The Witcher 3: Wild Hunt incelemesi

06 Haziran 2015 22:00

WITCHER 3 ÖVÜYORUZ

Kafanızda hala bir soru işareti varsa önce onu bir kaldıralım. The Witcher 3 tek kelimeyle mükemmel. Yılın oyunu olması fazlasıyla muhtemel, hatta yıllar sonrasında bile en iyi RPG’ler arasında parmakla gösterilebilir. Witcher 3 her kadı kızında olacak kadar kusurlarıyla sevilecek, ne olursa olsun burun kıvıranlara karşı hararetle savunulacak bir oyun. Witcher ve Witcher 2’nin hatalarından dersler çıkarmış ve piyasadaki rakiplerinin yaptıklarından çok daha iyisini yapmayı kafasına koymuş. Tek bir parçasıyla parlamayı göze almamış; oynanabilirliğinden senaryosunun derinliğine, görevlerinin zenginliğinden karakterlerin işlenişine, atmosferi ince ince saran müziklerinden kendisine hayran bırakan görselliğine kadar her kalemde kıskandıracak kadar iyi iş çıkarılmış.

Eğer hala yeni nesil bir konsol sahibi değilseniz veya güncel oyunları çalıştırabilecek bir PC’niz yoksa, bir şekilde sahip olma aşkıyla tutuşabilirsiniz. Bize kalsa iki sayfa incelemenin hepsini övgü cümleleriyle doldururuz ancak biraz detaylara insek iyi olacak artık. İlk olarak şu çok konuşulan ve nasıl yapılacağı merak edilen harita işine bakalım.


YARI AÇIK DÜNYA
Oyun açıklandığında Skyrim’in yaklaşık üç, GTA V’in ise bir buçuk katı bir haritaya sahip olacağı söylenmişti. Dahası, bu harita ile birlikte açık dünya oynanışı da Witcher serisine dahil oluyordu. RPG sevenler için bu büyüklükte bir harita ve açık dünya olması muhteşem bir haber olabilirdi ancak Witcher serisinin fanatikleri endişelenmişti. Bu sistemin seriye yakışmayacağını ve hikaye anlatımına zarar vereceğini düşünüyorlardı. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki bu endişelerin hepsi yersiz çıktı. Oyunun bu kadar büyük bir haritaya sahip olmasından ve mantıklı düşünülmüş açık dünya sisteminden çok memnun kalacaksınız.

Öncelikle haritanın Skyrim gibi tamamen açık olmadığını belirtelim. Evet, oynanış yapısı açık dünya şeklinde ama bu dünyanın tamamının açık olduğu anlamına gelmiyor. Tüm harita bölge bölge ayrılmış ve siz oyunda ilerledikçe bu bölgeler arasında ilerliyorsunuz. Kulağa sınırlandırılmış gibi geldiğinin farkındayız ama hiç öyle değil. Oyunun mantık sınırlarını zorlayan büyüklükteki haritası sayesinde bölünmüş her bir bölge dahi başka bir oyunun sahip olabileceği kadar alan kapsadığından bu sınırlandırılmışlığı hiç hissetmiyorsunuz. Karakter gelişiminiz ve tonlarca yapabileceğiniz şey için zamana ihtiyaç duymanız ve bu zamanı her bir bölgeyi karış karış keşfetmek için kullanacak olmanız sayesinde zaten bir bölgeyi bitirdiğinizde otomatik olarak diğer bölgeye geçme vaktinizin geldiğini anlıyorsunuz. Witcher’ın hikaye örgüsü ve anlatım tarzı Skyrim’den farklı olduğundan harita kullanımını bu şekilde tercih etmelerini biz çok başarılı bulduk. Oyunda ilerledikçe tüm haritanın ortaya dökülmesi ve gittiğiniz her bölgeye hızlı ulaşım gerçekleştirebiliyor olmanız sayesinde de güçlenmiş bir Geralt ile keşfin tadı daha da lezzetli hale geliyor.

Sayfa: 1 2 3 4 5 6

Paylaş