Günlük hayatımızda yoğun olarak kullandığımız şeker son zamanlarda insan vücudu üzerindeki etkisiyle tartışmaların merkezine oturuyor. Büyük bir çoğunluğumuzun severek tükettiği şeker aslında uyuşturucu maddeler kadar zararlı olabilir mi?
Öğünlerimizin her aşamasına sızmayı başaran şeker aslında beynimizde alkol, nikotin ve diğer uyuşturuculara benzer bir etki yaratıyor. Kullanmaya devam ettikçe vücudumuz daha fazlasını istiyor. Kullanım miktarının artmasıyla birlikte şeker bağımlılığı kaynaklı hastalıklar ortaya çıkmaya başlayabiliyor. Ancak işin asıl sıkıntılı tarafı vücudumuzun belli bir miktarda şekere ihtiyaç duyuyor olması… Yani şekeri komple hayatımızdan çıkartmak problemleri sonlandırmak için uygun bir yol değil.
Dünya Sağlık Örgütü, 2014 senesinde yaptığı açıklamada günlük maksimum şeker kullanımının 25 gram olması gerektiğini dile getirmişti. Ancak organik olarak yetiştirilmiş meyveleri taze olarak sıkıp bir bardak tükettiğinizde bile bu sınırı aşmış oluyorsunuz. Üstelik günlük şeker tüketimimiz genellikle bir meyve suyuyla sınırlı kalmıyor. Her ne kadar aileler çocuklarının kahvaltıda şeker tüketmesine müsade etmese de, kahvaltılık gevreklerden reçellere her şeyde sandığımızdan çok fazla şeker bulunuyor. Böylece kahvaltı çocukların en fazla şeker tükettiği öğüne dönüşüyor. Kısacası günlük hayatımızda bu maksimum sınırı fark etmeden fazlasıyla aşıyor ve sağlık sorunlarımızın tetiklenmesine neden olabiliyoruz.
İşte saydığımız bu nedenlerden ötürü çocuklarımız da biz de alkoliklere benzer hastalıklara sahip olmaya başlayabiliyoruz. Bu yüzden birçok uzman şekerin uyuşturucu maddeler gibi muamele görmesini ve kullanım miktarının kısıtlanmasını istiyor. Uzmanlar eğer kullanım azaltılır ve bu bağımlılığı aşmak için bir aşama kaydedilirse, gelecek nesillerin şeker kaynaklı hastalıklardan uzakta bir yaşam sürme şansına sahip olabileceğini savunuyor.