İtalya, Yunanistan, Meksika gibi dünyadaki bazı ülkelerin isimleri sınırları içinde yükselen birkaç tarihi harikayla birlikte anılıyor. Ama ne yazık ki bu eserlerin pek çoğu, zamana ve geçen yüzyıllara yenik düşerek birer yıkıntı olmaktan kurtulamıyor. Peki, bu eserlere görkemlerini kaybetmemiş ilk hallerinde tekrar bakmaya ne dersiniz?
Dünya üzerindeki sayısız yerin topraklarında, orada yaşamış olan büyük uygarlıkların geride bıraktığı eserler yükseliyor. Gün geçtikçe zamana yenik düşen bu tarihi harikaların birçoğunun ise nasıl yapıldığı hala bilinmiyor fakat teknoloji sayesinde Partenon, Jüpiter Tapınağı, Güneş Piramidi gibi eserlerin ilk hallerinde nasıl göründükleri hakkındaki merakı gidermek mümkün.
Eski zamanlarda Yunan bilgelik ve savaş tanrısı Atena’nın altın heykeline ev sahipliği yapan bu tapınak, Yunanistan’ın tarihi Akropolis bölgesinde bulunuyor. 1687’de Bizans-Osmanlı arasındaki savaş sebebiyle yapıtın çoğunluğu zarar görse de yapıt, günümüzde hala fark edilebilir bir şekle sahip ve turistlerin gözde mekanı.
Bir Maya kalıntısı olan Cobá, Meksika’nın Quintana Roo eyaletinde bulunuyor. Yerleşimin milattan önce 100 ile milattan sonra 100. yüzyıllar arası başladığı düşünülen bölgede yer alan Nohoch Mul, yaklaşık 41 bin metre ile dünyanın en uzun Maya piramidi olma özelliğine sahip. Bu tarihi yer, 1800’lerde keşfedilse de etrafını saran kalın orman örtüsü sebebiyle 1973’te ancak halka açılabiliyor. Şimdilerde ise kendisine rahatlıkla ulaşılabiliyor.
Roma’da bulunan bu meydan, içinde bir değil tam dört tapınak kalıntısı barındırıyor. 1920’lerde bir inşaat kazısı sırasında keşfedilen meydandaki B tapınağının, dördü arasında en yenisi olduğu biliniyor. Meydanda ziyaretçileri ise sadece arkeolojik bir alan değil aynı zamanda birçok kedi de bekliyor. İsteyenler kedileri besleyebiliyor ve hatta sahiplenebiliyor. İşte tapınak -kediler hariç- eski görkeminde böyle görünüyor.
Teotihuacán’ın Meksika’da bulunan ilk kent merkezlerinden biri olduğu ve 1-7. yüzyıllar arası inşa edildiği biliniyor. Şehri kuranlar hakkında şimdi bile elde pek bir bilgi bulunmuyor fakat bölgedeki ilk şehirleri kurduktan sonra ortadan kayboldukları düşünülüyor. Teotihuacán’daki en uzun bina olan Güneş Piramidi ise eski şıklığına sahipken yukarıdaki gibi görünüyor.
Gökyüzü tanrısı Jüpiter için dikilen bu tapınak, Napoli Kıyısı’nda antik bir Romalı şehri olan Pompeii halkının, zamanında, din yaşamında merkezi bir konumdaydı ve şehri milattan sonra 79. yüzyılda yok edecek olan Vesuvius Dağı’nın tam önünde duruyordu. Site ve kalıntısı ise 16. yüzyılda bir kazıda keşfedildi. Günümüzde turistlerin uğrak noktalarından biri olan tapınak, 1. yüzyıl Roma şehrinin günlük yaşamı hakkında da bilgiler veriyor.
Yapıldığı ilk günden beri kutsal bir mekan olarak görülen Luxor Tapınağı, üçüncü Amenhotep tarafından yaptırıldıktan sonra ikinci Ramses tarafından tekrar onarıma çekiliyor. Bir avluya açılan sütunlu devasa bir kapı görevi gören tapınak, zamanında girişleri korumakla görevli sfenkslerin bulunduğu bir caddeyle Karnak Tapınağı’na bağlıydı. Şimdi ise ülkenin uzun soluklu tarihine tanıklık etmek isteyenlerin gözde lokasyonları arasında yer alıyor.
Yaklaşık 120 kilometre boyunca ilerleyen Nick’in Kalesi veya diğer adıyla Hadrian’ın Duvarı’nın geçmişi, milattan sonra 1. yüzyıla kadar uzanıyor. Tarihçiler, bu duvarın neden inşa edildiğini hala tartışsa da eldeki en net teori, Hadrian’ın Roma İmparatoru olduktan sonra imparatorluğunu güçlendirmek için bir duvar yaptırmak istemiş olması. Güvenliği artırmak için mil kaleleri olarak da bilinen hisarların yaklaşık bir Roma mili (1,852 km) aralıklarla duvara inşa edildiği biliniyor.