Levent Tuna, Ford tarihinin en iddialı projelerinden biri olan “Elektrikli SuperVan”ı öne çıkanlarıyla anlattı.
Elektrifikasyona geçiş sürecinin birçok ikonik model için taşları yerinden oynattığına artık çok daha sık şahit olmaya başladık. Bu hareketli günler, kimi zaman sevindirici kimi zaman ise vedalar odağında üzücü gelişmeleri beraberinde getirdi. Hikayenin güzel giden bölümlerinden birinin başrolünde ise Ford Transit var. Türkiye’de üretilerek birçok önemli ülkeye ihraç edilen Transit rozeti de pazarın dinamikleri gereği “e-Transit” rozetiyle yollara çıkıyor.
Transit’in göz önünde olan ticari yüzü kadar, kendi içerisinde belkide pek çok kişinin gözden kaçırdığı bir “hız macerası” var. SuperVan adıyla uzun süredir özel projelerle dikkatleri üzerine çeken model grubunun yeni nesliyle geçtiğimiz haziran ayında tanıştık. İlk kez tamamen elektrikli altyapı üzerine inşa edilen SuperVan, vadettiği performans ve güç değerleriyle Ford tarihine de geçti. Bu projenin altında Türk tasarımcı Levent Tuna’nın imzası olmasıysa, süreci bizler için daha dikkat çekici seviyeye getiriyor.
Sevgili Levent Tuna’nın kendi ağzından “SuperVan4” projesini dinlemeden önce, SuperVan rozetinin tam olarak ne anlama geldiğini anlamak gerekiyor. Tozlu rafları biraz kurcaladığımız zaman Ford içerisindeki SuperVan macerasının 70’lerin başına kadar uzandığını görüyoruz. Üretim macerası 60’ların ortalarında başlayan Transit için sınırların bambaşka bir boyuta taşındığı ilk projede, şasi üzerinde yapılan geliştirmelerin yanında motor tarafı da dillere destan bir entegrasyonu beraberinde getiriyor. LeMans yarışlarında bizlere unutulmaz maceralar yaşatan, tasarım limitleri sebebiyle tarihe “Gurney Bubble” gibi terimleri de kazandırmış Ford GT40’ın motoru, Transit ile bir araya getirilerek SuperVan macerasının başlatıldığını görüyoruz. V8 makinenin 400 beygir güce sahip olan modelin 240 km/s gibi bir ticari araç için hayal bile edilemeyecek limitleri karşımıza çıkıyor.
İkinci SuperVan projesi içinse Ford’un 80’lerin ortalarına kadar beklediğini görüyoruz. İkinci nesil Transit’in merkezde olduğu bu projede, bu kez sekiz silindirli Cosworth motorunun kullanıldığı bir şema karşımıza çıkıyor. Mark II projesi de 280 km/s’lik hız limitiyle bir önceki neslin limitlerini bir adım yukarıya taşıyor. Transit’in üçüncü nesile geçmesiyle birlikte bu kez 1994 yılında SuperVan3 projesi örtülerinden kurtuluyor. Ford içerisinde tarihi 50 yılı bulan SuperVan macerasının günümüzün trendi olan elektrik gücüyle buluşmasıysa, daha önce görülmemiş teknik değerleri ortaya koydu. Geçtiğimiz yaz döneminde tüm dünyaya lanse edilen SuperVan4 projesini bizler için ekstra özel kılan ise başarılı tasarımcımız Levent Tuna’nın imzasını taşıması oldu. Biz de kendisiyle hem macerasını, hem de elektrikli SuperVan’ı konuştuk.
Elbette. Ben Eskişehir’de dünyaya geldim. Hayatımın bir bölümü Bursa’da bir bölümü de İstanbul’da geçti diyebilirim. İstanbul’a gelişim Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ni kazanmam ile oldu. Eğitim sürecimin ardından 2012 yılında Ford Otosan’da işe başladım. Yaklaşık 7,5 yıl Otosan’da çeşitli projelerde çalışıp ekip arkadaşlarımızla emek verdik. Bunlardan en sonuncusu ve benim için en özeli olan “F-Vision” projesini tasarladım. 2020 yılı benim için önemli dönüm noktalarından oldu ve Ford Köln’de çalışmaya başladım. Şu anda burada 2,5 yılı tamamladım. Burada da çeşitli projelerde çalıştım ama bu projelerden benim için en özeli 23 Haziran’da gösterimi Goodwood Hız Festivali’nde gerçekleşmiş olan “SuperVan4 projesi” oldu.
