Sony 55HX850 incelemesi

24 Ağustos 2012 21:59


55HX850’nin heybetli kutusu derginin kapısında göründüğünde içinden de sağlam bir şeyler çıkacağını anlamıştık. Sağ olsun Sony bizi şaşırtmadı ve uzun zamandır gördüğümüz en karizmatik tasarımlı televizyonlardan biriyle bizleri buluşturdu. Her ay en az bir televizyon gören ofis arkadaşlarımız bile “vayy” nidalarıyla televizyonu kurmamızı seyretti. Bir şeyler izlemeye başladığımızda da herkes işi gücü bıraktı ve bize eşlik etti. Sony 55HX850’den bahsetmeye karizmatik sıfatını hak etmesinin gerekçesi olan Monolithic Design ile başlamak yerinde olur. Bu tasarım, özellikle televizyonların üzerinde durduğu stant ile kendini gösteriyor. Yeni nesil HX850’nin Bunchin standı aynı zamanda hoparlör görevi görüyor. Televizyon, stant üzerinde 6 derecelik bir eğimle, geriye yatık bir şekilde duruyor. Sony, bu 6 derecelik eğime gerekçe olarak insan gözünün normalde de hiçbir şeyi doğrudan görmediğini, bu nedenle televizyona öyle bir açı vererek gerçek hayatta gördüğümüze yakın bir deneyim sunmak istediklerini söylüyor. Monolithic Design elbette yalnızca stant ve televizyon birlikteliğinden ibaret değil. Televizyonlarda da ince işçilik söz konusu. HX850’nin kasasının arkası tamamen metalden. Pek tabii ki bu sağlamlığı artırıyor. Ön taraftan bakıldığında dikkat çeken şey ise televizyonun çerçeve kalınlığı oluyor. Ekranın kenarlarını çevreleyen gerçekten çok ince olan parçadan değil, siyah banttan bahsediyoruz. En büyük rakiplerinde neredeyse sıfır olan bu siyah alan Sony’de biraz fazla bırakılmış. Rahatsız etmiyor ama keşke daha dar olsaymış dedik. Sony incelik yarışında da elinden geleni yapmış, HX850’nin kasa kalınlığı yalnızca 3,5 cm.

RENKLER VE KONTRAST ONDAN SORULUR
Herkes televizyon üretiyor ama geçmişten gelen birikimin önemi Sony’nin sunduğu görüntü kalitesiyle bir kez daha ortaya çıkıyor. HX850, kontrast, renkler ve canlılık anlamında birçok rakibini geride bırakmayı başarıyor. Sony’ye has X Reality PRO görüntü motoru, bu kalitenin ortaya çıkmasındaki ana etkenlerin başında geliyor elbette. Fabrika varsayılanı olarak kontrastı biraz yoğun ve renkleri biraz canlı olan televizyona bir iki ufak müdahale yaptıktan sonra kusursuza yakın bir görüntü elde ediyorsunuz. “Ben bir iki ayarla yetinmem” diyenlerdenseniz, kişiselleştirebilmenin kapıları ardına kadar açık. Farklı resim modları, MPEG gürültü azaltma, siyah düzeltici, MotionFlow, kontrast zenginleştirici, net beyazlık, canlı renkler, detay düzeltici, kenar düzeltici ve ten doğallaştırıcı gibi kurcalayabileceğiniz ve ince ayar yapabileceğiniz birçok menü bulunuyor. Ne işe yaradıklarını okuyup ayarlamalar yaparak tam olarak istediğiniz görüntüyü elde edebilirsiniz. Özellikle belirtelim, HX850 kontrast konusunda gerçekten çok ama çok iyi. En dişli rakipleriyle karşılaştırma yapma fırsatımız olduğundan bunu gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz. Televizyonun Active Shutter teknolojisini kullanan üç boyut özelliği de oldukça başarılı. Özellikle yeni nesil, neredeyse çerçevesiz gözlüğü kullandığınızda çok daha konforlu bir deneyim yaşıyorsunuz. Lakin 3D’ye yönelik başka televizyonlarda gördüğümüze benzer pek fazla ayar seçeneği yok. İzlediğimiz görüntüye bakınca buna gerek olmadığını da söyleyebiliriz doğrusu. Sony’nin bazı konularda tabiri caizse biraz “ters” olduğu hepimizin malumu. Kendi bildiğini yapan yapıda olan firmanın medya ve format desteği konusunda hala sıkıntıları var. Örneğin televizyona NTFS formatlı sabit disk veya USB bellek bağlayamıyorsunuz, görmüyor. Diğer sabit disk ve belleklere attığınız dosyaları açıp açmayacağı da o anki keyfine kalmış gibi. Bazen görüp, açıyor bazen “çalınamıyor” diyip kestirip atıyor. Format desteğinin de zengin olduğunu söylemek zor. Yalnızca belli başlı video dosyalarını oynatabiliyorsunuz. Onda da zaten altyazı desteğinden mahrumsunuz. Akıllı televizyonların pazara hakim olmaya başlamasıyla televizyonların kullanıcı arayüzleri de evrimleşti. Ancak Sony bu noktada da biraz geride. Kutulardan oluşan ve siyah rengin hakim olduğu arayüz pek kullanışlı ve estetik değil. Üstelik arayüzün tepkileri de pek hızlı sayılmaz.

OPERA VE UYGULAMALAR
Internet TV olarak pazara giren Sony bu yıl bir parça değişikliğe gidirek Opera ile iş birliği yapmış ve ufak da olsa bir uygulama marketini kullanıcılara açmış. Buradan çeşitli oyunlar ve uygulamalar indirerek televizyonu biraz daha renklendirebiliyorsunuz. Bunun yanında Internet Video özelliğiyle aralarında YouTube, DailyMotion ve Vimeo’nun da bulunduğu birçok video servisine erişebiliyorsunuz. Televizyon izlerken dahi sosyal medyadan uzak kalamayanlar için izlediğiniz yayının sağ tarafında görünen kutucuklar yani Widget’lar arasında Facebook ve Twitter bulunuyor. Bunlar sayesinde tüm içerik güncellemelerini anlık olarak görebiliyorsunuz. İzlediğiniz yayına dair bir şeyler paylaşmak istediğinizde de SNS desteği sayesinde bunu kolayca yapabiliyorsunuz. Basit ama yararlı bir teknoloji olan TrackID ile de izlediğiniz bir içerikte çalan müziği anında bulabiliyorsunuz. Sonrasında çapraz arama yaparak o müziğin veya şarkının videolarına, kliplerine ulaşabiliyorsunuz. Televizyon üzerinde bir de Opera tarayıcı bulunuyor. Flash destiği olmayan tarayıcı televizyonlardaki birçok tarayıcının yaşadığı yavaşlık ve kontrol zorluğu gibi sorunlara sahip ancak çok sıkıştığınız anlarda işinize yarayacaktır.

Sayfa: 1 2 3

Paylaş