Sizi bilmiyoruz ancak geçen aya kadar bizim daha fazla Star Wars göresimiz kalmamıştı. Disney’in almasıyla birlikte o kadar kepaze bir noktaya gelmişti ki seri, mezara koyup üstüne kumu atmıştık. Ancak Kasım 2019 ile birlikte her şey değişti ve o özlediğimiz Star Wars yeniden hayata döndü. Son birkaç yıldır Star Wars denince sizin de mideniz ağzınıza geliyor mu? Disney zoru başararak dünyada belki de en azılı fanatik grubuna sahip eserden nefret ettirmeyi başardı. Haksızlık etmeyelim; bu süreçte iyi animasyon serileri ve Solo: A Star Wars Story gibi hiç de fena olmayan bir film de gördük ancak özellikle ana serinin devamı niteliğindeki filmler o kadar kötüydü ki, markanın adına leke sürülmüştü bir kere. Üstüne sayısız problemi ve ayıbıyla iki tatsız Battlefront oyunu da eklenince işler iyice tepetaklak bir hale geldi. Ancak nasıl oldu bilinmez, son dönemde durum değişmeye başladı. Önce Game of Thrones’un katilleri Benioff ve Weiss ikilisi Star Wars projesinden gönderildi, hemen ardından da The Mandalorian gibi tadına doyulmaz bir dizi karşımıza çıkıverdi. Birileri Star Wars ile ilgili doğru kararlar almaya başlamış olabilir miydi gerçekten? Dahası, arkasında EA olmasına rağmen iyi bir Star Wars oyunu mu yapıldı? Dünyanın sonu şimdi de gelmiyorsa ne zaman gelecek bilemiyoruz… HER ŞEYDEN ÖNCE BU BİR OYUN! Star Wars Jedi: Fallen Order hiç fena olmayan, son derece eğlenceli bir oyun. Evet, inanmayacaksınız belki ama bu bir oyun! EA sonunda Star Wars’u durmaksızın para getirecek ve yalnızca ismiyle dahi satacak bir “ürün” olarak görmekten vazgeçip oyun olabileceğine ikna olmuş anlaşılan. Battlefront serisinin bir oyunun sahip olması gereken süreçlerden geçerek tasarlanmadığı ortadaydı. “Nasıl insanları etkileyecek bir hikaye anlatabiliriz?” veya “Nasıl eğlenceli bir oyun deneyimi sunabiliriz?” gibi sorular sorulmamıştı yapım aşamasında. Her adımda; “Peki burada insanların para harcamasını nasıl sağlayabiliriz?” sorusu sorularak dizayn edilmişlerdi. Bu soruya verilen cevaplar sonucunda ortaya bir “oyun” çıkarmak elbette mümkün olmadı. Ancak Star Wars Jedi: Fallen Order’da bu tamamen değişmiş durumda. EA sahip olduğu alışkanlıklardan sıyrılmış ve yapımcı firmaya istediğini yapma özgürlüğünü vermiş. Evet, bunun sonucunda ulaşılan işin pek çok kusuru ve hatası bulunuyor ancak bunlar bir ürünün açıkları değil, bir oyunun eksikleri noktasında göze batıyor. Ve inanın böyle olunca sorunlar insanın gözüne çok daha az batmaya başlıyor. Yanlış anlaşılmasın; uzun zamandır teknik anlamda bu denli problemli bir oyunla karşılaşmamıştık. Yapay zekanın kahkaha attıracak düzeyde saçmaladığı, yükleme sürelerinin illallah dedirttiği, kaplamaların ancak canı istediğinde yüklendiği bir 2019 yapımı oyun var karşımızda. Ve buna rağmen Fallen Order için son derece eğlenceli bir oyun tanımını gönül rahatlığı ile yapabiliyoruz. Umuyoruz ki bu sonuç EA için gelecekteki projeler adına da bir ders niteliği taşır… HEM UNCHARTED, HEM DARK SOULS Respawn Entertainment, Fallen Order ile iki farklı oyun deneyimini bir araya getirmeye çalışmış. Uncharted ve Dark Souls’un bir çocukları olsaydı kabaca bunun gibi bir şeye benzerdi sanıyoruz ki. Haritada gezindiğiniz kısımlar buram buram Uncharted ve Tomb Raider esintileri barındırıyor. Platformlarda zıplıyor, çıkıntılara tutunuyor, kaygan zeminlerden kayıyor ve neredeyse hiç yerinizde durmuyorsunuz. Hatta hikaye gereği eski medeniyetlerden kalma mezarlara gidip, dev yapılardan oluşan bulmacaları dahi çözüyorsunuz. Platform mekaniklerinin kusursuz olduğunu söylemek pek mümkün değil. Bazen bir ipe tutunmak veya bir çıkıntıdan diğerine atlamak evrenin en büyük problemi haline gelebiliyor. Ancak mekanikler çalıştığı sürece birbirinden farklı tasarlanmış gezegenleri bu şekilde keşfetmek son