GEÇMİŞE TAKILI KALMAK
Yapısal anlamda nasıl bir oyunla karşılaşacağınızı merak ediyorsanız, aklınıza getirmeniz gereken oyun kesinlikle Resident Evil 4 olmalı. Görsel tarzdan mekaniklere kadar her şey buram buram o oyunu hatırlatıyor çünkü. Ve evet, karşımızda kesinlikle aksiyonu ağır basan bir korku oyunu var. Hatta öyle ki, korku ögeleri fazlasıyla sınırlı kalmış bile diyebiliriz. The Evil Within’in verilen sözler ve anlatılanlarla taban tabana zıt bir görüntüsü var. Aslında oyuna başladığınızda beklentilere oldukça yakın bir görüntünün içinde buluyorsunuz kendinizi. Detektif Sebastian Castellanos, vahşi bir cinayet vakasını incelemek üzere ekibiyle birlikte bir hastaneye gidiyor. İçeriye adımını attığı andan itibaren korkunç derecede kanlı bir manzara ile karşılaşan dedektif, göz açıp kapayıncaya dek kendisini ayaklarından asılı bir şekilde sallandırılmış vaziyette buluyor. Bu noktadan sonra hayvani cüssesiyle yüreklere korku salan bir karakter ile kedi fare oyunu oynamaya başlayan Castellanos, yarım saat boyunca vücudunuzdaki her kasın çalışmasına sebep olacak kadar tedirgin edici eylemlerle karşılaşmak zorunda kalıyor.
İlk bölüm bitip, ormanlık bir alanda kendinize geldikten sonra ise her şey değişmeye başlıyor. Gerilimin tavan yaptığı atmosfer bir anda elde silah düşman avladığınız bir hale dönüşüyor ve The Evil Within, yapması gerekenleri bir anda tüketmişçesine boşluğa düşüyor.
Elbette bu durumu ne kadar olumsuz alacağınız tamamen size kalmış durumda. “Öyle tir tir titretecek bir korku oyunu istemiyorum ben zaten, Resident Evil 4’ün ayarı tam kıvamındaydı” diyorsanız bu oyundan keyif almamanız için hiçbir sebep yok. Ancak yine de, o açıdan yaklaştığımızda dahi RE4 seviyesinin bir tık altında kalındığını görüyoruz. Çünkü artık 2005 yılında değiliz ve aksiyon türü geçen dokuz yıl içerisinde çok önemli değişikliklere uğradı. The Evil Within’in en büyük problemi de kimlik karmaşası yaşıyor olması aslında. Mikami usta, en iyi bildiği aromayı hayata geçirmek isterken bir yandan da yeni mekaniklere sırt çevirmek istemeyince ortaya kişiliğinden emin olmayan bir oyun çıkmış. Gizlilik bölümlerinde The Last of Us esintilerini fazlasıyla hissedeceğinizi söyleyebiliriz.
Resident Evil 4 dünyasında yaşayan ancak The Last of Us’ın içindeymiş gibi hareket eden düşmanlar, çok daha orijinal bir içerikle karşılaşmak isteyenleri üzecektir haliyle. Bir kere şu etraftan şişe bulup bir yere fırlatarak dikkat dağıtma eylemini her hayatta kalma korku oyununda kullanmayı bırakmalılar diye düşünüyoruz. Tamam, sese duyarlı beyinsiz düşmanlar karşısında efektif bir yol olduğunu kabul ediyoruz ancak daha yaratıcı fikirler üzerinde çalışmaya engel olmamalı bu durum sanki. Bir de gerçeklikle alakası olmayan, normal bireylerin yer almadığı bu ortamlarda kim kullanıp atıyor ki bu boş şişeleri yani? Sağda solda sendeleyen ve naralar atan birkaç ayyaş görelim bari, gerçekçiliği artırır hiç olmazsa…
The Evil Within
► GİRİŞ
► GEÇMİŞE TAKILI KALMAK
► KANI BOL BULUNCA
► MİNİK ÇAKALLIKLAR
► AH BE USTAM!
► DETAYLAR
► PUANLAMA