek çok alanda şirketler robotları tercih ediyor. Hatta son olarak geçtiğimiz günlerde Çinli kargo firması Shentong Express’in yüzlerce robot çalışanının nasıl iş başı yaptığına ilişkin bir haber yapmış; şirketin bu sayede ne kadar kar ettiğinden de bahsetmiştik. Ancak robot çalışanların insan iş gücü karşısında yaratabileceği sıkıntılara ilişkin insanlar henüz o kadar da kaygılı değil. En azından işin ucunun dokunmadığı insanlar… Bunun birden fazla sebebi var tabii. Öncelikli sebeplerden biri endüstriyel alanda yaygın bir şekilde kullanılabilecek olan robot teknolojisini tam olarak anlayamamak. En önemli sebeplerden biri bu aslında. Kendi yaptığı işi otonom bir makinenin nasıl yapabileceğini hayal edemeyen insan, doğal olarak buna karşı bir çekince de beslemiyor. İkinci sebep ise endüstride yaşanan robot devriminin yeterince yaygın olmaması. Hala gelişme, değişme ve dağılma aşamasında. Haliyle iş gücünün insanlar tarafından oluşturulduğu ülkelerde bu bir tehdit olarak algılanmıyor. Ancak işlere endüstri tarafından bakınca yatırımların büyüdüğünü ve işlerin ciddileştiğini görüyoruz.

Agresif yatırımlar

Teknoloji hızlı bir şekilde ilerlemeye devam ederken, endüstriyel alanda kullanılabilecek robotların da sayısı artıyor. Çok daha yetenekli ve işlevsel robotların geliştirilmesiyle beraber, yatırımlar da ciddi bir noktaya erişiyor. Son dönemlerde robot teknolojileri alanında en agresif yatırımlar ise Çin’den geliyor. Geçtiğimiz yıl robot endüstrisinin en büyük satın alımlarından biri gerçekleşti. Çin’in lider tüketici elektroniği firmalarından Midea Group, endüstriyel robot pazarında öne çıkan isimlerden olan Alman Kuka’yı bünyesine kattı. Multi-milyar euroluk bir anlaşma olduğu söylenirken, Midea Group’un Kuka’nın hisselerinin yüzde 90’nından fazlasını aldığı belirtiliyor. Kuka’nın dışında sektörde öne çıkan diğer firmalar ise İsviçre’nin ABB şirketi ve Japon Fanuc. Midea Group’un bu dudak uçuklatan anlaşmasıyla beraber Çin’in endüstriyel robot teknolojiler alanındaki yeri de değişiyor. Robotik pazarın büyük bir kısmını oluşturmak isteyen Çin, şimdilik robot iş gücü konusunda globalin altında. Ancak çalışabilir nüfusun yaşlanması ve vatandaşların düşük seviye işlere karşı ilgisini kaybetmesiyle insan iş gücünde düşüş yaşanıyor. Midea Group ise iş gücünde ciddi oranda robotlardan faydalanmak istiyor.

Robot teknolojileri pazarının gelişimi ise artarak devam edecek gibi görünüyor. 2019’da dünyanın dört bir tarafında 1,4 milyondan fazla yeni endüstriyel robotun fabrikalarda yer alması bekleniyor. Çin’in bu alandaki agresif hamleleri ise 2019’da global pazarın yüzde 40’ına ait endüstriyel robot satışını elde edeceklerini gösteriyor. Peki bu yatırım ve büyümeler ne anlama geliyor?

Şirket gözünden

Robot teknolojilerinin üretiminde ve kullanımında lider olmak hem ülke hem de şirketler özellinde çeşitli artılar barındırıyor. Teknoloji gelişimiyle beraber endüstriyel robot üretimini ele alan ülkenin bu teknolojiyi yavaş yavaş gelişen ülkelere satacağı gerçeği bugünün multi-milyarlık yatırımlarını geleceğin karına dönüştürüyor. Öte yandan şirket özelinde düşününce işler biraz daha tatlılaşıyor. Öncelikle otonom robot sistemleriyle üretime geçen şirket “mükemmel çalışan”a sahip oluyor. Nedir bu mükemmel çalışan, hemen açıklayalım. Öncelikle robot çalışanların tatil, izin, hastalık gibi “dertleri” yok. Yedi gün 24 saat durmaksızın çalışabilen robotların maaş derdi de yok. Çok daha düşük maliyetlerle çok daha seri ve yüksek oranlarda üretim yapmak mümkün. Öte yandan ortaya çıkan ürünün kalitesi de robot çalışanlarla artıyor.

