Sniper Elite 4, önceki oyunun bittiği yerden başlıyor ve bu kez karakterimizi İtalya’ya sürüklüyor. Önceki oyunun bittiği yerden falan diyerek sanki takip ettiği bir hikaye varmış gibi hissettirdiysek özür dileriz. Zira öyle bir şey yok, yani oyunda bir hikaye yok. “Dürbünlü tüfeğe sahip bir asker lanet olasıca Nazilerle karşılaşır ve olaylar gelişir” minvalinde bir hikayeye sahip oyun. Yapımcılar bu oyunu yalnızca estetik ölümler görmek için satın aldığınızdan o kadar emin ki, daha fazlasını vermek için hiçbir emek harcamamışlar.
Pek çok kişi için bunun bir sorun teşkil etmediğinin farkındayız, ancak bizim için ediyor ne yazık ki.
Bakın elimizde durmaksızın Nazi avladığımız Wolfenstein isimli bir başka oyun daha var ve o oyun, iyi kötü bir hikaye anlatmak için yıllardır elinden geleni yapmaya çalışıyor. “Bir yerde çok acayip gizli bir belge var, görevin de bunu almak” dediğin zaman bir hikaye anlatmış olmuyorsun yani. Çok bir şey yapmalarına da gerek yok, mesela bir oyuna düşmanlar tarafından ele geçirilmiş olarak başlasak ve amacımız da bu durumdan kurtulmak olsa bile farklı bir tat katılmış olur. Aman neyse ya, kime ne anlatıyorsak…
SNIPER’A GENİŞ ALAN LAZIM
Senaryo kısmında gösterdikleri ketumluğu harita ve oyun alanı noktasında göstermemişler neyse ki. Önceki oyunların lineer yapısının aksine bu kez çok daha geniş haritalar bulunuyor elimizde ve açık dünya mantığıyla istediğimiz noktaya ilerleyebiliyoruz. Elbette bu durum Sniper Elite 4’ü bir açık dünya oyunu yapmıyor ancak görevlere istediğimiz noktadan ve istediğimiz şekilde yaklaşabilmek adına bir hareket alanı sağlanmış oluyor. Bu durumun oyuna yakıştığını belirtelim çünkü bir sniper olarak hedefimizdeki bölgeyi analiz etmek ve buna uygun olarak konuşlanacağımız noktayı belirlemek çok daha tutarlı bir hissiyat yaratıyor. Üstelik gerçekleştirilen bir başarısız atış sonrası yeriniz belli olduğunda kaderinizi kabullenip üzerinize koşturan düşman askerlerini avlamaya çalışmak yerine, gizlenerek farklı bir konuşlanma noktasına geçebilmek güzel olmuş.
Tabii oyunun merkezinde dürbünlü tüfekle Nazi avlamak olsa da, düşman bölgelerine gizlice sızmanız ve yakın temasın zorunlu olduğu durumlara düşmeniz de gerekiyor. Her ne kadar bu kısımların oynanış hissiyatı diğeri kadar tatmin edici olmasa da, tekdüzelikten kurtulmak adına varlığından memnun olduğumuz detaylar olduğunu söyleyebiliriz.