Bu iki temel yapı sayesinde oyun eğlenceli olmayı başarıyor ancak kusurlarını görmezden gelmek de mümkün değil. Oyunun yapay zekası için “zeka” kelimesini kullanıyor olmaktan utanıyoruz örneğin. Size koşacağım derken suratını duvara yaslayıp tükenen mi dersiniz, iki adım mesafeden yüzünüze bakıp; “Nereye kayboldu, lanet olsun Jedi’ına da atom mühendisliğine de” diyeni mi dersiniz hepsi burada. Neyse ki bu aptallık Stormtrooper birliğine yakışıyor da pek rahatsız olmuyorsunuz. Teknik problemler ise daha fazla can sıkıyor ne yazık ki. Özellikle konsol tarafında görülen uzun bekleme süreleri (1 dakikayı aşıyor çoğu zaman) insana oyunu sildirtebilecek düzeyde isyanlar yaşatıyor. Soulsborne yapılı bir oyunda sık sık ölüp dirilmenin gerekli olduğu düşünülünce bu yükleme süreleri daha da göze batıyor haliyle. Oyunun zorluğunu kendi damak tadınıza göre belirleme imkanınız bulunuyor. Zorluğu artırdıkça düşmanlar daha saldırgan oluyor ve saldırı karşılamak (parry) için sahip olduğunuz zaman daralıyor. Açıkçası zorlukla beraber parry aralığının değişmesi sistemini sevmedik. Soulsborne oyunlarında olduğu gibi kusursuz bir zamanlama aralığı belirleyip sabitlemek çok daha doğru olurdu diye düşünüyoruz. ÇOK İYİ
Hikaye anlamında Star Wars Jedi: Fallen Order’dan çok bir şey beklememek en doğrusu olur. Standart bir Jedi karanlıkla mücadele ediyor öyküsü işlenmiş. Fallen Order daha ziyade oynanış elementleri ile ön plana çıkıyor ve keyifli bir yapı sunuyor. Eğer teknik problemler çözülür ve Sekiro’nun yapısı daha da iyi bir şekilde entegre edilebilirse bu seri çok iyi noktalara gelebilir. Bunu iyi bir ilk adım olarak görüyor ve EA’in karanlık girdabında kaybolmamasını temenni ediyoruz.