Tabii robot çalışanların varlığı son tüketiciye de bazı noktalarda pozitif olarak yansıyor. Örneğin düşük maliyete çok daha fazla üretilebilen bir ürüne son kullanıcının erişimi artıyor. Teknoloji ve robot kontrolü üzerine yeni iş alanları oluşurken, global anlamda da ekonomik büyümeyi tetikliyor. Ekonomik büyümeyi tetiklemesini de kısaca açıklamak gerekirse nüfusun yapısındaki değişimle iş gücü arzı da değişiyor. Yaşlı nüfus artışındaki dramatik bir yükselme, iş gücü arzını azaltarak kişi başına düşen üretimi de azaltıyor. Dünya nüfusundaki yaşlanma iste giderek artmaya devam ediyor. Yapılan araştırmalara göre şimdilerde yüzde 8,5 oranında seyreden 65 yaş ve üstü nüfusun 2050 itibarıyla yüzde 17’lere çıkması bekleniyor. Haliyle bu da ekonomik büyümeyi tehlikeye sokuyor. Nitekim az önce belirttiğimiz gibi Çin’in bu agresif tavrının altında ülkenin yaşlı nüfusunun giderek artarak ekonomik büyümeyi etkilemesi de yatıyor.

Sonuçlar ve yapılabilecekler

İnsanları yakın gelecekte bekleyen esas tehlike ise yazının başında da belirttiğimiz gibi yapay zekanın bilinç kazanıp savaş açması değil, iş gücünün insandan robotlara kayması. Halihazırda otomotiv ya da yiyecek sektörlerinde yaygın bir otonom robot kullanımı mevcut. Ancak yakın gelecekte robotların farklı sektörlerde de yaygın olarak kullanılması bekleniyor. Öyle ki 15 öncü ülkede 5 milyondan fazla işin 2020 itibarıyla yok olması ön görülüyor. Şirketlerin düşük maliyetlerle yüksek verim almasını sağlayan robotik sistemlere geçmesi işten bile değil.

Sürücüsüz otomobillerden otonom çağrı merkezlerine kadar uzanan listede, yüksek eğitim gereksinimi istemeyen işlerde otonom sistemlere geçiş zaten yavaş yavaş başlamış durumda. Otomatikleşmiş belirli bir düzeni izleyen işlerin bir kısmı halihazırda robotlara teslim. Elbette robotların iş alanlarını ele geçirmesi beraberinde robotlarla iletişim halinde olmayı gerektiren yeni iş alanları oluşturuyor. Ancak bu alanlarda çalışabilmek için belirli bir birikim ve eğitime ihtiyaç var. Bu sebeple robot teknolojilerini büyümesini hızla sürdürürken, insanların gelecekte işlerini kaybetmemesi için şimdiden hazırlanmaya başlaması gerekiyor. Teknoloji trendinde eğitim önemini artırırken, robotlara yönelik algının da açılması şart.

Bu noktada devletlerin de halkı bilinçlendirmek adına yeni yapılanmalara gitmesi gerekiyor. Eğitim programlarının geliştirilmesi önem taşıyor. Daha karmaşık işlerde çalışabilecek yeni iş gücü eğitime ihtiyaç duyuyor. Gelişmiş yapay zeka ile başa çıkabilecek, programlama ile haşır neşir, veri yönetimi üzerine bilgili çalışanların yetişmesi gerekiyor. Diğer yandan söz konusu robot işçi tehlikesi sadece bireysel çalışanları değil küçük çaplı işletmeleri de tehlikeye sokuyor. Büyük fabrikalarda otonom robot sistemlerine geçiş için yeterli alan ve bütçe yer alırken, daha küçük çaplı veya butik işletmelerde otonom sistemlere geçiş imkanı olmaması durumunda, işletmenin geleceği pek parlak görünmüyor. İnsan gücü ve yüksek vergi ile çok daha az ve yavaş ürün üreten işletenin, daha gelişmiş bir teknolojiyle çok daha ucuz ve hızlı bir şekilde ürün üretebilen büyük çaplı işletmeye karşı şansı yok gibi.

Yeri gelmişken söyleyelim; devletlerin endüstriyel robotların kullanımı konusunda dikkat etmesi gereken bir diğer nokta da vergilendirme. Şirketlerin çalışan insan iş gücü için ödediği vergi için söz konusu robotlar olunca kanunda açıklar oluşuyor. Yakın zamanda Bill Gates‘in de üstünde durduğu bu konuya göre iş kanununda da değişiklikler olması olası. Devletin robotlardan elde edilecek geliri vergilendirmeye yönelik bir kanun oluşturması gerekiyor.

Öte yandan endüstriyel alanda insan iş gücünün robotlarla değişmesiyle başlayan bu durumla beraber gerek eğitim gerek birikim alanında herhangi bir gelişimi bulunmayan binlerce insanın ne yapacağı merak konusu.

Paylaş