South Park: The Fractured But Whole incelemesi
YORGUN BİR SOUTH PARK
South Park: The Stick of Truth pek çok açıdan önemli bir oyundu. Daha önce çok defa gördüğümüz ana eserden esinlenme ama ortaya bambaşka bir şey çıkarma hatasına kesinlikle düşmemişti en basitinden.
Oyun öyle bir dizayn edilmişti ki, sanki oyuncuya bir South Park bölümünün içinde yer alma şansı tanıyordu. “Aman teknolojimiz var, basalım 3 boyutu” denmemiş, televizyon ekranında ne görüyorsak aynısı yansıtılmıştı. Eh, projenin tam kalbinde serinin yaratıcıları Trey Parker ve Matt Stone da olunca South Park’ın ruhunu tam anlamıyla yakalamayı başarmış bir oyun çıkmıştı ortaya. Ancak oyun dünyasının doğası gereği, bir devam oyunu yapıyorsanız “yeni” bir şeyler eklemek zorundasınızdır.
Televizyonda 20 sezon aynı karakterlerle, güncel konuları ele alabilirsiniz ancak konu oyun olunca yalnızca yeni bir hikaye yazmanız asla yeterli olmaz. Yapımcılar da grafiksel anlamda bir değişikliğe gidemeyecekleri için, oynanış mekaniklerine yenilikler eklemeye çalışmışlar. The Fractured But Whole, buna rağmen büyük oranda ilkiyle hemen hemen aynı oyun ne yazık ki. Tabii ki yepyeni bir hikayesi var ancak harita South Park olunca, gittiğiniz yerler bile değişmiyor. Bu; “Aynı oyunun laciverti” hissiyatı ilkinin aksine daha hızlı bir sıkılganlık yaşamamıza neden oldu maalesef. Eserin en güçlü yanı olan espriler, dokundurmalar ve tiye almalar da performans olarak selefinin gerisinde kalınca, ortaya fena olmayan ancak devam oyunu olarak kötü bir iş çıkmış. Zaten uzun bir süredir South Park’ın yorulduğunu, eskisi kadar yaratıcı olamadığını, benzer şakalarla günü kurtarmaya çalıştığını düşünüyoruz naçizane. Bu oyunda bunun etkilerini çok daha net bir şekilde gözlemleme fırsatı yakaladık…