İnsan beyninin en büyük lütuflarından biri unutmak belki de. Acıyı hafifletmek, kabullenmek ve unutmak. İstemediğimiz anıların yavaş yavaş silikleşmesi, bilincin derinliklerine gizlenmesi… Peki ama ya hep ilk günkü gibi hatırladıklarımız? Bir ölünün gölgesinde geçen 30 yıl bir insana neler yapar? Neler yaptırır? “Ölülerimiz biz onları unutana kadar ölü değildir.”
Sezonu ortaladığımız Westworld, cevaplardan ziyade yeni soruları önümüze dizerken, devasa bir bulmacanın ipuçları arasında kaybolmuş gibi hissediyoruz. Beşinci bölümle beraber olgunlaşan bir meyvenin sabırsızlığını hissettiğimiz dizi, karakterleri birbirine yaklaştırırken; iyice sıkılaşan düğümleri de çözme hazırlığında gibi. Ancak gelin önce bu bölümün ismini biraz deşelim.
Metafor ve göndermelerle süslü Westworld’ün beşinci bölümü Contrapasso ismine sahip. Dante’nin Cehennemi’nde geçen bir terim olan Contrapasso, suç ya da günaha uygun cezayı tanımlıyor. Oldukça ilginç ve pek çok yere çekilebilecek olan Contrapasso için Dante Lucifer‘ı örnek gösteriyor. Tanrılığa özenen ve onun yerini alma arayışında olan Lucifer’ın lanetlileri yönetmek üzerine cehennemin derinliklerine gönderilmesi, Contrapasso terimini açıklıyor. Lucifer, günahına uygun düşecek şekilde cezalandırılıyor. Contrapasso’nun bölüm ismi olarak seçilmesi ise kafamızda pek çok soru işareti oluşturdu. Bunu yazının ilerleyen kısımlarında detaylandıracağız.
Westworld bölümlerini Bernard ve Dolores’le açmaya öyle alışmışız ki, bölüm açılışını Robert Ford ile yapmak şaşırttı diyebiliriz. Ancak beşinci bölüm Robert Ford’u tanımaya biraz daha yaklaştığımız, aynı zamanda bir o kadar da uzakta olduğumuz bir bölüm diyebiliriz. İlk bölümde gördüğümüz eski robotlardan Bill ile yeniden “içki masasına” oturan Dr. Ford, geçmişine dair anlattığı hikaye ile kendini biraz daha açıyor. Ford’un konuşmaya ihtiyacı olduğunda herhangi bir insan yerine bir robotu, tercih etmesi yalnızlığını vurgulayan detaylardan. Bu durumda özellikle Bill’i tercih etmesi geçmişe duyduğu özlemi de işaret ediyor.
Gördüğü en üzücü hikayeyi anlatan Dr. Ford, küçükken sahip olduğu tazıdan bahsediyor. Hayatı boyunca bir hedefi kovalamak için eğitilen bir tazının hedefine ulaştığında ne yapacağını bilememesi, Ford’un bölüm içinde kullandığı metaforlardan sadece biri. Özgürlük bahşettiği köpeğinin bununla ne yapacağını bilememesiyle edindiği deneyim Ford’u robotlara özgürlük verme düşüncesinden alıkoyuyor gibi görünüyor.
Yeni ve bilmediği bir dünyaya açılma, özgür olma arzusuyla hareketlerini cesaretlendiren Dolores, buna kavuştuğunda ne yapacağını biliyor mu?
Anthony Hopkins‘in adeta esip gürlediği bölümde Dr. Ford’un tane tane konuşması tüylerimizi ürpertirken bir cümle ile aklımıza Contrapasso terimini getiriyor. Dünyanın ona hiçbir şey borçlu olmadığını söyleyen Dr. Ford, bu yüzden kendi dünyasını yarattığını belirtiyor. Belki de bu hikayede Tanrıcılık oynayan Robert Ford, aslında cehennemi yönetmekle cezalandırılmış Lucifer’dan başkası değildir? Teorilerde kaybolmadan önce Ford ve Dolores’in konuşmasına biraz değinelim.
