Gelelim oyunun farklılık anlamında elini taşın altına soktuğu kısma. Kara, deniz ve hava araçları arasında geçiş yapmak iyi kotarılmış. İstediğiniz an, yaklaşık bir saniye içinde aracınızı değiştirebiliyorsunuz. Arabanızla son sürat bir tepeden sıçrayıp, tam nehre düşecekken sürat teknesine dönüşerek yolunuza hız kesmeden devam etmek oldukça keyifli yansıtılmış. Tabii burada havada araç değiştirebildiğimiz bir yapıdan söz ettiğimiz için mantık sınırlarını göz ardı etmek gerekiyor. Zira uçakla gökyüzünde daireler çizerken bir anda arabaya dönüşüp, yüzlerce metre mesafeden düşerek hiçbir şey olmamış gibi yolumuza devam ettiğimiz bir yapıdan söz ediyoruz burada. Kesinlikle eğlenceli, orası kesin. Ancak ilk oyunda olduğu gibi burada da sürüş hissiyatının oldukça yetersiz olduğunu belirtelim. Kullandığımız araçların neredeyse hiçbirinde ne ruh var,
ne de heyecan. Yapımcı Ivory Tower’ın bu konuda daha çok fırın ekmek yemesi gerekiyor ne yazık ki.
ARADIĞINIZ OYUNA ŞU AN ULAŞILAMIYOR
Eğer can sıkıcı ve keyifsiz kısımlar buraya kadar sizi yıldırmadıysa şunu da belirtelim; oyun sizden sürekli olarak internete bağlı kalmanızı istiyor. Yani diyelim bir yarışla 20 dakika boyunca uğraştınız ve tam kazanmak üzeresiniz, eğer o anda internetiniz kesilirse geçmiş olsun, kendinizi ana menüde bulacaksınız. Tek başına oynamak isteyen insanları sürekli internet bağlantısına zorunlu bırakmak kadar çağ dışı bir düşünce yapısı yoktur herhalde. Kısacası; The Crew 2 ilk oyunun üzerine yeni bir şeyler eklemek istemiş ama ortaya bomboş bir içerik çıkarmaktan fazlasını yapamamış ne yazık ki.