derece keyifli olmuş. Bir Jedi’ı yönettiğimiz için Güç kullanımı da bu platform ögelerine başarıyla entegre edilmiş. SEKIRO İZLERİ Konu dövüş kısmına geldiğinde ise Soulsborne aroması damağınıza çalınıyor. Karşılama, kaçınma ve açık yakalama temelli dövüş sistemi herhangi bir Soulsborne oyununu oynamış kişiler için oldukça tanıdık gelecektir. Silahımız bir kılıç olduğu ve en temel savunmamız karşılama üzerine kurulduğu için hissiyat olarak en çok Sekiro’ya yakın olduğunu söyleyebiliriz. Hatta düşmanların saldırılarını karşıladıkça tükenen ve bittiğinde saldırıya açık hale gelmelerine sebep olan bir stamina barı da bulunuyor. Oyunu oynadıktan sonra Sekiro’nun sistematiğinin aslında Star Wars için ne denli uygun olduğunu anlıyorsunuz. Işın kılıcı kullanımını daha tatmin edici bir şekilde yansıtabilecek herhangi bir dövüş mekaniği düşünemiyoruz. Tabii Sekiro kadar başarılı bir şekilde entegre edilebildiğini söylemek mümkün değil ama özellikle ışın kılıcı kullanan boss mücadelelerinden büyük zevk alacağınızı düşünüyoruz. Genel olarak insansı rakiplere karşı yapılan kapışmalar oyunun en başarılı anlarını oluşturuyor. Bilimum uzay böceği ile uğraştığımız anlar için ise aynı şeyleri söylemek mümkün değil. Dark Souls köpeklerini hatırladınız mı? Heh işte onların uzaylı versiyonları bol bol karşınıza çıkacak, tatsız tatsız… YAVAN ZEKA Bu iki temel yapı sayesinde oyun eğlenceli olmayı başarıyor ancak kusurlarını görmezden gelmek de mümkün değil. Oyunun yapay zekası için “zeka” kelimesini kullanıyor olmaktan utanıyoruz örneğin. Size koşacağım derken suratını duvara yaslayıp tükenen mi dersiniz, iki adım mesafeden yüzünüze bakıp; “Nereye kayboldu, lanet olsun Jedi’ına da atom mühendisliğine de” diyeni mi dersiniz hepsi burada. Neyse ki bu aptallık Stormtrooper birliğine yakışıyor da pek rahatsız olmuyorsunuz. Teknik problemler ise daha fazla can sıkıyor ne yazık ki. Özellikle konsol tarafında görülen uzun bekleme süreleri (1 dakikayı aşıyor çoğu zaman) insana oyunu sildirtebilecek düzeyde isyanlar yaşatıyor. Soulsborne yapılı bir oyunda sık sık ölüp dirilmenin gerekli olduğu düşünülünce bu yükleme süreleri daha da göze batıyor haliyle. Oyunun zorluğunu kendi damak tadınıza göre belirleme imkanınız bulunuyor. Zorluğu artırdıkça düşmanlar daha saldırgan oluyor ve saldırı karşılamak (parry) için sahip olduğunuz zaman daralıyor. Açıkçası zorlukla beraber parry aralığının değişmesi sistemini sevmedik. Soulsborne oyunlarında olduğu gibi kusursuz bir zamanlama aralığı belirleyip sabitlemek çok daha doğru olurdu diye düşünüyoruz. ÇOK İYİ NOKTALARA GELEBİLİR Hikaye anlamında Star Wars Jedi: Fallen Order’dan çok bir şey beklememek en doğrusu olur. Standart bir Jedi karanlıkla mücadele ediyor öyküsü işlenmiş. Fallen Order daha ziyade oynanış elementleri ile ön plana çıkıyor ve keyifli bir yapı sunuyor. Eğer teknik problemler çözülür ve Sekiro’nun yapısı daha da iyi bir şekilde entegre edilebilirse bu seri çok iyi noktalara gelebilir. Bunu iyi bir ilk adım olarak görüyor ve EA’in karanlık girdabında kaybolmamasını temenni ediyoruz. DEĞERLENDİRME Yolculuğunuz sizi farklı gezegenlere ve lokasyonlara götürecek. Her birinin kendine has tasarımları ve tarzı bulunuyor. Bu maceralar uzay meraklılarını tatmin edecektir. Oyunun belirli oranda Metroidvania yapısı da bulunuyor. Zaman içerisinde edindiğiniz özelliklerle gittiğiniz yerlere geri dönmeli ve yepyeni alanlara ulaşmalısınız. Gezinme kısımları bol bol Uncharted ve Tomb Raider hissiyatı veriyor. Ancak tırmandığınız yapıları dikkate alınca bunu kendi dünyasına başarıyla yedirdiğini görebiliyoruz. Tüm bu macera boyunca BD-1 isimli bu sevimli droid de size yarenlik ediyor. Sadece bir dost değil, açılmaz denen kapıların çilingiri de aynı zamanda. Biz hastası olduk! PUANLAMA