Daha önceki incelemelerde de belirttiğimiz gibi Dr. Ford’un Dolores’e bakışı Bernard’ınkinden çok farklı. Dolores’i bir insan gibi gören Bernard’ın karşısında giyinik olan Dolores, robot ve insan ayrımını çok iyi yaptığını belirten Dr. Ford’un karşısında olması gerektiği gibi çıplak yer alıyor. Dr. Ford’un Dolores’le karşılıklı konuşması da cevabına bir türlü ulaşamadığımız Arnold bilmecesini daha da derinleştiriyor. Parkın en eski ve en gözde robotunun Arnold’ın ellerinden çıkmasına şaşırmıyoruz. Dr. Ford’un Dolores’in bilinç altında tüm o güncelleme ve kodların arasında Arnold’ın var olduğunu belirtmesi ve Dolores’in “yine” Arnold’ın sesini duyduğunu vurgulaması, Arnold’ın ölümünün gölgesinde geçen 30 yılı aşkın bir süreyi işaret ediyor.
Dr. Ford ve Arnold’ın karmaşık ilişkisinde Ford’un eski ortağına karşı olan hislerini anlamak zor. Ancak Dolores’le konuşmasının sonlarına doğru dile getirdiği “Bizim anladığımız gibi anlayan kimse kalmadı geçmişten” lafı Dolores’e değil de Arnold’a söylenmiş bir cümle gibiydi. Dolores’in bunun üzerine “Biz eski arkadaşlar mıyız?” sorusunun cevabı ise soğuk bir “Hayır“la sonuçlandı. Dr. Ford bunu arkadaşlık olarak tanımlamadığını belirtti. En azından o kelimeyi kullanmayacağını…
Dolores’in Arnold ile en son ne zaman konuştuğunu soran Dr. Ford’un aldığı cevap ise bizi Arnold’ın ölümüne geri götürdü. 34 yıl önce öldüğü gün Dolores’e son bir görev tayin eden Arnold, bu yeri yok etmesi için Dolores’in ona yardım edeceğini söyledikten sonra robotun zihninde bir ses olarak kalıyor. Daha önce işlediğimiz Bicameral Mind etkisiyle Arnold’ı zihninin bir köşesinde duymaya devam eden Dolores’in Dr. Ford’dan böyle bir bilgiyi saklayabilmesi ise Arnold tarafından yaratılmış olmasıyla ilintili. Zira Dr. Ford tek bir hareketiyle robotları dize getirebiliyor.
Dizinin bu bölümünün en güzel sahnelerinden biri Dr. Ford’un Dolores’e yönelttiği “Kendine daha büyük bir rol çizsen kahraman mı olurdun yoksa bir düşman mı?” sorusunu yönelttiği an olsa gerek. Dolores bu soruya cevap vermiyor. Sessizliğini koruyan Dolores’in bize düşündürdüğü ise bambaşka bir şey.
Her madalyonun iki yüzü olduğu gibi savaşların da iki yüzü var.
Kahramanlık veya düşmanlık gibi kavramlar, savaşa hangi taraftan baktığınıza göre değişiyor. Dolores bir kahraman olma güdüsüyle hareket ettiğinde küçük mutlu döngüsünden çıktığı için Dr Ford’a göre düşmanca bir tavır sergiliyor. Peki biz hikayenin hangi tarafından izliyoruz?
Bir diğer kahraman/düşman ikilemi ise Logan ve William arasında geçiyor. Logan’ın bir bölüm daha sinir bozuculuğun sınırlarında dolaştığını düşününce William’ın davranışlarını çok da yargılayamıyoruz. İkili arasındaki karakter farkının bu denli keskin olması William’ın hareketlerini izleyici gözünde haklı kılıyor adeta. Logan her şeyin önüne serildiği zengin bir aileden gelirken bölümde William’ın bulunduğu konuma gelmek için çok çalıştığını öğreniyoruz. Logan’ın bu “aile şirketinde” Başkan Yardımcısı olan William’ın esasen vasıfsız biri olduğunu vurgulaması ikilinin arasındaki gerilimi tırmandırırken, William’ın da kararlarında derin etkiler yaratıyor.
