Deneycilik veya empirizm, doğuştan hiçbir bilgiye sahip olmadığımızı ve ancak deneyimlerimiz sonucu bilgiye ulaşabileceğimizi söyler. Locke, Hume, Berkeley, Hobbes ve Bacon gibi, empirist felsefe akımının en önde gelen isimlerinin tamamının Britanya Adası’ndan çıktığı düşünülünce, The Witness’ın devasa bir adada geçiyor olmasının alt metnini görmezden gelmek mümkün olmayacaktır (benzer bir alt metin uygulaması için bakınız; Lost – John Locke ilişkisi).
Alabildiğine yüzeysel yaklaştığınızda The Witness, boş bir adada aylak aylak dolaştığınız ve önünüze çıkan bulmacaları çözdüğünüz basit bir oyundan fazlası değil aslında. Ancak arkasındaki felsefi yaklaşımı yakaladığınızda, Blow’un tasarladığı en ufak detayın bile bu deneyci yaklaşıma ne kadar kusursuz bir şekilde hizmet ettiğini daha net gözlemleyebiliyorsunuz. Oyunun başlangıç saniyesinden bitiş anına dek, hiçbir bilgi size kendiliğinden sunulmuyor. Ne yapmanız gerektiği sizin deneyimleriniz ve eylemlerinizle hayat buluyor. Bu bile tek başına devrimsel bir hareket aslında.
BU SİZİN DENEYİMİNİZ
Yapısal özellikleri nedeniyle The Witness’ı, The Talos Principle ile kıyaslamak oldukça mümkün. Her iki oyunda da benzer atmosfer, ilerleyiş ve yönelimler var. Ancak ciddi şekilde ayrıldıkları bazı noktalar da var. The Talos Principle, doğrudan felsefe yapıyor
ve kendi sorduğu sorularla sizi bu felsefenin içine çekiyordu. The Witness ise buna yalnızca zemin hazırlıyor. Soruları, yaklaşımları ve düşünceleri kendiniz oluşturuyorsunuz. The Witness’ı, sorgulamaya açık bir beyni daha rahat çalışmaya teşvik edecek izole bir mağaraya benzetmek mümkün. Mağara, felsefi soruları soran değil, bunları sordurmaya sizi hazırlayan olgu.
Oyunda, bir bulmacayı çözmeye çalışıp başarısız olduğunuzda, bakmakla yetinmeyip görmeniz gerektiğini öğretme çabası var. “Şimdi şunu yap, şimdi de bunu yapman gerekiyor” gibi direktiflerin önünüze sunulmuyor olması da bundan. The Witness’ın öyle ustaca belirlenmiş bir harita tasarımı ve bulmaca dizilimi var ki, kendi eylemleriniz sonucu öğrenme şematiğini sizin oluşturmanızı sağlıyor. Kısacası balık tutmuyor, balık tutmayı öğretiyor.