Volvo XC40 incelemesi
Bu XC60 değil mi?
Dış tasarımında yarattığı tatminkar hissiyatla sizi cömertçe kokpitine davet eden XC40’ın kapılarını açıp içeriye girdiğimizde “büyümüş de küçülmüş” fikri katlanarak devam ediyor. Burada da XC60 ve XC90 gibi yeni jenerasyon modellerde gördüğümüz karakteri büyük bir oranda yansıtan modelde multimedya ekran bölümüyle birlikte çok ufak değişimler var. Sürücü koltuğuna oturduğumuz zaman bize kompakt bir otomobilde olduğumuzu hissettiren tek şey direksiyon simidi oldu aslında. Bunun dışında içeride yerleştirilen her donanımla kendinizi üst sınıfta hissediyorsunuz. Direksiyonun arkasında yer alan dijital sürücü ekranının çalışma prensibinin çok kullanışlı olduğunu söylemeden geçmeyeceğiz. Volvo burada günlük hayatımızda ayrılmaz bir parçamız haline gelen akıllı telefonlardaki yapıyı baz alarak, hiç yabancı hissetmeyeceğimiz bir arayüz kullanıyor. Navigasyondan başlayıp elektronik asistanların uyarılarına kadar her bildirimi bu mantık üzerinden kullanıcıya aktarılıyor. Yazılım içerisinde Türkiye navigasyonunun da yer alması bizi ayrıca memnun eden özelliklerden oldu. Özellikle yorgunluk algılama sisteminin size verdiği “mola verme zamanı” uygulamasını Türk bayraklı grafik üzerinden yakınlardaki çiğ köfteciye kadar indirgemesi işin kesinlikle tuzu biberiydi bizim için.
Bu noktada yeri gelmişken yorgunluk algılama sistemiyle alakalı ufak karmaşıklıktan da bahsetmeden geçmeyelim. Uzun yolculuk sırasında mola vermemize rağmen yer yer kısa süre içerisinde tekrar mola vermemize dair uyarılara maruz kaldık. Bu da bazı aralıklarla kafa karışıklıklarının gözlemlenebileceği anlamına geliyor elbette. Kokpitin diğer ana parçası olan 9 inç‘lik multimedya ekranın kullanımı da çok başarılı. Büyüklüğünün yanında oldukça yüksek grafik sunan bu bölümün bizce en büyük problemi kullanım sonrasında gözlemlenen parmak izinin haddinden fazla olması. Pek çok otomobilde işkence haline gelebilen navigasyon kullanımının da bizden tam not aldığının altını çiziyoruz. Konsolda sizi memnun edecek güzel detaylardan birisi de eşya gözlerinin çokluğu. Akıllı telefonların kablosuz olarak şarj edilebilmesinden ötürü konsolunda altında gelen “ova” niteliğindeki alan kolunuz altındaki sökülebilir çöp kovasıyla bambaşka bir boyuta taşınıyor. Kapı içleri ve koltukların altında da yine oldukça kullanışlı bir alan bizleri bekliyor.
Volvo tasarımcıları kapı içleri ve konsolda gerek görüntü gerekse hissiyat olarak fazlasıyla memnun eden alüminyum dekor kaplamadan faydalanıyor. Özellikle gece sürüşlerinde ambiyans aydınlatmalarının da işin içerisine girmesiyle birlikte çok keyifli bir yaşam alanı atmosferinin yakalandığı da hemen dikkatleri çekecek parçalar arasında. Bagaj konusunda da 460 litrelik bir hacim sunan XC40’ın koltuklarının tamamen yatırılıyor olması uzun parçaların taşınmasında da avantaj sağlıyor. Volvo, Skoda’nın “basit düşün” felsefesinden hatırladığımız ince ama kullanılış özelliklere bagaj kısmında yer veriyor. Bu bölgenin iki katlı yapıyla tasarlanması ve bu yapının çanta ve el bagajlarının sabitlenmesi için ufak çengellerle desteklenmesi kullanıcıların hoşuna gidecek. Elektronik bir bagaj kapağına yer veren Volvo’nun, burada ayak hareketiyle kapatma veya açma özelliğine yer vermesini de beklerdik.