Oyun kıtlığı çektiğimiz yaz döneminin sonlarına gelirken, küçük ve keyifli oyunlarla oyalansak da şöyle büyük çaplı bir oyunun hasretini yaşamaktayız. The Technomancer, neresinden bakarsanız bakın son derece kallavi bir oyun imajı çiziyor lakin bir süre sonra durumun pek de öyle olmadığını anlıyorsunuz. Bundan yaklaşık olarak üç sene önce Mars: War Logs isimli bir oyun sessiz sedasız piyasadaki yerini almıştı. Muhtemelen pek çoğunuzun varlığından dahi haberdar olmadığı bu oyun, Mars üzerinde geçen bir rol yapma oyunuydu. Dünyanın kökünü kurutan insanoğlu, çareyi Mars’a kaçmakta bulmuş ancak orada da burnunu pislikten kurtaramamıştı. Son derece ortalama bir kaliteye sahip olan yapım doğal olarak genel oyuncu kitlesine de ulaşmayı başaramamıştı. Yapımcı ekip Spiders, sonrasında Bound by Flame ile fantastik dünyalara sıçramış ve hiç de fena olmayan bir sonuç elde etmişti. Lakin firmanın takıntısı olsa gerek, daha önce başaramadıklarında bu kez muvaffak olabilmek ümidiyle yeniden Mars’a dönmeye karar verdiler. İşin ilginç yanı ise, The Technomancer’ın aslında Mars: War Logs’un devam oyunu olması. Lakin bunu neredeyse gizlemeye çalışıyor gibiler. İlk oyunu oynamayanlar bundan haberdar olması mümkün olamaz. Hiç sanmıyoruz ama Mars: War Logs’u oynadıysanız ve sevdiyseniz bu devam oyunu size göre demektir. BU KEZ OLACAK MI? Neyse ki bu kez ilk oyun gibi gözden kaçacak seviyede silik bir oyunla karşı karşıya değiliz. The Technomancer, firmanın bugüne dek yaptığı her anlamda en büyük oyun. Bütçesi ve içeriği ile AAA seviyesindeki oyunlardan hiç de aşağı kalır yanı yok. Lakin bu iyi bir şey olduğu kadar kendisi adına olumsuz da bir durum zira değerlendirilirken, bir AAA oyunundan beklenen ögeler üzerinden hırpalanacağı anlamına geliyor. Ve ne yazık ki, The Technomancer görüntüde ne kadar büyük olursa olsun, yapabildiklerinde hiç de beklenen seviyelere çıkamıyor. Yapımcı firma nasıl ki Bound by Flame’de Dark Souls’un pek çok özelliğini kopyala yapıştır yaptıysa, burada da Mass Effect olabilmek için yoğun bir çabaya giriştiklerini hissetmek pek zor değil. Tabii göz diktikleri şey türün en üst noktası olunca, oyuncular arasında “Mars Effect” şeklinde dalga malzemesi olmaktan da kurtulamadılar. Zira karşımızda bir rol yapma oyunu var ve bu türün sahip olduğu her elementi oyuncuya sunmaya çalışıyor. Karakter gelişimine imkan veriyor, topladığınız eşyalarla yeni silahlar yapmanıza olanak tanıyor, verdiğiniz kararların oyunun gidişatına doğrudan etki etmesi sağlanıyor vs. Ancak bunların hiçbirini tatmin edici bir şekilde ortaya koyamıyor. Bir kere her şeyden önce; Mars’ın çorak yüzeyini ele geçirme ve orada da insani yozlaşmamızı ortaya koyarak fraksiyonlara bölünmemiz hikayesi çoktan klişe seviyesine ulaştı. Şunu yeni bir fikirmiş gibi ortaya koymayı bıraksak hiç fena olmayacak gibi. Kısacası oyun daha en baştan, ilgi çekici olmaktan uzak hikayesi ile mücadeleye geriden başlamış oluyor. DÖN BABA DÖNELİM Lakin daha önce pek çok defa klişe konuları güzel işlemiş ve durumu toparlamış oyun gördük öyle değil mi? Belki de Technomancer da bunu yapmıştır? Cevabımız ne yazık ki hayır… Zira hikaye çekici olmaktan ne kadar uzaksa, bunu aktarım şekilleri de bir o kadar yavan. Hikayede ilerlememizi sağlayan unsur olan görevler o kadar sıkıcı ve kötü tasarlanmış ki anlamak mümkün değil. Oyunun tekrar ve tekrar ve tekrar aynı yerden sürekli geçmek zorunda kaldığımız, onu topla bunu öldür temalı sayısız görevin kafamıza atıldığı bir senaryo ilerleyişi var. Hayır, bu görev sistemiyle mükemmel bir hikayeyi bile çöp haline getirirsiniz zaten; kötü olanı daha kötü yapmaya neden bu kadar uğraşıyorsunuz ki? Bu duruma istisna olarak gösterebileceğimiz kısım, yoldaşlarımızla ilgili olan yan görevler olabilir. Çünkü onlar hiç de fena olmayan