William’ın Dolores’e karşı ilgisinin her bölüm biraz daha derinleştiğini görürken, Dolores’le “gerçekten” konuşan karakterimiz bir şeylerin ters gittiğini fark ediyor. William bulundukları yerin bir “park” olduğunu anlatırken Dolores’in sözlerini anlaması William için ilk ipucu oluyor.
Dolores’in giderek daha insansılaşan diyalogları da WIllIam’ın Dolores’i insan gibi görmesine yol açıyor.
Hatta öyle ki silahına davranan William’ın Logan ve Dolores arasında kurtaracağı ilk kişinin Dolores olması karakterin robota verdiği değeri gösteriyor. Silahın ateşlenme sebebi Logan’ın tehlike altında olmasından ziyade, Dolores’in vurulmak üzere olması oluyor. El Lazo ile kötü biten maceralarının sonunda teslim olmayı reddeden Birlik Askerleri’nin eline düşen Logan’ı kaderine terk etmesi de William’ın hem bu dünyaya alıştığı hem de aslında olmak istediği kişi davrandığını gösteriyor. Logan’ın William’ın ihanetine karşı gösterdiği tepkinin sinsi bir gülümseme olması ise William’ın düşündüğünden de büyük bir oyunun içinde olduğuna işaret ediyor gibi.
Westworld’ün senaristinin hazırladığı bu küçük akıl oyunlarını her yazıda bol bol överken, yönetmen için sessiz kalışımız beşinci bölümde yer alan bir sahneyle gözümüze biraz daha battı. Sweetwater’da atında yer alan çantadan konserve çıkaran “hanım kız” Dolores, labirente giden yolculuğunda bu sefer atından uzun namlulu revolver çıkardı. Dolores’in eski yaşamını temsil eden mavi elbisesine veda ettiğimiz bu bölümde, mutlu kasaba kızı Dolores artık gözü kara bir kovboy oldu. Sayfalarca kod arasında karakterine yeni bir boyut katan Dolores, zihninde Arnold’la konuşmaya devam ederken bu sırrını da William dahil herkesten gizliyor. Dolores’in William’a ihtiyaç duyması ise şimdilik büyük bir soru işareti. Dolores’in bu hareketini açıklamak oldukça zor. Bir yapay zeka olmasına karşın William’a karşı bazı duygular beslemesinden mi yoksa labirentle ilgili bir ihtiyaç mı şimdilik net değil.
Dizinin bu bölümünde çarpıcı noktalardan biri de Dolores’in William’ı kurtarmak için bir anda vahşi batının en azılı silahşorundan daha iyi bir tetikçiye dönüşmesiydi. Bir robot olarak herhangi bir insandan çok daha hızlı reflekslere sahip olmasını oldukça doğal karşıladığımız Dolores’in öldürmeyi artık bir “tabu” olarak görmemesi ise onu engelleyen kodu ilk kez kırdıktan sonra normal karşılanabilir bir durum. Ancak asıl ilgimizi çeken, kaçabilecekken William’ı kurtarmak için bir hamle yapmış olması. Dolores’in karakter gelişiminde bir diğer nokta olarak gördüğümüz bu durum, büyük bir planın parçası değilse Dolores’in bir robot olarak sahip olmaması gereken bir zaaf geliştirdiğini işaret ediyor: Bir insanı önemsemek.
Westworld’ün beşinci bölümü ilk dört bölüme kıyasla yer yer ara bölüm hissi veriyordu. Ancak profesyonel dokunuşlarla bunu gizlemeyi oldukça iyi başarmışlar. Bölümün Anthony Hopkins’ten sonraki diğer öne çıkan oyuncusu Ed Harris’ti. Lawrence’ın kaderini belirleyen Siyahlı Adam, eski bir arkadaşının “There is a path for everyone” (Herkes için bir yol vardır) sözünü hatırlattı. O “eski arkadaş” ise Dolores’ten başkası değil.