SuperVan’ın geçmişine baktığımızda, 1971’de İngiltere merkezli olarak GT40 motorlu bir yarış aracı olarak tasarlandığını görüyoruz. Sonrasında ise her yeni jenerasyonun olmazsa olmazlarından bir aileye dönüştü. Bence SuperVan, Ford çatısında sportif sürüşün her araç için önemli olduğunu göstermek adına özel bir model. SuperVan3’ün yapılmasının ardından firma uzun yıllar beklemeye geçti. Yeni neslin hayata geçirilmesiyse gördüğünüz gibi bizim dönemimize kadar uzanıyor.
Benim için tasarım deneyimimde en hızlı başlayıp tamamlanan projelerden birisiydi. Ford Design ekibi olarak Aralık ayında çizmeye başladık, iş Ocak başına doğru tamamen şekillenmiş ve Stard’a göndermek üzere hazırlanmıştı. Bu süreler araba sektörü için rekor sürelerdir. Sektörde olanlar neden bahsettiğimi çok iyi anlayacaklardır.
Sürecin başında stüdyolar arası bir yarışma düzenlendi ve dış tasarımı için benim yaptığım alternatif seçildi. Bununla beraber ilk defa bir yarış aracı üzerinde de çalışma fırsatı bulmuş oldum. Projenin yürütülmesi sırasında zaman çok yetersiz olduğundan hatasız bir süreç geçirmemiz gerekiyordu. Ekipteki arkadaşlarımızın üzerine de büyük yükler bindi. İşin sonunda bu kadar nadiren açılan efsane bir projede çalışmanın verdiği hazzın tarifsiz olması sebebiyle herkes severek ve isteyerek kendinden katarak çalıştı diyebilirim.
Aracın şasi ve gövde tasarımının benzersiz olduğunu çok net bir şekilde ifade edebilirim. Üst gövdede Transit’ten bazı esinlenmeler olsa da alt tarafa doğru indikçe SuperVan tamamen yarış formuna dönüşüyor. Arka spoiler kısmına bakınca bunu çok net görüyorsunuz. Entegre edilen kanat tasarımı ile beraber maksimum süratte 500 kilogramlık yere basma kuvveti yakalanıyor ki bu da estetik bir fikrin aynı zamanda nasıl işlevsel olarak kullanılabileceğini gösterir nitelikte.
Dört tekerlekten çekişe sahip olan SuperVan4, 0’dan 100’e hızlanmasını 1,8 saniye altında tamamlayabilen bir araç. Bu değer süper spor araçların çoğundan ileride. Son hızı da 320 km/s ile sınırlandırıldı. Bu özellikler projemizi en hızlı sıfır emisyonlu Van olmanın yanında şu an için üretilmiş en hızlı Ford yapıyor. Goodwood Hız Festivali kapsamında attığı tur ve yaptığı zaman ile de bunu kanıtlamış durumda. 46,58 saniyelik inanılmaz bir tur zamanı yakaladı. Bu değer Ford GT MK2’den 5,46 saniye daha hızlı. Meraklılarının bileceği üzere, pistin dinamikleri düşünüldüğünde bu çok ciddi bir fark. SuperVAn’da; “Yol”, “Pist”, “Drift” ve “Ralli” gibi sürüş modlarına da yer verildi. Bu da aracı farklı disiplinlerde koşturabileceğimiz bir yarış makinesi haline getiriyor. Elektrikli SuperVan’ın serüveni daha yeni başladı diyebiliriz. Bundan sonra çeşitli pistleri turlayarak zamanlar elde edecek ve Ford’un sürüş dinamiklerini bu kadar yüksek ağırlık merkezi olan bir araçta bile nasıl koruyabildiğini bizlere gösterecek.