Korku oyunu türü belirli bir kalıba sıkışmış durumda. Bilimum yaratığın bulunduğu ortamlarda dolaşmak veya kan gölüne dönmüş hastanelerde gezinmek düsturundan çok az oyun sıyrılabiliyor. Halbuki bundan çok daha bilindik bir klişe var ve bu ilk kez Until Dawn ile oyun dünyasına taşınıyor. Bir gün bir grup genç, adrenalinleri (hormonları?) fazla geldiğinden şehirden olabilecek en uzak noktadaki bir kulübeye yolculuk yapmaya karar verir. Bu kulübe öyle bir noktadadır ki ne cep telefonu çeker, ne de başka bir insanın yaşam izine rastlanır. Zaten muhtemelen son 50 yıldır kimse de gitmemiştir oraya. Ama bizim gençlerimiz gider, çünkü kanın deli akması bunu gerektirir. Grubumuzda mutlak suretle birkaç çift ve birkaç eski sevgili yer alır. Bu önemlidir çünkü bu çiftler gruptan ayrılmalı ve olabilecek en tenha köşede sevişmelidir. İşveli dakikalarda yer alamayan, mümkün mertebe gereksiz komik veya şişman diğer arkadaşlar ise birbirlerine korku hikayeleri anlatmak olsun, elektrikleri çalışmayan bodruma inip çer çöp toplamak olsun aksiyonlara girer. Tüm bunlar olurken de mutlaka kimliği belirsiz bir şahıs ağaçların arasından gençlerimizi röntgenlemelidir. Bak bu olmazsa tüm yapı bir anda çöker. KLİŞELER PARODİSİ Nasıl, tanıdık geldi mi? İstisnasız hepimizin bildiği ve klişe haline gelmiş gençlik korku filmi senaryosu üç aşağı beş yukarı böyle bir şey. İlginçtir ki, bugüne dek hiçbir korku oyunu bu temayı kullanmayı tercih etmemişti. Belki yeterince klişe olduğundan, belki de korkutmaktan çok güldürdüğünden, bilemiyoruz. Ancak Until Dawn’ın hikayesi işte tam da aromayla hazırlanmış. Birbirinden hormonlu sekiz genç, haritada dahi yeri gösterilmeyen bir dağın tepesindeki kulübeye gitme kararı alır. Neden? Çünkü bir sene önce aynı kulübeye yine gitmişlerdir ve o sırada iki arkadaşları ortadan kaybolmuştur. Bunlar da her akıllı insanın yapacağı gibi aynı yere tekrar gitmeye karar verir. Menümüzde yukarıda bahsetmiş olduğumuz çiftler, eski sevgililer, gereksiz komikler ve röntgenci manyakların hepsi yer alıyor. Yani hikaye alabildiğine klişe ve daha ilk saniyeden buram buram tanıdık kokuyor. Peki siz sanıyor musunuz ki yapımcı firma bunun farkında değil? Elbette farkında. Aslına bakarsanız Until Dawn bir gençlik korku parodisi ve yıllardır bildiğimiz öykünün bir parçası olma şansı sunuyor. Beklediğiniz şey iliklerinize kadar korkacağınız bir deneyim ise onu burada bulamayacaksınız. Hayır, burada bulacağınız şey, tedirgin edici bir atmosfer ve yarıda bırakmanıza izin vermeyecek kadar yukarıda tutulan tansiyon. Hepsinden önemlisiyse yaratılan merak duygusu. Hani klişe korku filmlerini burun kıvırarak izlemenize rağmen sonunda ne olacağını merak ettiğiniz için kapatamazsınız ya, bu da öyle. Üstelik kullanılan tema fazlasıyla tanıdık olsa da, bunun işleniş şekli son derece yenilikçi olmuş. Yaptığınız seçimlerle öykünün ilerleyişine direkt olarak etki etmeniz, karşılaşacağınız her olayda sorumluluk hissetmenize neden oluyor. KELEBEK ETKİSİ Biliyoruz biliyoruz, bu seçimler ve bunların gidişata etkisini daha önce çok gördük. Her oyun bunu yapacağını söylüyor ama sonuç yine hüsran, yine hayal kırıklığı. Ancak Until Dawn öyle değil, gerçekten değil. İlk defa bir oyun yaptığınız seçimlere göre gerçekten şekilleniyor ve sonuçlarını suratınıza vuruyor. Kelebek etkisi teorisini bilirsiniz. Hani gerçekleştireceğiniz küçücük bir eylemin gelecekte devasa sonuçlara neden olacağını söyleyen teori. İşte oyun bu teoriyi kullanıyor ve irili ufaklı her seçimi değerli kılıyor. İki kişinin tartışmasında tutacağınız taraf, ileride ihtiyaç duyduğunuzda alacağınız yardımı etkiliyor mesela. Veya daha ilk bölümde söylediğiniz bir cümle, oyunun sonunda engel