The Sims 4 incelemesi

05 Kasım 2014 19:05


MEHTER ADIMLARI
Uzun süreli serilerin yeni versiyonlarından beklenen çok temel unsurlar vardır. Yaşanan teknolojik gelişmeler, yeni imkanların ortaya çıkması gibi unsurlar sebebiyle “olağan” şekilde bunların yaşanması beklenir. Ve bu durum sadece grafiklerle kısıtlı değildir aslında. Bir serinin yeni oyunu çıktığında, bir önceki haline göre daha serbest, daha akıcı ve daha az bekleten bir yapıda olmasını istersiniz. Çünkü normal olan budur. 2009 yılında çıkmış olan The Sims 3’ün yapabildiklerini, 2014 yılında çıkmış olan The Sims 4’ün çok daha rahat bir şekilde yapmasını ve hatta kat be kat üzerine çıkmasını beklersiniz. Üstelik de bu dönem yeni nesil zamanlamasına denk geldiyse. Ancak karşımızda bunun tam aksi yönünde gelişmiş bir süreç bulunuyor. The Sims 3’te evinizden rahatlıkla çıkabildiğinizi, mahallenizi gezebildiğinizi, içinde bulunduğunuz dünyada yaşadığınızı hissedebildiğinizi hatırlarsınız. The Sims 4’de bunu bulamayacaksınız, geçmiş olsun. Artık öyle etrafı gezmeler, mahalle ortamını hissetmeler falan yok. Evden çıkıp parka mı gideceksiniz? O halde bir yükleme süresi eşliğinde ışınlanmaya hazırlıklı olun.


Açık konuşmak gerekirse bu durumu tanımlayacak tek bir kelime geliyor aklımıza o da; rezalet! Beş sene önce çıkmış olan bir oyunda yer alan rahatlıkları bu oyunda nasıl sıkıntı haline getirmeyi başarmışlar anlamak mümkün değil. Şu haliyle oyun, kozmetik dokunuşlarda bulunulmuş The Sims 2’yi andırıyor uzaktan baktığımızda. Elbette detaya indiğimizde durum bu kadar vahim değil ve oldukça önemli geliştirmelerin yapıldığını da görüyoruz. Ancak sistematik anlamda bir eskiye dönüş olduğunu da söyleyebiliriz. Oyuna başladığınızda dikkatinizi çeken ilk konu sadelik oluyor. The Sims 4, önceki oyunlarda yer alan tüm “görsel” detay karmaşasını çıkarıp atıyor bünyesinden. Oyun açıldığında karşınızda beliren “play” seçeneğine basıp direkt olarak Sim dünyasına geçiş yapıyorsunuz. Bu noktada sizleri oyunun en temel özelliklerinden olan karakter yaratma ekranı karşılıyor.


Şunu çok açık olarak söyleyelim; The Sims 4, seri içindeki şimdiye kadar yapılmış en kullanışlı ve becerikli karakter yaratma ekranını barındırıyor. Görünüşü belirleyen seçenek imleçleri tamamen kaldırılmış ve bunun yerine farenizin gücü ile her noktaya hükmetmeniz sağlanmış. Artık karakterinizin her bölgesini farenizle tutup çekiştirerek büyütüp küçültebiliyorsunuz. Bu sistem, aklınızda oluşturduğunuz karakteri tam anlamıyla yaratabilmenizi sağlıyor. En azından fiziksel anlamda. Çünkü kıyafet ve renk seçeneklerinde aynı oranda bir özgürlük bulunmuyor. Bu tip “kısıtlamalara” oyunun başka noktalarında da rastladığımızdan isyanımızı sonraya bırakalım şimdilik. The Sims 4, karakter yaratma kısmına büyük önem veriyor ve bunu sadece fiziksel boyutta ele almıyor. Çünkü artık karakterinizi tanımlayan unsurlar içinde görünüşü kadar kişisel özellikleri de önem arz ediyor. Oyunda gerçekleştireceğiniz her eylem, kişisel özellikleriniz ve duygusal durumunuza göre belirleniyor. The Sims 4’ün en güçlü olduğu yer de tam olarak burası işte.


ÇOK DAHA DUYGUSAL
Öncelikle karakterinizi yaratırken ona bir “hedef” belirliyorsunuz. Sim dünyasında yaşadığı süreç boyunca ulaşmayı amaçlayacağı bu hedef doğrultusunda yapması gerekenler de değişkenlik gösteriyor. Bunun ardından da kişisel özelliklerini belirliyorsunuz. Ne kadar duygusal veya sinirli bir yapıda olacağı sizin seçimlerinizle şekilleniyor. Bunlar temel düzeyde daha önce de gördüğümüz yapı taşları. İşin rengi ise duygular devreye girdiğinde değişiyor. Artık oyunda yaşanan her bir değişkenlik karakterimizin duygu şeklini değiştiriyor ve bu durum oldukça başarılı bir şekilde ekrana yansıyor.


Mesela istediği bir şey olmadığı için “sinirli” duygu haline geçti karakterimiz. Bu andan itibaren normal hayat düzeninde yaptığı eylemleri bu duygu şekline göre gerçekleştirmeye başlıyor. Konuşurken sesini yükseltiyor veya buzdolabının kapısını çarparak kapatıyor. “Mutlu”, “üzgün, “utanmış”, “ilham almış” gibi pek çok duygu çeşidi yer alıyor oyunda ve bunların hepsinin yansımaları oynayışa büyük renk katıyor. Başta belirlemiş olduğunuz karakter özellikleri de, hangi duygu haline daha kolay geçiş yapacağımızı direkt olarak etkiliyor. Duygusal bir karakter “flirty” duygu haline çok da çabalamadan geçiş yapabiliyor. Bu noktada Maxis dersini gerçekten çok iyi çalışmış.

Sayfa: 1 2 3 4 5

Paylaş