KENDİ AKLINIZA GÜVENİN
Bunu yaparken de çok basit bir sistem kullanıyor. Karşınıza çıkan tüm bulmacalar; belirli panellerin üzerine yerleştirilmiş, iki noktayı bir araya getirme amacını güden yapılara sahip. İçerikleri ve kuralları zaman içinde değişse de bu mantık hiçbir zaman değişmiyor.
Kimisi çok kolay, kimisi ise isyan ettirecek kadar zor olan bu bulmacaların en güzel yanıysa, ilerledikçe zorlaşma sistemine
sahip olmamaları.
The Witness’ın dünyası açık bir dünya ve her bulmaca daha en baştan ulaşımınıza açık bir durumda. Oyunun
ilk yarım saatlik zaman diliminde, ne yapacağınız hakkında hiçbir fikre sahip olmadığınız bir bulmacaya denk gelmeniz oldukça muhtemel. Normal şartlarda ne yaparsınız? Açarsınız YouTube’u ve bulmacanın çözümüne bakarsınız değil mi? Burada ise sadece vazgeçiyorsunuz. O bulmacaya arkanızı dönmeniz ve The Witness deneyimine devam etmeniz, cevap arayışınız haline geliyor. Zaman içinde deneyimleriniz sonucu bilgiye ulaşınca, aslında ne yapmanız gerektiğini de anlamış oluyorsunuz. “Dur, sakinleş, bir adım geriye
git, derin bir nefes al ve etrafına bak. Cevabı bulacaksın” diyen bir oyun var elimizde. Bunun ne kadar kıymetli olduğunun farkında mısınız?
TEŞEKKÜRLER JONATHAN BLOW
Tıpkı Braid gibi The Witness da anlatmak istediklerini yan güzellikleriyle desteklemeyi fazlasıyla başarıyor. Dünyası ayrı güzel, sanat yönetimi bir başka güzel… Tek sorunu, herkese göre olmaması. Sabırsız, merak duygusuna sahip olmayan, sorgulamayı sevmeyen oyuncular burada aradıklarını asla bulamayacak. Ancak bakmakla yetinmeyip, görmeyi tercih eden biriyseniz, son yılların belki de en güzel oyunu tam da burada sizleri bekliyor demektir.