konulara değinen, daha tutarlı ve ilgi çekici ögeler barındıran görevler olmuş. Yolculuğumuz boyunca bol bol yol arkadaşı ile karşılaşıyoruz ve bazıları gerçekten de oyunun değerini bir tık yukarı çekmeyi başarıyor. TAM EĞLENECEĞİM BİR GÜLME GELİYOR Oyunun oldukça önem vermeye çalıştığı bir diğer kısım da dövüş mekanikleri. Karakterinizi geliştirirken birbirinden farklı dövüş stillerinde ilerlemesini sağlayabiliyorsunuz. Her stilin kendi yetenek ağacı bulunuyor ve bu sayede hangisinde uzmanlaşmak isterseniz ona ağırlık verebiliyorsunuz. Tavsiyemiz, hepsinden biraz biraz sahip olmak yerine tek birine odaklanıp en üst seviyelere çekmeniz olacaktır. Oyundaki düşman yapısı ve yapay zeka da o kadar kötü ki, kendinizi ciddi anlamda geliştirmezseniz fazlasıyla zorlanmanız olası. Güya bizim karakterimiz özel bir birlik olan Technomancer’lardan biri ama nasıl oluyorsa standart silahlı düşmanlar bile tek atıyor. Zaten bu başlı başına karakterinizin altyapısını sarsan bir durum iken, ne kadar gelişirseniz gelişin bu durumun fazla değişmemesi işi iyice can sıkıcı bir hale getiriyor. Zira siz geliştikçe düşmanların vuruş gücü de artıyor ve size tek atmaya devam ediyorlar. Elektrik aromalı Technomancer güçlerini kullanmak keyifli ve geliştikçe dövüşlerde çok daha başarılı bir hale geliyorsunuz elbette. Ancak düşmanlarınızın görmediğiniz noktalardan ve hatta kimi zaman duvarların arkasından sizi tek seferde yere indirmesi keyfinize limon sıkarak tam zevk alacakken hevesinizi kursağınızda bırakıyor. KAŞI GÖZÜ HİÇ OYNAMIYOR Oyunun her şeyi de kötü değil elbette. Her ne kadar lokasyon olarak Mars’ın tercih edilmesini artık yanlış bir karar olarak görsek de, Mars üzerinde oluşturulan yerleşim yerleri ve bölge tasarımları hiç de fena değil. Estetik ve yenilikçi olmak adına uğradığımız her bölgenin ilgimizi çektiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Ne yazık ki oyunun bütçesi firmanın en büyük işi olsa da rakiplerinin yine de oldukça gerisinde olduğundan, grafik gücü bu tasarımsal güzelliklerin gerçek potansiyellerinin ortaya çıkmasına engel olmuş. Eminiz ki tasarım ekibinin elinde daha fazla imkan olsaydı, ortaya son yılların en çok konuşulan harita tasarımlarından birini çıkarabilirlerdi. Lakin bu haliyle de hiç fena değiller. Aynı şeyi karakter modellemeleri için söyleyemiyoruz. Yıllar öncesinden kopup gelmiş gibi duran karakterlerin özellikle duygusuz yüz ifadeleri bizi bizden aldı. Zerre mimiğin yer almadığı bir yüzle bize yaşamın sırrını anlatsan ne olur? Elbette istikrarı bozmamak adına seslendirmelerde de aynı kalitesizliği sürdürmüşler, en azından tutarlılıklarını kutlamak lazım… BİZCE UZAK DURUN The Technomancer’ın iyi bir oyun olmasını yürekten istemiştik biz. Zira Inside gibi muazzam yapımlar bizlerle olsa da, şöyle kallavi boyutta güzel bir oyun oynamayalı uzun zaman oldu. Neyse ki eylül dönemi yaklaşıyor da bu sıkıntılarımızdan kurtuluyoruz. Üzülerek söylemek durumundayız ki bu oyunu kimseye tavsiye etmiyoruz. Ancak Steam indirimlerinde uygun bir fiyatta yakalarsanız, alıp bir bakabilir ve kendi damak tadınızla değerlendirebilirsiniz. DETAYLAR Oyunun pek çok yönünü eleştirebiliriz ancak harita tasarımının hakkını vermemiz gerekli. Gittiğiniz her bölge, bu ve bunun gibi güzelliklerle dolu… İnsanlarla çatışmak son derece sıkıcı ve keyifsiz. Ancak yaratıklar söz konusu olunca daha iyi bir performans sergilenmiş. Özellikle bazı bosslar cidden unutulmayacak cinsten. Karakterinizin 3 farklı dövüş stili ve bir tane de Technomancer gelişim ağacı bulunuyor. Kazandığınız puanları dağıtırken tercih yapmakta epey zorlanacaksınız. Crafting, oyuna sanki koymadılar demesinler düşüncesiyle eklenmiş. Hani ne varlığı bir anlam ifade ediyor, ne yokluğu oyundaki performansınıza etki gösterecek düzeyde. PUANLAMA