Dr. Ford’un arkadaş olarak adlandıramadığı Dolores, Siyahlı Adam için eski bir arkadaş.
Robert Ford ve Siyahlı Adam’ın aynı köprünün iki farklı ucunda duruyor olması ve farklılıklarına rağmen pek çok benzerliklerinin de bulunması, hikayeyi tadından yenmez hale getiriyor. En az Ford kadar merhametsiz olan Siyahlı Adam, labirenti bulma amacından şaşmayarak yapması gereken her şeyi yapıyor. Nitekim Ford’la karşı karşıya geldiklerinde aralarındaki gerilim karakterlerin ne kadar farklı ama bir o kadar da aynı oluşunu gösteriyor.
Ford ve Siyahlı Adam’ın büyük karşılaşmasına geçmeden önce Siyahlı Adam’ın robotlara karşı tavırlarına biraz bakalım. Onları kesip parçalama konusunda kesinlikle bir sıkıntı çekmeyen Siyahlı Adam, biraz geçmişe gidince yaratılan bu dünyaya duyduğu saygıyı gizleyemiyor. Teddy’e eskiden ne kadar güzel olduğunu söyleyen Siyahlı Adam, içini açıp baktığında mükemmelliğine tanık olduğunu belirtiyor.
Şimdilerde fiyat/performans dengesini işleten mallara dönüşen bu robotlar, park tecrübesini artırırken “ucuzlaşıyor“.
Dr. Ford ile karşılaşması ise bulmacanın bir başka parçasını ortaya çıkarıyor. Daha önceki yazımızda Teddy’nin Dr. Ford tarafından özellikle Wyatt hikayesine bağlanarak Siyahlı Adam’la karşılaştırıldığını düşündüğümüzü belirtmiştik. Bu bölüm düşüncelerimizin çok da yanlış olmadığını gördük. Wyatt şimdilik hala gizemini korusa da Dr. Ford ve Siyahlı Adam arasındaki ilişkinin gizemi biraz çözülüyor. Öncelikle Siyahlı Adam Dr. Ford’a ismiyle hitap ediyor. Aralarında belli bir yakınlığa işaret eden bu durum, Siyahlı Adam’ın rahatlığıyla perçinleniyor.
Amacını saklamayan Siyahlı Adam labirente gittiği yolda Robert’ın onu durdurup durdurmayacağını sorduğunda ise Dr. Ford oldukça ilginç bir cevap veriyor: “Kendini keşfetme yolculuğuna engel olmak benim üstüme vazife değil.”
İkili arasındaki konuşma Arnold ile ilgili yeni bilgiler edinmemize de yardımcı oldu. Geçen haftaki bölümün incelemesinde, teori kısmında Siyahlı Adam’ın aslında Arnold’ın bir yakını olabileceğinden bahsetmiştik. Nitekim bu bölümde Arnold’ın ölmeden önce neredeyse parkı da yanında götürdüğünü ancak kendisinin buna engel olduğunu belirtti. Bu durumda ikilinin birbirlerini yakından tanıdığına dair bir kuşkumuz kalmadı. Siyahlı Adam’ın Arnold’ın geride bıraktığı şeyi bu kadar tutkuyla aramasının sebebi de arada bir yakınlık olduğu düşünülünce daha anlamlı.
Geçtiğimiz hafta ölüp ölüp dirilebildiğini keşfeden Maeve, bu bölümün sessiz yıldızlarındandı. Kendi küçük deneyini işleme sokan Maeve, bilinçli olarak defalarca ölüp gerçek dünyada uyanmaya çalıştı. Yer yer sadece etrafını dinlediğinden ve uyuyor taklidi yaptığından neredeyse emin olduğumuz Maeve, doğru çalışanla konuşabilmek için sabırla bekledi. Nitekim kaderini değiştirmeye hazırlanan bir diğer karakter olan Maeve, bölümü gerçek dünyada kapattı.