olamayacağınız sonuçlara kapı açıyor. Oyunda sürekli ama sürekli bazı seçimler yapıyorsunuz ve bazı seçimleriniz sonrası ekranda kelebekler uçuşması size kelebek etkisini tetiklediğiniz bilgisini veriyor. Bir noktadan sonra gelecekteki olayları kökünden değiştireceğinizi bilmek, yapacağınız her seçimi elleriniz titreyerek yapmanıza neden oluyor. DÖRDÜNCÜ DUVARI YIKMAK Oyun içi seçimler ve bunların sonuçları çok iyi kurgulanmış. Ancak bundan çok daha iyi kurgulanan bir kısım daha var. Bölümler arasında bir psikiyatri kliniğini ziyaret ediyorsunuz ve karşınızdaki doktor (ki kendisini Prison Break’ten John Abruzzi olarak hatırlayacağınız Peter Stormare canlandırıyor) direkt olarak sizinle iletişim kuruyor. Dördüncü duvarın tamamen yıkıldığı bu bölümlerde, doktor sizinle korkularınız ve kararlarınız üzerine sohbetler gerçekleştiriyor. Örneğin elinize tutuşturduğu bir defterde mevcut seçeneklerden hangisinin sizi daha çok korkuttuğunu belirtmeniz gerekiyor. Bahsetmiş olduğunuz bu korku ve seçimler, oyun sırasında aleyhinize delil olarak kullanılıyor. Silah yerine bıçağın mı daha ürkütücü geldiğini söylediniz? O halde katil üzerinize saldırırken silah değil bıçak kullanıyor. Yani sadece verdiğiniz kararlarla değil, aynı zamanda bireysel korkularınızla da oyunu şekillendirmiş oluyorsunuz. Belli ki yapımcı firma Supermassive Games bu seçim-sonuç ilişkisine gerçekten kafaya takmış ve nasıl yapılması gerektiğini herkese göstermek istemiş. MACERASI BİRAZ AZ OLMUŞ SANKİ Tür olarak hayatta kalma, korku ve macera olarak geçen yapım, işin macera kısmını ise biraz boşlamış görünüyor. Zaten oyunun dünyası öyle aman aman büyük değil ama yine de gezip görülebilecek, keşfedilebilecek pek çok alan bulunuyor. Keşke işin keşif yönüne biraz daha ağırlık verilseymiş demekten kendimizi alamıyoruz. Etrafta etkileşime girebileceğiniz nesneler bulunuyor ancak bunlar neler olup bittiğini anlamamıza yardımcı olacak ipuçlarından ve ateş yakmak, jeneratörü çalıştırmak gibi basit eylemlerden oluşuyor. Bu nedenle Until Dawn’ı bir macera olarak tanımlamakta zorlanıyoruz. Oyun daha çok hikayesini olabilecek en ilginç şekilde aktarmayı amaçlıyor ve bunu da başarıyor aslında. Yönettiğimiz karakterin devamlı değişmesi ve farklı bakış açılarıyla oyunun ilerlemesi de bunu destekler nitelikte. Başarılı hikaye aktarımının olmazsa olmazı seslendirmeler ve karakter animasyonları da üst düzey kalitede. Özellikle Peter Stormare’un oyunculuğu üst noktada. SONUÇLARLA YÜZLEŞMEK Yaptığınız seçimlerin oyun deneyiminizi ne kadar değiştirdiğini görmek istiyorsanız oyuna tekrardan başlayabilirsiniz. Biz bunu yaptık ve bambaşka bir ilerleyişle karşılaştık. Ancak bize soracak olursanız, Until Dawn’dan tam randıman almak için bir kez oynamak en doğrusu olacaktır. Yaptığınız seçimlerle yüzleşmek ve bunların sonuçlarına katlanmak deneyiminizi yukarılara taşıyacaktır. Ancak biliyoruz ki kimse bu uyarımızı dikkate almayacak ve tüm seçenekleri denemeden oyunu kenara kaldırmayacak. Varsın öyle olsun, her şekilde Until Dawn tecrübe edilmeyi hak eden bir yapım çünkü. DETAYLAR Eğer oyunda bu noktaya geldiyseniz bu tamamen yaptığınız seçimlerle alakalı. Karakterler arası ilişkileri doğru yönetip çok farklı sonuçlar elde edebilirsiniz. Oyundaki her karakterin kişisel özellikleri ve diğerleriyle olan ilişki düzeyleri bulunuyor. Yapacağınız her eylemin bu değerleri değiştirdiğini söylememize gerek yok herhalde? Madem yapanın bile nerede olduğunu unuttuğu dağın başındaki bir kulübedeyiz, neden toplanıp ruh çağırmıyoruz ki? Bizce harika bir fikir! Son zamanlarda gerçek aktörlerin animasyonlarının oyunlara aktarılmasına çok alıştık ama Peter Stormare kadar başarılısını ne gördük ne de duyduk. PUANLAMA