SİL BAŞTAN BAŞLAMAK GEREK BAZEN
Yapımcılar, bu denli kaliteli bir oyunu ortaya çıkarırken öncelikle pazarlama sürecinde sergiledikleri hataları tekrarlamamaya gayret göstermiş. Oyunu oynadıktan sonra rahatlıkla görebiliyoruz ki, ortada ne aşağı çekilen bir grafik performansı var ne de olmayan ögelerin varmış gibi gösterilmesi. Neyi vereceğiz dedilerse tam olarak onu sunmuşlar. Ancak oyunu çok daha kaliteli hale getiren asıl detay, ilk oyunun yapısını komple çöpe atmaları olmuş.
Oyun tarihinin en kasıntı ve zorlama ana karakterlerinden birisi olan Aiden Pearce’ın karanlık ve durgun dünyasının yerinde yeller esiyor. Bu kez karşımızda sanki görkemli bir festivale hazırlanıyormuşçasına renkli bir San Francisco ve bu dünyaya cuk oturan karakterler var. Artık zerre kıymeti kalmayan bir intikam senaryosu etrafında şekillenen ilk oyun, hackerlık müessesesinin ruhunu pek çok açıdan ıskalıyordu.Burada ise paçalarından geeklik akan, büyük şirketlerin halkı sömürmesini kendine dert edinen, modern çağ Robin Hood’u olabilmek için birbirinden değerli yeteneklerine güvenen ve tüm bunları yaparken fazlasıyla eğlenen karakterler var. Çoğul eki evet, çünkü her ne kadar Marcus Holloway ana karakter gibi görünüyor olsa da, kısa sürede dahil olduğu hacker grubu DedSec’in içinde yer alan herkes hikayeden fazlasıyla rol çalıyor.
Teknolojik zımbırtılarla arası haddinden fazla iyi olan ve LED mimiklerle iletişim kurmasını sağlayan bir maske takan Wrench, müzik ve sanatsal yeteneği ile DedSec’in imaj yüzü olan Sitara, sızamadığı hiçbir güvenlik sistemi bulunmayan ancak sosyal yetenekleri dibe vurmuş Josh ve elbette Marcus. Tüm bu yetenekli insanların arasında elini kirletme görevini üstlenen ve ekibin sokaktaki işlerini yerine getiren Marcus, gerek hal ve tavırlarıyla, gerek konulara yaklaşma şekli ile kendisini çok kısa bir sürede sevdirmeyi başarıyor. Pearce sonrası seri için nasıl bir ferahlama olmuş anlatmak mümkün değil.
BİRİ BİZİ GÖZETLİYOR
Mutlak bir gözetleme ve kontrol sistemi olan ctOS, Chicago’nun ardından 2.0 sürümüyle San Francisco’da işleme sokuluyor. Gerçek hayatta aktif bir şekilde rol üstlenen Anonymous grubunu fazlasıyla andıran DedSec zaten başından beri ctOS’e ve dolayısıyla yaratıcısı olan Blume şirketine düşman. Marcus, ctOS’in yanlış bir çıkarımda bulunmasıyla hırsızlıktan yargılanınca, kendisini DedSec’in bünyesine katmaya karar veriyor. Ve bir önceki paragrafta bahsettiğimiz ekip, Blume’u alaşağı etmek için kolları sıvıyor. Oyunun senaryo anlamında pek de orijinal bir konuya sahip olmadığı aşikar. Hatta DedSec’in hedefine ulaşmak adına takipçi kazanması gerektiği kulağa fazlasıyla zorlama bile geliyor. Ancak bu sistematiği öylesine makul bir temel üzerine oturtuyorlar ki, oyundaki istisnasız her eylem bir anda anlam kazanmaya başlıyor.
İNCE DOKUNUŞ
ctOS 2.0 çok güçlü bir sistem ve onu hackleyebilmek için ciddi anlamda yüksek bir işlemci gücüne ihtiyaç duyuyor ekip. Bu sorunu çözmek için de, DedSec’e ait bir uygulama yaratıyorlar. Bu uygulamayı indiren insanlar, ihtiyaç duyulan işlemci gücüne otomatik bir şekilde destek olmaya başlıyor. Yani aslında Marcus’un birincil görevi, insanların DedSec uygulamasını indirmesini sağlamak. Sebebi ve hedefi ele alındığında bu o kadar temiz bir çözüm ki, bunca işin arasında açık dünyada yapılan basit eylemleri bile bir anda anlamlı kılıyor.
Normal şartlarda ortada çok önemli bir ana görev varken, sağda solda saçma sapan yan görev peşinde koşmak gerçekçiliği fazlasıyla baltalayan bir eylem olur. Ama burada sistemin açığını ortaya koymak için gidip de ctOS kontrollü ATM’leri hackleyerek, canlı yayında para çekmek isteyen insanlarla kafa bulduğunuzda veya halk tarafından nefret edilen bir ilaç şirketi sahibinin parasını, cebren ve hile ile gerekli yerlere bağışlamasını sağladığınızda hedeften sapmış olmuyorsunuz. Her eyleminizin, asıl amacınıza yönelik bir faydası mutlaka dokunuyor. İşte bu doğru hamle sayesinde, basit görünen hikaye bir anda açık dünya yapısına sahip böylesi bir oyunda son derece anlamlı hale gelmiş oluyor.