Bir diğer sessiz ilerleyen karakter ise Wyatt. Henüz hiç göremediğimiz Wyatt, Siyahlı Adam’ın yüzleşmek zorunda kalacağı gerçek bir “kötü” olabilir. Dr. Ford’un öne attığı bu karakterin arkasındaki gizemi ise önümüzdeki bölüm göreceğiz gibi. Zira bölümün ismi “Adversary” (Düşman).
İşlerin iyice kızıştığı beşinci bölümü de geride bırakırken, daha önce düşündüğümüz bazı teorilerin gerçekleşiyor olmasına sevinirken büyük resmi bir türlü çözemediğimiz için diziye karşı heyecanımız hala üst noktada.
Bu bölüm dikkat çekmek istediğimiz nokta ise bir süredir aklımızın bir köşesini kurcalayan Dolores’in devamlı gördüğü kısa hayaller. Beyaz bir kilise ve etrafında gerçekleşen katliamın görüntüleri zaman zaman Dolores’i sert bir şekilde vuruyor. Beyaz kilise tabirini ise ilk kez görmüyoruz. Hatırlarsanız Dr. Ford’un da üzerinde çalıştığı “efsanevi” projesi beyaz bir kilisenin etrafında şekilleniyor.
Dr. Ford’un büyük gösterisi, labirentle bağlanacak gibi duruyor.
Labirentin merkezi ise ana sorumuz. Tüm robotları tetikleyecek ve insanlara karşı ayaklanmalarını sağlayacak bir şey olabilir mi? Arnold’ın parkı yok etme düşüncesi, robotlara özgürlük kazandırarak insanlardan intikam almaktır belki de. Ancak Arnold’ın oldukça gizli tutulduğunu söyleyebiliriz.
Mali sıkıntılar çeken parkın bir kısmını almaya hazırlanan Logan’ın şirketindeki dişli avukatların Arnold’ın bir fotoğrafını, hatta ismini dahi bulamadığını hatırlatalım.
Bu bölüm hiç göremediğimiz Bernard’ı ve çalışanlarını da unutmadık. Kendi kendini yok eden robot konusunun peşini bırakmayacağını belirttiğimiz Elsie Hughes gerçekten de robotun dışarı veri aktardığını buldu. Ancak bu veri aktarım işi şimdilik gizemini koruyor. Logan’ların şirketinin bir oyunu olabileceği gibi, Siyahlı Adam’la bağlantılı bir durum olarak da çıkabilir. Zira kendisinin ve vakfının gizemi hala çözülmüş değil.
Bir Westworld gecesini daha geride bırakırken, ortalığa açılan kartların ışığında altıncı bölümle beraber dizinin artık biraz toparlanması gerektiğini düşünüyoruz. Ancak söz konusu Westworld olunca akan sular duruyor. Ed Harris ve Anthony Hopkins’in karşı karşıya gelmesi dahi bölümün bizden tam not alması için yeter de artar. Ancak altıncı bölümle biraz daha detaya girmeye başlasak fena olmayacak gibi.
TÜM İNCELEMELER
– Westworld 1. Sezon 1. Bölüm “The Original” incelemesi
– Westworld 1. Sezon 2. Bölüm “Chestnut” incelemesi
– Westworld 1. Sezon 3. Bölüm “The Stray” incelemesi
– Westworld 1. Sezon 4. Bölüm “Dissonance Theory” incelemesi
– Westworld 1. Sezon 5. Bölüm “Contrapasso” incelemesi
– Westworld 1. Sezon 6. Bölüm “The Adversary” incelemesi
– Westworld 1. Sezon 7. Bölüm “Trompe L’Oeil” incelemesi
– Westworld 1. Sezon 8. Bölüm “Trace Decay” incelemesi
– Westworld 1. Sezon 9. Bölüm “The Well-Tempered Clavier” incelemesi
– Westworld 1. Sezon 10. Bölüm “The Bicameral Mind” incelemesi