TAMAM KAYDIK DA, YA SONRA?
Tüm bunlar oyunun keyifli kısımlarını oluşturuyor ama elbette madalyonun bir de öteki yüzü var. Son yıllarda çıkan pek çok oyunun düştüğü hataya Steep de düşüyor ve oyunun ilerleyen kısımlarında yeni içerikler sunabilme anlamında yetersiz kalıyor. Bir süre boyunca yeni parkurlar, atlayış noktaları ve görevler keşfetmek, farklı spor branşlarında kendini boşluğa bırakmak büyük bir zevk verse de, bir noktada oyun kendisini tekrara düşüyor. Şarkı söyleyen bir ağacı bulmanızı isteyen Dağ Hikayeleri gibi yan görevlerle bu monotonluk bir nebze giderilmeye çalışılsa da, bunun etkisi de çok uzun süreli olmuyor.
Özellikle kazanılan tecrübe puanlarının daha iyi bir sporcu olmaya yönelik hiçbir katkısının olmaması oyunun en büyük falsolarından. Geliştikçe sahip olduğunuz yegane ilerleme yeni kıyafetler ve ekipmanlar bazında kalıyor. Farklı hareketler, pasif yetenekler gibi geliştirme özellikleri oyuna eklenmemiş. Hal böyle olunca, yeni bir seviye atlamaya yönelik duyulan istek de her geçen saniye daha da azalıyor. Neyse ki Steep öyle açıp da saatlerce oynayacağınız bir oyun değil zaten. Hani, canınız sıkıldığında açıp bir saat takıldığınız ve stres attığınız oyunlar vardır ya, Steep tam olarak o oyun işte. Hiçbir zaman bağımlısı olmayacaksınız ama uzun bir süre de silmeyeceksiniz.
ARADA KAÇMAK İÇİN İDEAL
Ekstrem spor oyunlarını seven çok kemik bir kitle var dünyada ve bu kitle muhakkak ki Steep’i de çok sevecek. Ancak daha önce Tony Hawk’s Pro Skater veya SSX’e yönelik bir çekim hissetmeyenler bile Steep içinde kendilerine yönelik bir şeyler bulabilir. Çünkü burada yalnızca atlama ve zıplama yok, harika bir doğa ve keşfedilmeyi bekleyen sürüyle güzellik var. Canınız sıkıldığında kaçabileceğiniz veya arkadaşlarınızla birlikte partilerinize eşlik etmesi için aradığınız bir oyun varsa, Steep’e bir şans vermenizi kesinlikle tavsiye ediyoruz.